TBMM ve KKTC Meclisi, olası bir anlaşmanın EGEMEN EŞİTLİĞE DAYALI İKİ DEVLETLİ ÇÖZÜM OLDUĞUNU ve bu şart kabul edilmeden hiçbir müzakereye oturulmayacağını ilan etmelidir…

Liderimiz rahmetli Denktaş, Atatürk’ün “egemenliğe dayanmayan eşitlik, eşitlik değildir” dediğine atıf yaparak varılacak anlaşmanın mutlaka egemen-eşitliğe, yani iki eşit-egemen devlete dayanması gerektiğini vurgulamaktaydı…

1983’de KKTC’yi bunun için kurdu…

KKTC, Rum devletine denk, eşit-egemen bir devlet olarak ilan edildi ve iki eşit-egemen devletin yeni bir ortaklık kurmasının alt yapısı hazırlandı…

Bu yöndeki ısrarı, Rum yönetimi, destekçisi emperyalist güçler ve içimizdeki işbirlikçileri tarafından “Mr. No – çözüm karşıtı” olarak ilan edilmesine neden oldu…

Şu veciz sözler Denktaş’a aittir:

“EGEMENLİĞE DAYANMAYAN EŞİTLİK, EŞİTLİK DEĞİLDİR, BUZ ÜZERİNE YAZILMIŞ YAZI GİBİDİR… EGEMENLİKTEN KAYNAKLANMAYAN HAK, HAK DEĞİLDİR; EGEMENLİKTEN KAYNAKLANMAYAN EŞİTLİK DE EŞİTLİK DEĞİLDİR. KENDİMİZE GELELİM. YENİDEN KANMAYALIM!”
Buradan hareketle, 1998 yılında dönemin Dışişleri Bakanı rahmetli İsmail Cem ile, “çözümün iki eşit egemen devlete dayalı KONFEDERASYON” olması gerektiği konusunda ortak bir deklarasyon yayınladılar…

Ne yazık ki bu doğru hedef 2002’de Türkiye’de iktidar değişikliğiyle rafa kaldırıldı ve eski federasyon siyasetine dönüldü…

Federasyoncu Talat ve Akıncı, yaptıkları yemini çiğneyerek, iki eşit-egemen devlete dayalı bir anlaşmayı değil, KKTC’nin egemenliği olmayan bir eyalete dönüştürülerek, iki eyaletli federasyon kurulmasını görüştüler…

Bu çerçevede, egemen KKTC’yi ortadan kaldırıp, Rum ağırlıklı birleşik Kıbrıs’ın Kuzey’deki karma nüfuslu eyaleti durumuna düşürecek olan Annan Planı kabul edildi…

Plana karşı çıkan Denktaş tasfiye edildi, teslimiyetçi CTP hükümete, Talat Cumhurbaşkanlığına getirildi. Meclis Başkanı, Başbakan, hükümet, Cumhurbaşkanı, AKEL yoldaşlarından oluştu…

Verilebilecek en korkunç tavizler verildi…

Ne ki, son anda AKEL, CTP’ye kazık atarak HAYIR’cılar safına geçti.

Rumlar, bırakın paylaşmayı, bize küçük kırıntılar vermeyi bile istemedikleri için HAYIR dediler…

O an görüşme dosyasını kapatarak TANINMA yoluna çıkmak için muazzam bir konjonktür yakalanmıştı…

Ne yazık ki, ABD-AB emperyalizminin telkinleriyle bu tarihi fırsat heba edildi…

Talat-Hristofyas görüşmeleri sürdü…

Sonuçta Talat, “ Ellerinde olsa nefes almamızı bile engelleyecekler, daha ne yapayım, Sarayönü Meydanı’nda kendimi mi asayım?” diyerek pes etti…

Oyuna getirilerek EVET dedirtilen halkımız onu cezalandırarak, torun bakmaya gönderdi…

Akıncı, Talat’dan daha korkunç tavizler verdi…

Ne ki, Rum tarafı bu kez de çok sulandırılmış olmalarına karşın “siyasi eşitlik ve garantörlükten de vazgeçeceksiniz” diyerek, Crans Monatana sürecini çökertti.

Akıncı ve Anastasiadis’in, siyasi eşitlik, etkin katılım, takvim konularında anlaşma olmadan seçim hesabıyla görüşmeleri yeniden başlatma senaryosu da geçtiğimiz hafta akamete uğradı.

Ve nihayet Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, KKTC’ye gelerek iki eşit egemen devlete dayalı Konfederasyonu şu sözlerle ortaya koydu:

“RUM TARAFI SİYASİ EŞİTLİK TEMELİNDE BİR ORTAKLIK YAPAMAM DİYORSA, O ZAMAN EGEMEN EŞİTLİK TEMELİNDE BİR ORTAKLIK KURULMAYA ÇALIŞILIR”
Bu artık kalıcı, değişmez MİLLİ POLİTİKA olmalıdır.

TBMM ve KKTC Meclisi, olası bir anlaşmanın EGEMEN EŞİTLİĞE DAYALI İKİ DEVLETLİ ÇÖZÜM OLDUĞUNU ve bu şart kabul edilmeden hiçbir müzakereye oturulmayacağını ilan etmelidir…