Kuzey Kıbrıs  Türk Cumhuriyeti’nde 2011 yılı; Kıbrıs sorununa çözüm bulma amacıyla sürdürülen müzakerelerde  “son”a yaklaşıldığının sinyallerinin verildiği, Güney Kıbrıs’ın petrol arama faaliyetleriyle Kıbrıs sorununun Akdeniz’in mavi sularında daha da  ısındığı, hükümetin uyguladığı ekonomik tedbirler ve sosyal güvenlikle ilgili yasa tasarılarına  karşı sendikaların kitlesel eylem ve boykotlarının sahne aldığı ve eylemlerde açılan pankartlar nedeniyle, KıbrısTürk halkını derinden yaralayan  “besleme” krizinin yaşandığı, özelleştirme konusunun hep  gündemde kaldığı  bir yıl olarak hafızalarda kaldı.

Kıbrıs sorununa çözüm bulmak amacıyla 1969 yılında Beyrut’ta başlayan müzakereler 2011 yılında gerçekleştirilen zirvelerle  ivme kazanarak  yeni bir aşamaya geldi.

AB üyeliği  avantajıyla müzakerelerde zaman limitini ve BM arabuluculuğunu kabul etmeyen  Rum tarafı, Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nun deyimiyle “uzatmalara oynasa da”,  Türk tarafının sürekli olarak gündeme getirdiği müzakerelerin bir takvime bağlanması ve sonuçlandırılması tezi 30-31 Ekim tarihlerinde New York’taki Long Island bölgesindeki Greentree çiftliğinde gerçekleşen üçlü zirvede karşılığını buldu.

Zirvenin ardından BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon’un liderleri müzakerelerde son aşama (son oyun) için Ocak ayında yine aynı yerde görüşmeye çağırması ve devamında çoklu konferanstan bahsetmesi, müzakerelerde sona gelindiği görüşünü kuvvetlendirdi.  2012 yılının ilk aylarında bir referandum gerçekleştirilerek nihai bir sonuca ulaşılması beklentilerini artırdı.

New York zirvesindeki üçlü görüşmeden memnun ayrılan Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Ocak 2012’deki görüşmenin ardından çok taraflı bir zirvenin yer almasının müzakerelerde son anlamına geldiğini vurgulayarak, “Önce Ocak zirvesi, sonra 4’lü veya 5’li zirve gerçekleşecek ve artık bir anlaşma olacaksa olacak, olmayacaksa olmayacak, ortaya çıkacak” dedi.

Rum yönetimi Başkanı Dimitris Hristofyas ise zirveyi değerlendirirken,  “Artık anlaşmamak için gerekçe göstermek zamanı geride kalmıştır” ifadelerini kullandı.

Kıbrıs Rum kesiminin 2011 yılının ikinci yarısında Akdeniz’de petrol arama faaliyetlerine başlaması Kıbrıs sorununu başka bir boyuta taşıdı. Türk tarafınca,  Güney Kıbrıs’ın ekonomik darboğaz ve iç çekişme nedeniyle gündem saptırma gayreti olarak nitelendirilen bu girişiminin devam eden müzakereleri baltaladığı vurgulandı.

Türkiye ile KKTC arasında, Kıbrıs Türk halkının ada çevresindeki tüm doğal kaynaklardaki eşit haklarının korunması yönündeki kararlığın göstergesi olarak Kıta Sahanlığı Sınırlandırma Anlaşması yapılarak sondaj için gerekli sismik araştırmaların yapılması için Koca Piri Reis gemisi görevlendirildi.

Kıbrıs sorununa ilişkin bu gelişmeler yaşanırken ülkede ise  hükümetin aldığı ekonomik tedbirler ve buna ilişkin yasal düzenlemeler ile özelleştirme konuları muhalefet partileri, sendikalar ve sivil toplum örgütlerinin tepkisine neden oldu.

Sendikal Platform tarafından 2001 yılı Toplumsal Varoluş İçin Mücadele  Yılı ilan edilerek, muhalefet partileri ve Platform dışındaki bazı sendikalarla sivil toplum örgütlerinin de destek verdiği kitlesel eylemler yapıldı, süresiz grevler gündeme geldi, kamudaki hemen her iş kolunda grev süreçleri yaşandı.

