Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış, BDP'li Kürkçü'nün Kıbrıs'ta Türkiye'yi ''işgalci'' olarak nitelemesine ''Bu aziz Meclisin Genel Kurulunda Türk askerine işgalci diyenlere cevap vermeyi abesle iştigal buluyorum'' karşılığını verdi

Bağış, bakanlığının 2012 yılı bütçesi üzerinde TBMM Genel Kurulunda yaptığı konuşmada, şunları söyledi:

''AB, lacivert zemin üzerindeki 12 yıldızdan ibaret değil. AB süreci sadece Ankara veya Brüksel'de tartışılan bir konu olmaktan çıkmıştır. AB süreci hepimizin günlük hayatını etkileyen, 81 ilde vali yardımcılarının koordinasyonunda yerinde yürütülen, gözlemlenen bir süreç haline gelmiştir. Bu sürecin sonucunda istisnasız her ülke, daha demokratik, şeffaf, müreffeh ülkeler haline gelmiştir. AB demek, ileri demokrasi demektir. AB, daha şeffaf, daha kalkınmış bir süreci simgeler. Ülkemiz de bu süreçte çok önemli başarılar katetmiştir. Bu yüzden de milletimiz her zaman bu sürecin arkasında durmuştur. Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal, muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkma hedefini miras bırakırken, bugünün AB standartlarını aslında işaret ediyordu.''

Bağış, 1959'da ilk süreci başlatan Adnan Menderes'in, ''Türkiye'nin Avrupa'ya ilk adımını attığını'' söylediğini, 1963'de Ankara Anlaşmasını imzalarken İsmet İnönü'nün AB'yi ''Beşeriyet tarihi boyunca insan zekasının vücuda getirdiği en cesur eser'' olarak gösterdiğini, Turgut Özal'ın AB üyeliğini, ''Uzun ince bir yol''a benzettiğini, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın ise AB üyeliğini ''Cumhuriyetimizin ilanından sonraki en önemli çağdaşlaşma projesi'' olarak belirttiğini anlattı.

Türkiye'nin, dünyanın en çağdaş ülkeleri arasında yer alması için milletin hak ettiği bu süreci gerçekleştirmenin herkesin görevi olduğunu belirten Bağış, AB hedefi doğrultusunda gerçekleştirdikleri reformların Türkiye'yi daha güvenilir, daha öngörülebilir hale getirdiğini söyledi.

Bağış, AB süreciyle herkesin hayatının farklılaştığını, AB sürecinin fırından alınan ekmeğin gramından, bakkalın terazisine, oyuncakların standartlarından, gıdanın hijyenine, apartman yöneticisinin seçiminden tüketici haklarına kadar bir çok konuyu kapsadığını anımsattı.

Türkiye'nin, AB sürecinde, köyde sağılan ineğin sütünün standardından çiftçinin aldığı teşvike kadar bir çok reform gerçekleştirdiğini dile getiren Bağış, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Bugün maalesef AB üyesi bazı ülkelerde, Türkiye'nin o ilk başvuruyu yaptığı 1959 ya da 1963'ün Türkiyesi ile karşılaştırıldığımızı, halen o günün Türkiyesinde yaşanıldığını zanneden zihniyetlerle mücadele ettiğimizi görüyoruz. O günlerde Türkiye'nin kişi başına düşen geliri 400 dolardı, bugün 11 bin doları aştık, 2023 hedefimiz 25 bini yakalayacağız. O yıllarda Türkiye'nin yıllık turizm geliri 8 milyon dolardı, bugün yan gelirle birlikte 30 milyar doların üzerine çıktı. 1963'te 368 milyon dolar ihracat yapabilen Türkiye, 2023'te 500 milyar ihracat hedefine kilitlendi. O günlerde sokaklarda gözler tankları ararken, bugün bölgemizdeki ülkelere demokrasi, insan hakları, ifade özgürlüğü konusunda ilham kaynağı olan ülke haline geldik. Artık Türkiye bir tabular ülkesi değildir. Türkiye, artık 70 sente muhtaç ülke değildir. O günlerde 12 saat ötesini göremeyen Türkiye, artık 12 yıl sonrasının hedefleri için birlikte çalışan, ter döken bir yapıya kavuştu.

