EKONOMİK NEDENLER

Kıbrıs adası, dünya ticaretinin en önemli yollarından biri üzerinde yer almaktadır. Kıbrıs’ta üslenen Hristiyan korsanlar Türk ticaret ve hacı gemilerine saldırıp yağmalıyor, cana ve mala zarar veriyordu. Kıbrıs’ta üslenen korsanların, Ada’daki Venedik Yönetimi ile birlikte çalıştıkla-rından kuşku yokdu.

Türk Devleti, Venediklileri her sıkıştırdığında, Messina ve Malta’da üslenen korsanların bu işleri yaptıklarını söylüyorlardı. Fakat Kıbrıs’ta üslenen korsanlar II. Selim Şehzadeliği sırasında Mısır’dan gönderilen şeker, pirinç ve kıymetli Arap otları gibi hediyeleri yağmalıyorlardı. Türk Devleti’nin muhteşem Süleyman devrini yaşadığı, gücünün zirve-sinde olduğu bu dönemde, Venedik’e yaptığı başvurusu “Şehzadeye ait olduğu nereden belli?” şeklinde küçümseme ve alay ile karşılanıyordu. Türk Devleti’nin kararlılığı karşısında Venedik Cumhuriyeti gerilemek zorunda kalarak, yağmalanan eşyaları geri vermek zorunda kalıyordu.

Yalnız bu olay Venedikliler ve korsanlar arasındaki somut ilişkinin bir kanıtıdır. Eğer korsanlarla iş ve güç birliği olmasaydı, yağmalanan eşyları Venedik Cumhuriyeti korsanlardan nasıl geri alıp da Türk Devle-tine verebilecekti?

Türk Devleti’ni yönetenler veya yakınkarının eşyalarını bile Doğu Akdeniz’de korsanların yağmasından kurtulamıyordu. Korsanlara da Venedikliler arka çıkıyordu. Bu durumda Kıbrıs’ın ekonomik bakımın-dan da, Türk Devleti ntarafından Fethedilmesi gerekiyordu.

DİNİ NEDENLER

Müslümanlar Kıbrıs’a 14 sefer düzenlemişler, asırlarca egemen ol-muşlardı. Kıbrıs toprağında başta sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed Aleyhisselâmın halası Umm Hiram olmak üzere, onbinlerce şehit yatıyordu. Türk padişahları, Yavuz Sultan Selim’den itibaren “Halife” ünvanını da taşıyorlar, bu sıfatla İslâm dininin koruyucusu ve bütün Müslümanların hükümdarı sayılıyordu. Be nedenle “Halife Padi-şahların” Kıbrıs’taki mescit ve medreseleri harap olup yıkılmaktan koru-mak, Hala Sultan Haretlerinin Kabri Şerifini Venedik keferesinin ayakla-rı altında çiğnemekten kurtarmak ve Hz. Peygamber’in Halasının şanına uygun Kabir, türbe, cami ve dergah yaptırmaları gerekiyordu.

Osmanlı hacılarını deniz yolu ile hacca götüren gemiler Kıbrıs’ta üs-lenen korsanlar tarafından sürekli saldırıya uğruyordu. Osmanlı hacı adaylarının, İslâm’ın şartlarından biri olan “hac etmek” kutsal görevini huzur ve güven içinde yapmalarını engelliyorlardı. Buna nedenle Türk Cihan İmparatorluğu olan “Osmanlı İmparatorluğu’nun” başta gelen gö-revi, Müslümanların İslâmın şartlarını yerine getirmelerini sağlamaktı.

KIBRIS HALKININ BAŞVURUSU

Kobrıs’ta Katolik Venedik Yönetiminden, Ada’nın yerli halkı “Ortadoks Rumlar” memnın değildi. Resmi dil İtalyanca olmuşdu. Kıb-rıs’ın 147.000 kişilik nüfusunun, 47.000’ni toprağa bağlı kölelerdi. Kato-lik Venedikler, Ortodoks Kıbrıs halkını çok kötü bir biçimde yönetiyor-lardı. Venedikli soyluların çiftliklerinde, hafta da üç gün sabah güneşin doğumundan, akşam güneşin batmasına kadar bedava çalıştırılıyorlardı. Kıbrıslıların bütün öğrencileri ellerinden alınmıştı. Venedikliler hak ve hukuk gözetmiyorlardı.

Venedikliler bunlarla da yetinmiyor, Ortodoks yerli halkı zorla “katolikleştirmye” çalışıyorlardı. Ortodoksların kilisileri, sürekli Katolik Venedikliler’in baskısı ve engellemeleri altındaydı. Bu devirde Osmanlı Türk İmparatorluğu’nda çeşitli din ve milletlere mensup topluluklar, gü-venlik ve adalet içinde yaşıyorlardı. Osmanlı Türk yönetimi hukuk, ada-let ve güvenliğin sembolü idi. Buna karşılık çeşitli din ve milletlere men-sup topluluklar Osmanlı Türk Devleti’ne yalnız makul bir vergi veriyor-lardı.

Venedikliler’in kötü yönetiminden bıkıp usanan Kıbrıs halkı, fırsat buldukça İstanbul’a “Halife Sultanlara” başvuruyordu.

VEZİRLER ARASINDAKİ YARIŞ

Bu devirde Sadrazam Sokullu Mehmet Paşa ile Lala Mustafa Paşa arasındaki büyük bir yarış vardı. Mustafa Paşa büyük bir zafer ka-zanarak, kazanacağı nüfusla sokulluyu iktidardan düşürebileceğini, Sadrazam olabileceğini düşünüyordu. Bu nedenle fırsat buldukça Padişah II. Selim Han Kıbrıs adasının fethine teşvik ederdi.

Sadrazam Sokullu’nun bütün bu gelişmelerden bilgisi vardı. Kıbrıs seferinin yeni bir Haçlı seferine yol açabileceği gerekçesi ile geciktiril-mesini istiyordu. Sokullu Mehmet Paşa’ya göre bir süredir yardım iste-yen İspanya Müslümanlarına yardım edilmeli ve Süveyş kanalı açılma-lıydı. Sokullu bu filkirlerinin gerçekleşmesi için çok çalışmışsa da başa-ramayıp, Kıbrıs seferini engelleyemedi.

Şeyh-ül-İslâm Ebussuut Efendi’nin verdiği fetvadan sonra, Kıbrıs seferinin başarı ile sonuçlanması için çalışmaktan başta yapacak bir şeyi kalmamışdı. Vezirler arasındaki yarışı 3. vezir Piyale Paşa ve Şeyh-ül-İs-lâm Ebussut Efendi’nin destekledikleri Lala Mustafa Paşa kazanmışdı.