PROF. DR. KESER, UKRAYNA KRİZİ VE OLASI SENARYOLAR HAKKINDA AÇIKLAMALARDA BULUNDU

Girne Amerikan Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ulvi Keser, Rus askeri gücünün Ukrayna topraklarına girmesi hakkında bazı önemli açıklamalarda bulundu.

Prof. Dr. Keser, Rus askeri gücünün Ukrayna topraklarına girmesi ile ilgili yaptığı açıklamasında, “21 Şubat 2022 tarihi itibarıyla Rus askeri gücünün Ukrayna topraklarına girmesiyle birlikte dünya “Üçüncü Dünya Savaşı çıkar mı?” endişesi yaşamaya başladı” dedi. Keser, Rusların bölgeye girmeye başladığı anlarda Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Putin’in bütün dünyada endişeyle takip edilen konuşmasına dikkat çekti. 

Prof. Dr. Keser, “Putin’in “Ukrayna meşru bir devlet değildir. Sovyetler büyük tavizler vermiş, Ukrayna topraklarından Polonya’ya toprak tavizlerinde bulunmuştur. Ukrayna Rusya’nın zararına olacak şekilde Batı yanlısı kararlar almaya devam etmektedir. Bu durum Rus düşmanlığını da geliştirmektedir. SSCB’nin dağılma sürecinde bütün sorumluluk Rusya tarafından üstlenilmiş, Ukrayna korumaya alınmıştır. Ukrayna Rusya’ya yakın gibi davranarak AB ile enerji anlaşmaları imzalamış ve Avrupa’ya şantaja kalkışmıştır. SSCB’nin dağılması sonrasında radikal milliyetçiliğin gelişmesiyle bazı çeteler Rusya’dan toprak talebinde bulunmuştur. 2014 darbe girişimi sürecinde Rusya yanlısı Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç’in Moskova’ya kaçması ve Batı yanlısı bir iktidarın iş başına gelmesiyle yolsuzluk ve Batı taraftarı işbirlikçi düzen yükselmiştir. Ekonomik sorunlarla boğuşan Ukrayna’da beyin göçü kaçınılmaz hale gelmiştir. Rusça engellenmiş, konuşanlar cezalandırılmıştır. Rusya’nın yanında olan Kırım konusunda Ukrayna saldırgan bir strateji izledi. NATO birlikleri savaş oyunları bahanesiyle Ukrayna topraklarına girdi. NATO üyesi olmayan Ukrayna Rusya için bir tehdittir. Rus Ortodoks Kilisesi’ne yönelik ağır tedbirler ve adımlar atılmaktadır. Rusya Federasyonu devamlı olarak yaptırım tehditleriyle yüz yüze bırakılmıştır. Misnk Antlaşması aleyhine davranan Ukrayna Donbass’ta bombalar yağdırıyor. Bölgede 14 milyon sivil insan baskı altındadır. Kiev yönetimi saldırgan bir tutum içerisindedir ve ben Rus halkının desteğini arkamda hissediyorum…” açıklamalarının tehdidin büyüklüğünü gözler önüne sermekte olduğunu belirtti.

Prof. Keser özellikle Ukrayna’nın doğusundaki madencilik, demir-çelik ve kömür üretimiyle muazzam bir sanayi bölgesi olarak bilinen ve 4 milyon kişinin yaşadığı Donbas coğrafyasında Rusya yanlılarıyla Ukrayna askeri gücü arasında yaşanan şiddetli çatışmaların son olarak Vladimir Putin’in Donetsk ve Lugansk’ın bağımsızlığını tanımasıyla birlikte gerilimin artmaya başladığını, bunun ardından Rusya’nın Karadeniz’de ana deniz üssü olarak kullandığı Novorosisk’in ardından işgal ettiği coğrafyada konuşlu Mariupol ve Berdyansk limanlarını da kullanmaya başlayacağını, “kontrollü gerilim stratejisi” uygulamayı çok iyi bilen eski KGB mensubu Putin’in aynı taktik uygulamayı Türkiye’ye yaşanan uçak krizinin ardından Suriye’de gerçekleştirdiğini ve Tartus’un ardından Lazkiye’de de çok amaçlı bir askeri deniz üssü oluşturduğunu belirterek Kırım’ın Rusların eline geçmesinin ardından tarihsel süreçte bazı Ruslar için Kırım kadar önemli kabul edilen Donbas’ta yaşanan karışıklık ve ayaklanmalarla birlikte bölgede Rusya yanlılarının Donetsk Halk Cumhuriyeti ve Lugansk Halk Cumhuriyeti adıyla tek yanlı iki devletçik kurmalarının fitili ateşlenen bombanın her an patlayacağının da işareti olduğunu ifade etti.

"Putin’in ne kadar ilerleyeceği, ABD, Batı ve NATO'nun atacağı adımlara bağlı"

Prof. Keser sözlerinin devamında şunları belirtti;

“Ukrayna’yı NATO ile Rusya Federasyonu arasında güvenli bir tampon bölge olarak değerlendiren Vladimir Putin bu bağlamda daha önce de Gürcistan’dan tek yanlı bağımsızlıklarını ilan eden Abhazya ve Güney Osetya’yı derhal tanımak suretiyle NATO’nun Doğu Avrupa’daki genişlemesini de engellemek düşüncesindedir. Türkiye Rusya’nın oldubitti iki ülkeyi tanımasını reddederken Birlemiş Millet Güvenlik Konseyi de acil koduyla bir toplantı gerçekleştirmiştir. İlginç bir husus ise Amerikalı BM temsilcisi Linda Thomas-Greenfield’in Rus lider Putin’in konuşmasında vurguladığı “Geçmişte 18. yüzyılda Karadeniz kıyıları Türkiye ve Osmanlı’ya mücadele alanı olarak kullanılmıştı. Şimdi bu ismi yok etmek istiyorlar. Ünlü komutanların çalışmalarını yok etmek istiyorlar. Karadeniz’e erişimimizi yok etmek istiyorlar. Geçmişte zaten oluşturulan bir yapı vardı.” yaklaşımına cevaben “Rusya zamanda geriye gitmek istiyor, Birlemiş Milletler’den önceki bir döneme gitmek istiyor. Fakat dünya ilerledi, artık 1919’da değiliz, 2022’deyiz.” cevabı olsa gerek. Putin’in ne kadar ilerleyeceği ve ne kadar saldırgan olacağı ise ABD’nin, Batı’nın ve NATO üyelerinin atacağı adımlara bağlı görünüyor.”