Bu süreç, Türkiye için her zaman bir milli mesele olmuştur. AB sürecimizde ülkemizin standardını yükseltmek, iktidarı ve muhalefetiyle hepimizin ortak görevidir.''

''İŞGALCİ İLAN ETMESİ, ÇOK VAHİM BİR NETİCE''

BDP Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü'nün Kıbrıs Barış Harekatı'nı ''işgal'' olarak nitelemesine de tepki gösteren Bağış, şunları kaydetti:

''Bu milli meselenin reform mutfağı olarak çalışan bakanlığımız bütçesi konuşulurken, bir milletvekilinin Türk askerini işgalci ilan etmesi, çok vahim bir neticedir. Avrupa Parlamentosu ya AB üyesi bir çok ülkenin farklı platformunda Türkiye'nin 1974'te gerçekleştirdiği barış operasyonunu, adada kimsenin burnu bile kanamadan huzuru sağladığı konusunda ikna etmede çok önemli mücadeleler verdim, çok önemli tartışmalara girdim. Farklı parlamentolarda bunu yapmaktan da ülkemi savunmaktan da her zaman onur duydum. Ama kendi Meclisimizde, bu aziz Meclisin Genel Kurulunda Türk askerine işgalci diyenlere cevap vermeyi abesle iştigal buluyorum. Onlara cevabı milletimiz sandıkta verecektir. Gerek ülkemiz içinde, gerekse AB üyesi bazı ülkelerde, bazı dar vizyonlu zihinlerin Türkiye karşı çıkması, Türkiye'nin reform sürecini engellemeye çalışması, bizi sadece kamçılar. Belki müzakere sürecine bazı engeller koyabilirler ama reform sürecimize hiçbir şekilde engel olamazlar. Çünkü bu bizim meselemizdir. Biz bu yüzden reformlara odaklandık. AB üyesi ülkeler, bir karar alıp, Türkiye'nin 18 faslı üzerindeki son derece mantıksız, gereksiz bir takım siyasi engelleri kaldırma kararı alsa, biz 12 ayda 10 yeni faslı, 18 ayda 15 yeni faslı açacak kadar sizlerle birlikte hep beraber göğüslemiş, başarmış durumdayız.''

''İLHAM KAYNAĞI OLDU''

Bağış, Türkiye'nin yaptığı reformlarla bir çok ülkenin ilham kaynağı haline geldiğini ancak bugüne kadar hiçbir ülkenin karşılaşmadığı engellerle karşı karşıya geldiğini söyledi. Bağış, bu süreçte Türkiye'nin gerçekleştirdiklerinin, bugün Ortadoğu ve Kuzey Afrika coğrafyasında demokrasi ve özgürlük talepleriyle sokaklara dökülenler için bir ilham kaynağı olduğunu dile getirdi. Bağış, yarın AB üyesi olacak gibi reformlara devam ederken diğer yanda da haklı oldukları tezleri her fırsatta dile getirdiklerini vurguladı.

Türkiye'nin AB üyeliğinin, 21. yüzyılın en önemli barış projesi olacağını her gittikleri platformda vurguladıklarını belirten Bağış, bu çabaları sayesinde, sadece düşünce kuruluşları, akademisyenlerce değil AB ülkelerinin devlet adamları tarafından Türkiye'nin öneminin ilan edildiğini söyledi. Bağış, geçen hafta AB üyesi 11 ülkenin dışişleri bakanlarının ortak makalesinde, Türkiye'nin AB için ne kadar kritik öneme sahip olduğu, bölgede oynadığı rol, ekonomik potansiyelinin AB pazarı için öneminin kaleme alındığını anlattı.

