Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Rumların bugüne kadar ortaya çıkan her anlaşmayı ret ettiklerine işaret etti. Eroğlu, “Her ret edişleri sonrasında, daha iyisini alabileceklermiş gibi hareket ettiler” diye konuştu. Cumhurbaşkanı, Annan Planı'nın Rum kesimi tarafından kabul edilmemesinin ardından, Kıbrıs Türk halkının artık daha bilinçli hareket ettiğini vurguladı.
Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Kuzey Kıbrıs'ın varlığının Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilmesi durumunda, iki taraf arasında bugüne kadar bir anlaşma sağlanabileceğini düşündüğünü vurgulayarak, “Ama biz dünyanın tanımadığı bir devlet, karşı taraf da dünyanın tanıdığı ve Avrupa Birliği (AB) üyesi bir devlet... Hele artık denizaltı zenginlikleri ortaya çıktıktan sonra bizimle anlaşma ihtiyacı tamamen ortadan kalkmıştır” dedi.
Mimarlar ve Mühendisler Grubu'nca İstanbul’daki Cevahir Otel'de düzenlenen çalışma toplantısına katılan Eroğlu, Kıbrıs Rum Kesimi'nin Kıbrıs olaylarının 1974 yılında Türkiye tarafından gerçekleştirilen Barış Harekatı ile başladığını dünyaya anlattığını ve bununla dünyayı kandırmaya çalıştığını söyledi.
Kıbrıs olaylarının 1974'te başladığının sanıldığını ancak olayların 11 yıl öncesinden başladığını kaydeden Eroğlu, Kıbrıs olaylarının tarihine değindi. Eroğlu, 1974 Barış Harekatı'nın oluşturduğu topraklar üzerine bir devlet kurduklarını aktararak, bu devleti bugüne kadar yaşattıklarını söyledi. 
Rumların AB'ye 2004 yılında üye olarak kabul edildiklerini hatırlatan Eroğlu, bu sebeple de Rum tarafının çözümsüzlük için uğraştığına işaret ederek, şunları söyledi:
“Kuzey Kıbrıs'ın varlığının, Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilmesi durumunda, iki taraf arasında bugüne kadar bir anlaşma sağlanabileceğini düşünüyorduk. Ama biz dünyanın tanımadığı bir devlet, karşı taraf da dünyanın tanıdığı ve Avrupa Birliği üyesi bir devlet... Hele artık denizaltı zenginlikleri ortaya çıktıktan sonra bizimle anlaşma ihtiyacı tamamen ortadan kalkmıştır. Onun için biz, AB yetkililerine diyoruz ki, bu şartlarda Rumların anlaşmaya motive olması mümkün değil. Dolayısıyla bunların motivesi gerekir. Bu da Kuzey Kıbrıs halkına uygulanan ambargoların kaldırılmasıyla mümkündür. Ancak biz bugün hala ambargolar altındayız.”
   
İnsanın devleti olması büyük mutluluk

Cumhurbaşkanı Eroğlu, göreve geldikten sonra BM Genel Sekreteri'ne müzakereleri devam ettireceğine dair bir mektup yazarak, taahhütte bulunduğunu belirterek, bugün müzakere masasında anlaşma olması için öneri sunan taraf olduklarını dile getirdi.
Rumların bugüne kadar ortaya çıkan her anlaşmayı ret ettiklerine işaret eden Eroğlu, “Her ret edişleri sonrasında, daha iyisini alabileceklermiş gibi hareket ettiler” diye konuştu.
Annan Planı'nın Rum kesimi tarafından kabul edilmemesinin ardından, Kıbrıs Türk halkının artık daha bilinçli hareket ettiğini vurgulayan Eroğlu, şöyle devam etti:
“Biz her şeyden önce kendimize güveniyoruz, Anavatan Türkiye'ye güvenmemiz gerekir. Ben siyasi hayatımın parti başkanlığı döneminde partimin gençlerini hep Atatürk ve Anavatan sevgisiyle yetiştirmeye çalıştım. Bugün bıraktığım taban, Türkiye'ye son derece bağlı bir tabandır. Türkiye'siz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin olamayacağını bilen insanlardır. Dolayısıyla bunun da böyle olması gerekir. Türkiye'de birçok başbakanla çalışma fırsatı buldum ve ilişkilerimizi hep sıcak bir noktaya taşıdık. Bugün de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti halkının büyük bir çoğunluğu Türkiye ile ilişkilerin daha da iyi olmasından başka bir düşünce içinde değildir. Eğer barış harekatı olmasıydı bugün çok daha değişik nokta ve mekanlarda olabilirdik. Ancak çok şükür bugün Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devleti var. Halkımız dünyanın her ülkesinde olduğu gibi yaşantısından zaman zaman şikayet etse de yine de bir devlet çatısı altında yaşamanın avantajı ve mutluluğunu yaşıyorlar. Çünkü bir devlet çatısı altında yaşamanın mutluluğu başkadır.”

