Lefke Avrupa Üniversitesi (LAÜ) Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu İlk ve Acil Yardım Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Semra Aslay, 1-7 Mart Deprem Haftası dolayısıyla bir takım bilgilendirmelerde bulundu.

Kıbrıs adasında en şiddetli deprem 1222 yılında meydana geldi

   Aslay açıklamasına başlarken şu ifadelere yer verdi; Doğanın karşısında insanoğlunun acizliğinin en önemli anlarından biri de depremi yaşamaktır. Yer kabuğunda aniden ortaya çıkan enerjinin sismik dalgalara yol açması ve bunun sonucunda zeminin sarsılması ile deprem oluşur. Oluşan bu dalgaların şiddetine göre de yıkıcı etkiler meydana gelir. Depremlerin şiddetini belirlemek için en sık Richter ölçeği kullanılır. Bu ölçek 1930 yılında Amerikalı C. Richter tarafından bulunmuştur. Bir depremin büyüklüğü açığa çıkan enerjinin miktarını; depremin şiddeti ise insanlar, yapılar ve yeryüzündeki etkisini gösterir. Bu yüzden de depremin yeryüzündeki yıkıcı etkisi fazla ise o depremin şiddeti büyüklüğünden fazla olabilir. Dünyada kaydedilen en büyük deprem 22 Mayıs 1960’ ta Şili’ de olmuştur ve şiddeti 9.5 olarak değerlendirilmiştir. Türkiye’ de 20. yüzyıl içinde en büyük deprem 27 Aralık 1939 tarihinde Erzincan’da gerçekleşmiş 33 bin kayıp, 116 bin’ den fazla insanın yaralanması ile sonuçlanmıştır. 17 Ağustos 1999 tarihinde Gölcük’te olan depremde ise resmi kayıtlara göre ölü sayısı 17.480 kişidir ve yaralanan insan sayısı 70 bin’ den fazladır. Kıbrıs adasında kayıtlara göre en şiddetli deprem 1222 yılında meydana geldi. Adanın güneybatısına denk gelen yerde Baf Kalesi yıkıldı, sahil kısmı suların önce çekilmesi sonrada yükselip vurması yüzünden şeklini değiştirdi.

   Aslay, deprem anında yapılması gerekenlerden önce depreme dayanıklı yerleşim yerlerinin nasıl olabileceğinin bilinmesi gerektiğine dikkat çekerek, sözlerine şöyle devam etti; Fay hattına yakın yerde yaşamak her zaman risk olacağı anlamına gelmez. Özellikle binaların inşaatlarının ve zeminlerin kontrol edilmesi gerekir. Ayrıca sadece deprem değil olası her afette bölge nüfusu daha önceden belirlenmiş açık alanlarda toplanabilmelidir. Bunun içinde şehir planlaması bu alanlar olacak şekilde yapılmalıdır.  Afet toplanma alanlarının yeterli olması haricinde toplumun da bu açık alanları öncesinde bilmesi gerekir. Kamu spotu, tabelalar, farkındalığı arttırmak için anma gün ve haftalarının düzenlenmesi, okullarda ders olarak anlatılması gibi etkinlikler düzenlenmelidir.

Deprem anında yapılması gerekenlerden en önemlisi yaşanacakları tahmin edip ona göre davranmak

   “İşte bu farkındalığın sağlanması içinde her yıl 1-7 Mart tarihleri arası deprem haftası olarak kutlanır. Çoğu insan hayatında doğanın yaratacağı herhangi bir felaketle karşılaşmadan yaşayacağını sanmaktadır. Oysa esas felaket ona karşı hazırlıklı olmamaktır” diyen Aslay, deprem anında yapılması gerekenlerden en önemlisinin ise yaşanacakları tahmin edip ona göre davranmak olduğunu belirtti ve sözlerinin devamında şunlara değindi; Özellikle ev veya ofisler buna göre düzenlenmelidir. Acil çıkış gerekeceği için olası sarsıntı anında yerinden kayarak kapının önünü kapatabilecek eşyalar giriş kapısı veya koridorda bulundurulmamalıdır. Duvarlara veya tavana asılacak her türlü eşya veya malzeme sağlamlaştırılarak yerine monte edilmelidir. Patlama ihtimali olan her türlü malzeme sarsıntı anında yerinden oynamayacak şekilde bulundurulmalıdır. Çıkış yolları her zaman açık ve geniş koridorlar olmalıdır. Deprem anında asansör kullanılmamalı, binadan çıkış ihtimali düşük ise evin en sağlam yerleri olan kolonlara yakın kapı aralıkları, mümkün değilse masa altlarında durulmalıdır. Bu küçük ama gerekirse etkili alanlarda göçük anlarında üçgen bir boşluk oluşacağı için kişiye yeteri kadar oksijen kaynağı sağlanabilir. Balkona çıkmak, üst katlarda yaşanıyorsa merdiven boşluğuna doğru koşmak oldukça tehlikelidir. Mümkünse deprem çantası hazırlanmalı ve yılda en az iki kez içindekiler kontrol edilmelidir. Caddeler ve sokaklar yardıma gelecek olan ekipler için boş bırakılmalıdır.

Aslay: Sadece deprem haftasında değil, her zaman hazırlıklı olarak ancak bu afetlerin altından kalkabileceğimizi unutmamak gerekir

   Aslay açıklamasının sonunda, "Tüm bu önerilerin haricinde depremden korunmanın en önemli yolunun öncesinde hazırlık, tatbikat ve eğitim olduğu unutulmamalıdır. Doğanın yıkıcı etkileri her an her yerde karşımıza çıkabilir. Burada asıl risk; panik, eğitimsizlik ve koordinasyon bozukluğudur. Kollektif bilinç ile hareket edildiğinde depremin etkileri daha kısa sürede ortadan kaldırılacaktır. Sadece deprem haftasında değil, sadece yaşayarak değil, her zaman hazırlıklı olarak ancak bu afetlerin altından kalkabileceğimizi unutmamak gerekir. Deprem değil, depreme karşı tedbirsizlik maalesef bu acı sonuçları doğurmaktadır” diyerek sözlerini tamamladı.