''POZİTİF GÜNDEM, MÜZAKERE SÜRECİNİN ALTERNATİFİ DEĞİL''

''Atılan reform adımları, çalışmalar bizim milletimiz içindir. Hiç bir reformu, Avrupalılar için yapmıyoruz, kendi vatandaşımızın yaşam standardını yükseltmek için yapıyoruz'' diyen Bağış, bu nedenle Avrupa Komisyonu tarafından son dönemde ortaya atılan pozitif gündem sürecini yakından takip ettiklerini bildirdi.

Bağış, pozitif gündem sürecinin, hiçbir şekilde müzakere sürecinin bir alternatifi olmayacağını, tam tersine süreci destekleyen bir çaba olacağını hem kendilerinin hem de AB Komisyonu'nun teyit ettiğini kaydetti.

Bağış, ''AB hükümet ve devlet başkanların bu mekanizmalarının önemini Türkiye'ye anlatmak yerine, dönem başkanlığının geldiği noktayı biraz daha irdelemesi için onlara da fırsat tanımak durumundayız'' diye konuştu.

''AVRUPALILARI EN ÇOK ETKİLEYEN BAŞARI''

Kıbrıs konusunda hiçbir zaman ''Çözümsüzlük çözümdür'' demediklerine işaret eden Bağış, cesur adımlarla, tek bir askeri adadan çekmeden, bir karış toprak vermeden uluslararası algıyı değiştirmede hep birlikte çok önemli adımlar attıklarını vurguladı. Bağış, bugün artık Kıbrıs meselesinin milli mesele olduğunu, buradaki bütün partilerin ortak düşüncesi olarak gördüğünü dile getirdi.

Bağış, AB tarihinin en önemli ekonomik buhranlarından birinin yaşandığına dikkati çekerek, Türkiye'nin geçmişte çok daha ağırlarını yaşadığını söyledi. Bağış, ''Bu ülkede bir anayasa kitapçığı bir masanın ucundan havalanıp öbür ucuna düşene kadar yüzde 8 bin faizlerin ödendiğini unutmadık. Bu ülkede insanların bir gecede nasıl iflas ettiğini, borçlarının 3 katına nasıl çıktığını, malvarlıklarının yarı yarıya azaldığını unutmadık. Bugün Türkiye'nin AB sürecinde belki de Avrupalıları en çok etkileyen başarısı, ekonomi yolunda atılan başarılardır'' diye konuştu.

Bağış, AB içinde yaşanan ekonomik krizin kalıcı olmayacağını, Avrupa'nın da demokrasiye bağlanarak bu süreci atlatacağına inandığını kaydetti.

''VUVUZELA ALSIN''

Ertuğrul Kürkçü'nün Kıbrıs konusundaki sözlerinin kendisini üzdüğünü dile getiren Bağış, Genel Kurulda yapılan eleştirilere şu yanıtı verdi:

''Sayın Türkkan'ın yaptığı eleştirilerin dozunu kendisine yakıştıramadım. Kendisinin Grup Başkanvekili Oktay Bey'den (Oktay Vural) vuvuzela almasını tavsiye ediyorum. Kendisi o konuda daha başarılı olacaktır diye düşünüyorum.

Şafak Hanım'ın eleştirilerini saygıyla karşılıyorum ama teknik yanlış bilgiler vardı. Şafak Hanım'ın dile getirdiği pozitif gündem, Kıbrıs ve limanların açılması, dönem başkanlığı yönündeki görüşlerinin CHP'nin hiçbir belgesinde, parti programında, seçim beyannamesinde olmamasını çok düşündürücü buluyorum. Gönül isterdi ki bunlar CHP'nin gerçekten kurumsal fikirleri olsun. AB, ne niyetle yerseniz o tadı veren bir muz değildir. AB; bir demokratikleşme sürecidir, üstün hukuk sürecidir. Eğer CHP, içinde ama kelimesi olmadan bir AB cümlesi kuracaksa, 'AB'yi destekliyoruz ama' demeden bir takım şeyler yapacaksa, biz işbirliğine hazırız. AB, iki harften oluşuyor; A ve B. İçinde ama yok. Biz CHP'nin ama'larını anlamakta zorlanıyoruz.''