1 Temmuz son tarih!

Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, bu kadar yıl Türklüğünü kaybetmeyen insanların bundan sonra Türklüğünü kaybetmesinin düşünülmesinin kendisine göre yanlış olduğunu belirterek, “Anlaşma umutlarımızı 1 Temmuz'a kadar devam ettiriyoruz. Ama süre daralmıştır ve görüşmelere devam ederken 6 başlık vardı. Dolayısıyla bu kısa dönemde bu farklılıkları giderebilir miyiz, gideremez miyiz şu anda bir şey söylemek mümkün değildir” dedi.
Eroğlu, konuşmasının ardından katılımcıların sorularını cevapladı.
“Psikolojik savaşın argümanlarından olan trafik yönü, ölçü birimleri gibi durumların düzeltilmesi için çalışmalarınız var mı?” şeklindeki bir soru üzerine Eroğlu, ölçü birimlerini değiştirdiklerini ama sol taraflı trafiği değiştiremediklerini söyledi.
Derviş Eroğlu, “Kuzey Kıbrıs'ta hem sağ, hem de sol direksiyonlu araç var. Bir ara 'yasaklayalım' dedik, şirketler karşımıza çıktı. Hep sol yapalım dedik, bu da Türkiye'den Kuzey'e ihraç yapan firmalar karşımıza dikildi. Dolayısıyla biz sağda kalmaya devam ettik” dedi.
Kuzey Kıbrıs'ın kendi kendine yetmesi için neler yapılabileceği yönündeki soruya da Eroğlu, şöyle cevap verdi:
“Anlaşma umutlarımızı 1 Temmuz'a kadar devam ettiriyoruz. Ama süre daralmıştır ve görüşmelere devam ederken 6 başlık vardı. Dolayısıyla bu kısa dönemde bu farklılıkları giderebilir miyiz, gideremez miyiz şu anda bir şey söylemek mümkün değildir. Dolayısıyla bugüne kadar bu 6 başlıktan sadece ekonomi başlığını, yönetim ve güç paylaşımının bazı alt başlıklarını bağlaya bildik.
Mülkiyette bizim 50-60 sayfalık görüşlerimiz var, Rumların görüşleri var ama bunları birleştiremedik. 
Toprakta kriterlerimizi ortaya koyduk ama harita konusuna geçemedik. Biz tabii bir anlaşma ortaya çıkarırsak, bu anlaşmanın Avrupa Birliği'nin birincil hukuku olmasını istiyoruz. Çünkü şu an Rumlar AB mahkemelerinde davalar açmakta. Bir anlaşmadan sonra biz yine mahkemelerle uğraşmak istemiyoruz. Onun için birincil hukuk olma şartı istiyoruz. AB'nin diğer konularında anlaştık bu konuda anlaşamadık.”
    
“Doğal gaz uzlaşmazlıklarını artırdı”

Derviş Eroğlu, Kıbrıs açıklarındaki petrol ve doğal gaz aramalarının müzakereleri nasıl etkileyeceği yönündeki bir soru üzerine, ''Bu durumun 'Görüşmelere faydası oldu mu?' derseniz, bilakis Rum'un uzlaşmazlığını artıran bir olaydır. Çünkü bir zenginlik çıkıyor ve 'Ben bunu Kıbrıslı Türklerle niye paylaşayım?' gibi bir düşünce içine girebilir. Ama Hristofyas, 'Biz Türklerin hakkını inkar etmiyoruz' diye bir açıklama yapmıştı. Ama verir mi vermez mi bilemiyorum'' diye yanıt verdi.
Kendisinin BM Genel Sekreteri'ne 'Bunu durdurunuz. Durmazsa bu işi müşterek yapalım. Elde edilecek geliri önce Kıbrıs sorununun çözümlenmesiyle ortaya çıkacak masraflarda kullanalım. Bir fon oluşturulsun. Bir Kıbrıslı Türk, bir Rum ve siz olunuz, silahlanma amaçlı kullanılmasın' dediğini belirten Eroğlu, Genel Sekreter'in bu teklifi çok sıcak karşıladığını, ancak Rum tarafının bu öneriyi de reddettiğini söyledi.

“55 – 60 bin göçmenimiz var”

Derviş Eroğlu, Güney'den Kuzey Kıbrıs'a göç eden göçmenlerin 55-60 bin civarında olduğunu belirterek, şöyle devam etti:
“Biz bu Güney'den gelenlere, Güney'de bıraktığı mallara karşılık Rumların mallarını verdik. Çünkü Kuzey'de ekonomik faaliyeti sürdürmek gerekiyordu. Eğer bu insanlara tapusunu vermezseniz, hiçbir yatırım yapmaz. Biz Rumlardan farklı olarak Kuzey'deki Rum malların tapusunu vatandaşlarımıza verdik. Bir kısmı malsız geldi, onlara da mal verdik. Türkiye'den gelenlerin hepsi malsız gelenlerdi. Onlara da bir ev, toprak veya iş yeri verdik. Şimdi Rum'un Güney'den gelenlere bir şikayeti yok, ama Türkiye'den gelenlere karşı 'Siz Kıbrıslılığı bozuyorsunuz' şeklinde bir şikayetleri var. Rumların aklında olan bir Kıbrıslı millet yaratmaktır. Kıbrıs'ta diniyle, diliyle, kültürüyle iki ayrı halk vardır. Bunu hiç unutmayacaksınız. Bu iki halktan bir Kıbrıslı yaratamazsınız. Onlarsa Kıbrıslı yaratıp, 'Kıbrıs Kıbrıslılarındır' sloganıyla Türklüğü unutturmaya çalışıyorlar. Bu kadar yıl Türklüğünü kaybetmeyen insanların, bundan sonra Türklüğünü kaybetmesinin düşünülmesi de bana göre yanlıştır.”

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

KAYNAK : KIBRIS