Şahsına yapılan, hiç onaylamadığım hakaretlerden rahatsız oluyor da, KKTC devletine, Türkiye’ye, ordumuza, TMT’ye, Türkiye Cumhurbaşkanına yapılan hakaretlerden hiç mi rahatsız olmuyor?

1975 yılından beri, çok kısa aralıklar hariç, tam 44 yıldır her gün köşe yazısı yazıyorum.

En ağır ifadelerle amansız, acımasız eleştiriler yaptım, yapıyorum ama küfür ve hakaretten uzak durdum, duruyorum.

Kimsenin kimseye hakaret etmesini de onaylamıyorum…

Aşağılama, hakaret etme sadece kişilere değil, bir Halkın ulusal değerlerine karşı da yapılmamalıdır…

Ne ki, bu ülkede, kendilerini “solcu, ilerici, çözümcü, barışçı” olarak niteleyen bir kesim, geçmişten bugüne, KKTC’yi, milli mücadeleyi, Anavatanı savunan milliyetçileri sürekli olarak aşağılıyor, hakaret ve küfür ediyor…

Bunu “basın, düşünce ve fikir özgürlüğü” maskesi altına saklanarak yapıyorlar…

Ve hakaret etmeyi, sadece kendilerine ait bir ayrıcalık sanıyorlar…

Aynı şey kendilerine yapıldığı zaman ise mahkemelere koşup dava açıyorlar, tazminat istiyorlar…

DENKTAŞ’A YAPILDI
Ömrünü milli davaya adamış, TMT’nin, KKTC’nin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı Denktaş’a yapılanları anımsayın.

Bugün hakaretten şikâyet edenlerin en ağır hakaretlerine maruz kaldı.

Sırf KKTC’yi-Anavatanı savunuyor diye yapılmadık hakaret bırakılmadı…

Cinayet işlemekle, ölüm emri vermekle bile suçlandı…

Denktaş’ı devirmek için, FETÖ’cülerle, ABD-AB emperyalizmi ile işbirliği yapanlar, ABD-AB fonlarından milyonlarca dolar alanlar, telefon muhabbetlerinde “BİR NUMARAYI BİTİRDİK, CİDDİYE ALMAYIN” sohbetleri yapanlar, Karen Fogg’dan para alıp “Denktaş Kıbrıs Türklerini temsil etmez” diye yazı döşeyenler, Cumhurbaşkanlığı kapısı önünde “ BARRA BE DENKTAŞ BARRA” çekenler, hasta yatağında ölümle pençeleşen KKTC Cumhurbaşkanı için “AZRAİL GÖREVE” diye bağıranlar… Şimdi hakaret ve aşağılamadan şikâyet ediyorlar…

Anavatan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başına Yunan’ı işeten karikatür yayınlayanlar, başta Akıncı olmak üzere, bunu “BASIN VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ” olarak niteleyenler, dava edilince “BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNE DARBE VURULUYOR” diye yaygara koparanlar, şimdi kendilerine veya destekledikleri kişiye hakaret edildiği için şikâyet edip mahkemelere koşuyorlar…

Dün sizin yaptıklarınızın aynısı şimdi size yapılıyorsa, şikâyet etme hakkınız kalır mı?

Dün küfürleri, aşağılamaları, Cumhurbaşkanına barra çekilmesini, CB Erdoğan’ın başına işenmesini fikir özgürlüğü olarak niteleyenler sizler değil miydiniz?

Bakın işte şimdi aynı küfürler, basın ve fikir özgürlüğü diye size yapılıyor.

Ben küfre, hakarete karşıyım ama, “ETME BULMA DÜNYASIDIR” bu.

Anavatan Türkiye’ye “işgalci”, ordumuza “işgal ordusu”, KKTC’ye “sahte, kukla devlet, muz cumhuriyeti”, mahkemelerimize hem de duruşma hakimine hitaben “sahte devletin sahte mahkemesi” diye hakaret edenler, devletin makamlarını “ Türkiye’nin kuklası” diye aşağılayanlar, milli direniş örgütümüz TMT’ ye “tecavüzcü, katil” diye aşağılık şekilde saldıranlar, şimdi “cumhurbaşkanına hakaret ediliyor” diye şikayet ediyorlar…

Ve, bu hakaretleri, aşağılamaları yapanlarla yakın dost olan, onlarla meyhanelerde yeyip içen, aşağılamaları “basın ve fikir özgürlüğü” olarak niteleyen Sn. Akıncı da, kendisine hakaret edildiği gerekçesiyle savcılığa şikayette bulunuyor…

Peki, Anayasa ile korunan KKTC’ye, Anavatana, TMT’ye yapılan hakaret ve aşağılamalara karşı da Başsavcılığa şikâyette bulunmak bu devletin cumhurbaşkanının görevi değil mi?

Şahsına yapılan, hiç onaylamadığım hakaretlerden rahatsız oluyor da, KKTC devletine, Türkiye’ye, ordumuza, TMT’ye, Türkiye Cumhurbaşkanına yapılan hakaretlerden hiç mi rahatsız olmuyor?

derdim…