30 Nisan günü Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya, bankanın 2019 yılı ikinci enflasyon raporunu açıkladı. Piyasalar tarafından ilgiyle beklenen açıklamada, enflasyona ilişkin değerlendirmelerden ziyade bankanın rezervlerine ilişkin neler söyleneceği daha fazla merak konusuydu.

Hatırlanacağı gibi mart ayının son haftasında Financial Times gazetesinde yayınlanan bir yazı ile birlikte TCMB’nin net rezervleri tartışma konusu haline geldi. Söz konusu makalede MB’nin net rezervlerinin açıklananın aksine 28,1 milyar dolar olmadığı iddia edilmişti. 25 Mart’tan itibaren net rezervlerin swap işlemleri nedeniyle yüksek gösterildiği, bu işlemlerin göz aradı edilmesi durumunda net rezervlerin 16 milyar dolar düzeyinde olduğu vurgulanmıştı.

Bugün yapılan açıklamada bu konunun ayrıntılı olarak yanıtlanması bekleniyordu. Ancak banka bu konuda net bir açıklama yapmadı. Başkan Çetinkaya sunum sonrası swap işlemleri ve buna bağlı olarak rezervlerin durumuna ilişkin sorulara raporda yer alan “kutuya bakın” diyerek yanıt verdi. Gelin kutuyu birlikte açıp bakalım.

Enflasyon raporunun 80. Sayfasında yer alan “5.2” numaralı “Kutu”da Bankanın uluslararası rezervlerine ilişkin açıklama yer alıyor.

Söz konusu kutuda uluslararası rezervler “para otoritelerinin kullanımına açık ve kontrol edebildiği altın ve yabancı para karşılığı olan varlıklar” şeklinde tanımlanmıştır. Bu tanımlama swap işlemleri yoluyla elde edilen döviz tutarlarının da banka tarafından rezerv hesaplarında dikkate alındığını göstermektedir. Diğer bir ifade ile banka net rezervlere ilişkin bir açıklama yapmaz iken, swap işlemleri üzerinden elde ettiği dövizlerin kendi “kullanımına açık” olduğunu ifade etmiştir. Oysa biz biliyoruz ki bu işlemlerden dolayı bankanın temin etmiş olduğu döviz banka açısından bir varlık değil, zamanı geldiğinde ödemek zorunda olduğu bir yükümlülüktür. Bu nedenle, her ne kadar merkez bankası elinde bulundurduğu dönemde bu döviz üzerinde bir tasarrufta bulunma imkanına sahip olsa dahi, swap işlemlerinin vadesi dolduğunda bunları iade etmek zorunda kalacağı için banka tarafından bir yükümlülük olarak değerlendirilmelidir. Bankanın yapmış olduğu “uluslararası muhasebe standartlarına uygun olarak swap işlemleri muhasebeleştirilmektedir” şeklindeki açıklama rezervler hakkında oluşan soru işaretlerine tatmin edici bir yanıt olmamaktadır.

Söz konusu kutuda yer alan “Bankaların Merkez Bankası bünyesinde tuttukları yabancı para kaynakları olası yabancı para ödemeleri(dış yükümlülükleri yerine getirme, mevduat çekişlerini karşılama vb.) için kullanmaları durumunda bile söz konusu kullanım dış finansman ihtiyacını da azaltacak olması bakımından bankaların merkez bankasında tuttukları kaynaklar da dahil olmak üzere brüt rezervlerin tamamı rezerv ölçüm göstergelerinde esas alınmaktadır” ifadesi de sorunludur. Çünkü bu ifade içinde yer alan “mevduat çekişi” bir dış borç ödemesi işlemi olarak kabul edilemez. Mevduat sahipleri herhangi bir gerekçe ile örneğin sisteme olan inançlarının azalması gibi, döviz hesaplarından mevduatlarını çekebilirler. Bu şekilde mevduat çekilmesi hiçbir şekilde dış borç ödemesinde bir azalmaya yola açmayacak ancak Merkez bankasının tanımladığı “brüt rezerv” miktarında bir azalmaya yol açacaktır. Dolayısıyla brüt rezervler azalırken dış borç miktarı azalmayacağı için Merkez Bankasının rezervlerinin dış borcu karşılama gücü de azalmış olacaktır.

Merkez Bankası rezervlerinin dış borç ödemeleri konusunda yetersiz kalabileceği endişelerine yönelik yaptıkları açıklama da sorunludur. Banka “Rezerv ölçümüne ilişkin bir diğer önemli husus da ülkenin bir bütün olarak dış yükümlülükleri karşısında bulundurulan rezerv varlıkların hesaplanmasını değerlendirirken yalnızca resmi rezervleri değil, bankacılık sistemi ve firmalar kesiminin yabancı varlıklarının da göz önünde bulundurulması gerektiğidir” diyor. Bu açıklamanın meali, evet bizdeki rezerv yeterli olmayabilir ancak ülkede dolarizasyon o kadar yüksek ki dış borç ödemesi için ihtiyaç duyulan döviz bankacılık sisteminden ve vatandaşlardan temin edilebilirdir. Zaten sorunda burada değil mi? Eğer dış borç ödemesi için ihtiyaç duyulan dövizin teminatı vatandaşın sahip olduğu para ise ve ihtiyaç duyulan döviz bankacılık sisteminden “satın alınarak” karşılanacak ise kurların seviyesi ne olur?

Merkez Bankası verilerine göre şubat ayı sonu itibariyle bir yıl içerisinde ödenmek zorunda olan dış borç 118,3 milyar dolar. Buna önümüzdeki bir yıl içinde oluşacak cari açık da eklenince ülkenin ödemek zorunda kalacağı tutarın 140 milyar dolar civarında olduğu ortaya çıkar. Şimdi Merkez bankası, sorun yok çünkü vatandaşta döviz var diyerek bu borç ödemesini gerçekleştirecek olanlara “bizim rezervlerimizi boş verin” bunu piyasadan temin edin” diyor. O zaman tekrar soralım; vatandaşın TL’ye güvenmediği için ağırlıklı olarak döviz tevdiat hesaplarında tuttuğu tasarruflarını bozdurması için kurların hangi seviyeye gelmesi gerekir? Ya da bu açıklama vatandaşta “zaten MB yeter miktarda rezerv yokmuş dolayısıyla kurlar daha da fazla aratacak” beklentisi yaratıp DTH’ların artmasına yol açarsa durum ne olur?

Sonuç olarak; Merkez Bankasının rezervleri konusunda tatmin edici bir açıklama yapılmamıştır. Banka bu konudaki soru işaretlerini ortadan kaldıramamıştır.