Lefke Avrupa Üniversitesi (LAÜ) Sağlık Yüksekokulu Müdürü Prof. Dr. Deniz Şelimen “15 Ekim  Dünya  El Yıkama Günü” dolayısıyla açıklamalarda bulundu.

   Ellerin bakteri ve virüslerin bir kişiden diğerine geçmesinde başlıca aracı durumunda olduğuna dikkat çeken Şelimen, “COVID-19 gibi solunum yolunu seven virüsler, damlacıklar aracılığıyla vücudumuza girdiğinde yayılım gösterirler. Ancak ciddi ve fazla görülen yayılma biçimi eller aracılığıyla olmaktadır” dedi.   

   “Son bir buçuk yıldır tüm dünya olarak “COVID-19” salgını ile yoğun bir şekilde mücadele etmekteyiz. Hemen hepimiz el hijyenine göstereceğimiz azami dikkat ile bu  hastalıktan korunabileceğimizi artık biliyoruz” diyen Şelimen, pandemi sürecinde virüsün yayılmasını önlemenin en kolay ve etkin yollarından biri ellerin sabun ve suyla sık sık yıkanması olduğunu dile getirdi.

Şelimen; Pandemi sürecinde sürdürdüğümüz sağlık savaşında en etkin silahlardan biridir el yıkama

   “Dünya Sağlık Örgütü, el hijyenin önemine dikkat çekmek üzere 2009 yılından itibaren 5 Mayıs’ı Dünya El Hijyeni Günü olarak ilan etmiştir. Ayrıca Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNİCEF) 15 Ekim tarihini “Küresel El Yıkama Günü” olarak kabul etmiştir. Küresel El Yıkama Günü 2008 yılından bu yana tüm dünyada kutlanmaktadır ve hükümetler tarafından ulusal bir kutlama etkinliği olarak benimsenmiştir” şeklinde bilgiler aktaran Şelimen sözlerine şöyle devam etti; Ancak ne yazık ki tüm dünyada “el yıkama” yeteri kadar yaygın olan bir alışkanlık haline dönüşmemiştir. İnsanların el yıkama alışkanlığının olmaması ya da bunun ihmal edilmesi sonucunda; bulaşıcı hastalıklar, besin kaynaklı enfeksiyonlar, okullarda görülen isaller, tuvaletlerden bulaşan parazit, bakteri ve mantar enfeksiyonlarının önüne geçmek zorlaşmaktadır. Özellikle içinden geçtiğimiz pandemi sürecinde sürdürdüğümüz sağlık savaşında en etkin silahlardan biridir el yıkama. Hepimiz gün boyunca her şeyi ellerimizle yaparız ve ellerimiz özellikle de tırnak altları ve parmak araları mikroorganizmalar için uygun bir ortam oluştururlar. Bu nedenle” sadece su ve sabun kullanarak” el yıkama kurallarını doğru olarak uygulamanın sağlıklı yaşam sürdürmede ki etkisi büyüktür.

   Şelimen, Dünyada ki tüm teknolojik ve bilimsel gelişmelere karşın bugün hala milyonlarca insan ve özellikle de  çocukların; doğdukları, yaşadıkları ve eğitim aldıkları yerlerde su ve sabunla el yıkama olanağına sahip olmadıklarını ve bulaşıcı hastalıklar karşısında büyük bir risk altında olduklarını belirterek, “Bu risk aslında diğer risksiz toplulukları da etkileyebilmekte olduğunu ifade etti. Savunmasız ya da bağışıklık sistemi bozulmuş durumdaki kişi ve toplulukların sağlıklarını koruyabilmeleri için en basit yöntem olan el yıkamayı kullanamaması kabul edilemez bir durum. Çünkü hijyen olanaklarına sahip olunması bir insanlık haktır” dedi.

El yıkama alışkanlığı okul öncesi dönemden başlayarak kazandırmalı

   Şelimen açıkmasının sonunda şu ifadelere yer verdi; Şunu unutmamalıyız ki: El hijyeni, enfeksiyon kontrolüne yönelik ortak bir yaklaşımın parçası olmalıdır ve bir bütün olarak ele alınmalıdır. Bu nedenle de çevresel sürdürülebilirlik, kalabalık insan toplulukları ve eğitim gibi faktörler yetersiz kaldığında, el hijyeninin tek başına enfeksiyon önlenmesinde başarılı olması söz konusu olamayacağını bilmeliyiz. El hijyeni önerilerine uyumun iyileştirilmesinin insan davranışını değiştirmeye bağlı olduğu artık kabul edilmektedir. El yıkama alışkanlığının okul öncesi dönemden başlayarak kazandırılması ve yaşam boyu sürdürülmesi için bilinçlendirme yapmanın ve farkındalık yaratmanın toplumsal bir görev olduğunu bilmek ve başta sağlık çalışanları olmak üzere, öğretmenlere, kurum ve kuruluşlara büyük görevler düşmektedir.