Eski Başbakan Mesut Yılmaz, Birgün gazetesinden Enver Aysever'e konuştu...

İşte Aysever'in yazısı.

Faili meçhul cinayetlerin bir siyasal yöntem olarak kullanıldığı dönemleri tartışıyoruz. Bana sorarsanız, bu uzun yıllara yayılmış ve neredeyse geleneği oluşmuş bir yöntem. Osmanlı'dan gelen kötü bir alışkanlık... Hatta meşru, neredeyse siyasetin doğasında kabul edilen bir yol. Engelleri yok ederek ilerlemek ve ayakta kalmak!

Sessiz eski başbakan Çiller "Devlet için kurşun sıkan da bir, yiyen de!" diye buyurduğunda kimse şaşmadı duruma. Hatta bir siyasi yöntemi/huyu, bunca iyi özetlediği için teşekkür bile etmek gerekir hanımefendiye. Bir işi uygulayan, tanık plandan daha iyi tarifeden bulunur mu?

Ortalık toz duman, konuştuğumuz yıllar aslında daha dün! Lâkin Çiller bir 'Issız Kadın' halinde. Derin bir suskunluk, handiyse gizlenme içinde. Sıkça işittik 'Bir konuşursam, yer yerinden oynar' diye kimilerinden. Belki o halde!

YILMAZ'IN SÜRECE DAİR SATIR BAŞLARI

Mesut Yılmaz o dönemin siyasi aktörlerinden ve eski başbakan. Aradım kendisini. Bu sürece dair ne düşündüğünü sordum. ÇiUer'le bir tür kan davası biçiminde süren ilişkileri olduğunu biliyoruz. Şimdi madem eski dosyalar açılıyor... Bakın neler dedi:

"Susurluk raporu yeterli değildir. Yargı gereğini yapmadı. Ciddi soruşturma olmalıydı. Bana intikal etmeyen bilgiler olduğunu düşünüyorum. Bu rapor bir ipucudur. Mucizevi değildir. Savcılığa yolladım.

"Devlet sırrı dışındaki tüm bilgiler raporda var. Devlet sırrı olanlar Azerbaycan'da darbe girişimi, Yunanistan'a orman misillemesi gibi konular. Faili meçhuller için engel yok.

"Elkatmış ve Çarkın doğru söylemiyor. Kişisel hesaplaşma için konuşuyor Ayhan Çarkın.

"Eymür'ün ifadesi 15 yıl geç alındı. Sürecin açığa çıkması için ümidimi kaybettim. Tüm yapılanlar göstermelik.

"Topal cinayetini cumhurbaşkanına ilettim. Cumhurbaşkanı iki mektup yazdı Erbakan'a. Fakat gereğini yapmadı Erbakan.

"Devlet idaresinde dokunulmazlık olmaz. Sorumsuzluk olmaz.

"12 Eylül'den sonra yurtdışında eylem yapanlar çağrıldı. Bu kişiler suçluydu. Onlara görev verildi.

"MİT'te Kutlu Savaş tehdit edildi. Ülke menfaati için değil, suçların üstü örtülsün diye.

ÖRTÜLÜ ÖDENEĞİN ÖRTÜSÜ KALKMADI

Öteden beri en çok merak edilen mesele devletin kimi gizli/pis işlerini görmek için örtülü ödenek adı altında bir bütçeyi ne için, nasıl ve kimlere kullandığıdır. Bunu da sordum Yılmaz'a. 

Yanıt çarpıcı;

"Tüm başbakanlar görev süreleri bittiğinde bu fondaki paranın nasıl ve nerede kullanıldığını yeni gelen başbakana iletir. Ben de bu bilgiyi aktardım, benden öncekiler de bana aktardılar. Erbakan, Ecevit ve Demirel'de böyle oldu. Bir tek Tansu Hanım, dönemine yönelik bilgiyi paylaşmadı. Bu konunun üstüne giderseniz koalisyonu bitiririm, dedi. Ben de bitsin, dedim. Bu son oldu."

Anlaşılan o ki, devlet sorunları çözmek için pis işlere bulaşmış, kimse görmemiş, duymamış ve şimdi de konuşmuyor. İki Mehmet arasında süren bir hesaplaşmayı izliyoruz. Güç dengeleri değişiyor. Bilek güreşi sürüyor.

Dönemin önemli isimleri Çevik Bir, Erol Özkasnak konuşmadıkça, iki Çiller (Tansu ve Özer) örtülü ödeneği ve icraatları açığa çıkarmadıkça bu kötü ortaoyunu sürecek.