28 Ocak’taki ilk Toplumsal Varoluş Mitingi’nde açılan bir pankart ve atılan sloganlar toplumda ve Türkiye-KKTC ilişkilerinde  tansiyonu yükseltti.

Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, mitinge ilişkin  “… Ülkemizden beslenenlerin bu yola girmesi manidardır” açıklamaları “besleme” krizini de beraberinde getirdi.

İç politikada ise, 2. İrsen Küçük Hükümeti kuruldu, CTP Kurultayı’nda Genel Başkanlığa Özkan Yorgancıoğlu seçildi. Bağımsız Milletvekili Tahsin Ertuğruloğlu Demokrasi ve Güven Partisi’ni kurdu. Cumhuriyet Meclisi Genel Kurulu muhalefet parti başkanlarının renkli protestolarına tanıklık etti, Meclis’te milletvekilleri arasında kavga yaşandı.

2011 yılında özelleştirme tartışmaları da  gündemin üst sıralarında yer aldı. Kıb-Tek ve Telekomünikasyon Dairesi tartışmaların odak noktasıydı.

Doğu Akdeniz Üniversitesi’nin üniversite öncesi eğitim kurumlarının devri ile Kıbrıs Türk Petrolleri’nin İnkişaf Sandığı’na ait olan yüzde 38’lik hissenin  özele satışına toplumun malı olan devlet  kurumların elden çıkarıldığı gerekçesiyle karşı çıkıldı.

Ekonomide ise, turizm ile yüksek öğretimde yabancı öğrenci kayıtlarındaki artış yüzleri güldürdü. Türkiye’de, 2011 yılının Kuzey Kıbrıs Yılı ilan edilmesi nedeniyle bu ülkede yoğun tanıtım faaliyetleri gerçekleştirildi ve  1974 yılından bu yana gecelemede en yüksek rakamlara ulaşılarak rekor kırıldı, 2012 yılının turizmde daha iyi olacağı beklentileri oluştu.

İhracat rakamları ise yılın ilk üç ayında 2009 yılının toplamını aşarak 57 milyon TL’ye ulaşarak iyi bir performans gösterdi.

KIBRIS MÜZAKERELERİ: ÜÇ ÜÇLÜ ZİRVEDEN SON OYUNA

Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu ile Güney Kıbrıs Rum yönetimi lideri Dimitris Hristofyas müzakereler çerçevesinde  Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki Moon başkanlığında 2011 yılında   26 Ocak ve 7 Temmuz tarihlerinde Cenevre’de ve 30-31 Ekim tarihleri arasında New York’ta olmak üzere üç kez üçlü zirvede bir araya geldiler.

26 OCAK ZİRVESİ

20 Ocak’taki Cenevre görüşmesine kısa bir süre kala BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Temsilcisi Alexander Downer, Kıbrıs sorununun çözümüne ilişkin eski politikaların başarısız olduğunu itiraf ederek, müzakerelerin bir sonuca getirilmesi gerektiğini telaffuz etti.

Güney Kıbrıs Rum kesimini ziyaret eden Almanya Başbakanı Angela Merkel “Rum tarafı onurlu bir çözüme hazır ancak Türk tarafı Rumların adımlarına karşılık vermiyor” açıklamasıyla büyük bir gafa imza attı. Oysa 2004 referandumunda Kıbrıs Türk halkı çözüme “evet” demişti.

Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Merkel’in tarih bilgisinden yoksun olduğuna vurgu yaparak kendisinden özür beklediklerini vurgulayarak, “Merkel  Kıbrıs sorununa Fransız kaldı” açıklamasında bulundu.

Türk tarafı, 2010 yılı Kasım ayında  New York zirvesinde istenileni yerine getirerek Cenevre’deki zirveye pratik planla gitti. 6 başlığın tartışıldığı zirvede Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu Türk tarafının Mart’a kadar ciddi bir ilerleme isteğine ve zaman limitine vurgu yaptı. Ancak Rum tarafı müzakereler için takvim konulması ve BM tarafından arabuluculuk yapılması konusundaki olumsuz tavını Cenevre’de de sürdürdü. Liderler zirvede Kıbrıs’taki müzakerelere yoğunlaşmış şekilde devam kararı aldı.

Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu zirveden dönüşünde yaptığı değerlendirmede,  BM Genel Sekreteri’nin Türk tarafının tavrından oldukça memnun olduğunu, ancak Rum tarafının tutumu nedeniyle zirveden beklediğini bulamadığını vurgulayarak, “Hristofyas uzatmalara oynuyor” yorumunda bulundu.

Mart ayı başında müzakerelerin son durumuna ilişkin rapor hazırlayan BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon, raporunda müzakerelerin ucu açık bir süreç olmayacağını, sırf görüşmek uğruna sonu gelmez müzakerelere izin veremeyeceklerini belirterek, iki tarafı mülkiyet başlığındaki müzakereleri tamamlamaları için gerekli adımları atmaya çağırdı. Rapor, Türk tarafınca ucu açık müzakerelere karşı çıkması açısından olumlu ve ilk izlenim açısından dengeli olarak değerlendirildi.

7 TEMMUZ ZİRVESİ

7 Temmuz’da gerçekleşen ikinci Cenevre Zirvesi’ne; önünü görecek bir sonuçla ayrılmak amacıyla giden  Türk tarafı  zirvede sürpriz bir öneri sunarak harita dışında toprak konusunu da görüşmeye hazır olduğunu bildirdi.

Cumhurbaşkanı Eroğlu, Rum lobisinin baskısı nedeniyle KKTC bayrağını asmamakta direnen otelini değiştirdi.

Yıl sonuna kadar bir anlaşma düşüncesinin hakim olduğu zirvede,  BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon’un  liderlere Ekim ayında New York’ta yapılacak üçlü görüşmeye kadar aralarındaki farklılıkları giderme çağrısında bulunması, Kıbrıs müzakerelerin sonsuza dek sürmeyeceğinin işareti olarak yorumlandı.

Cumhurbaşkanı Eroğlu, müzakerelerin ucu açık devam edemeyeceğini, artık ortaya bir programın çıktığını vurgulayarak, “Ekim’de şöyle veya böyle noktalanacak” dedi.

30-31 EKİM NEW YORK ZİRVESİ

Ekim ayındaki New-York zirvesi,  Türk tarafının sürekli dile getirdiği, müzakerelerin bir takvime bağlanması tezinin kabul gördüğü bir zirve olarak gerçekleşti.

Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, New York’a giderken, Rum tarafı da anlaşma için samimi çaba sarf ederse  müzakere başlıklarının büyük kısmını kapatabileceklerini, toprak konusundaki harita ve rakamlar ile garantiler konusunun en son görüşülecek konu olduğunu, bu sonun da  dörtlü veya beşli zirvenin belirlendiği tarih olacağını vurguladı.

Eroğlu, Türk tarafının düşüncesinin artık müzakerelerin sonuna gelmek olduğunu vurguladı..

Ban Ki Moon’un, zirvenin ardından liderleri Ocak ayında müzakerelerde son aşama (son oyun) için yeniden aynı yerde görüşmeye çağırması ve devamında 4’lü veya 5’li konferanstan bahsetmesi Kıbrıs müzakerelerinde sona gelindiği yönündeki beklentileri artırdı.

Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu,  ocak ayında yapılacak üçlü zirvenin ardından çok taraflı bir zirvenin yer alacak olmasının müzakerelerde son anlamı taşıdığına vurgu yaparak, “Artık bir anlaşma olacaksa olacak, olmayacaksa olmayacak, ortaya çıkacak” dedi.

Greentree’deki görüşmede her konuda önerilerde bulunduklarını dile getiren Eroğlu, Ocak 2012’de artık müzakerelerin sonunu göreceklerini, müzakerelere zaman limiti konduğunu vurguladı.

Kıbrıs müzakerelerinin bir takvime bağlanması kamuoyunda, Kıbrıs Rum kesiminin 2012 yılının ikinci yarısındaki AB dönem başkanlığı öncesinde Kıbrıs’ta referanduma gidilebileceği   ve sonucunda ya birleşme ya da bölünmenin kesinleşebileceği yorumlarına da neden oldu.

TAYVAN MODELİ

Türkiye AB Bakanı Egemen Bağış Kasım ayı sonunda Kıbrıs sorununun çözümü için önerdiği Tayvan modeline “limana liman, yola devam” diyerek açıklık getirdi.

AB’DEN DESTEK

Türk tarafının Kıbrıs sorununa önümüzdeki aylarda çözüm bulunması yönündeki görüşüne AB’den tam destek geldi. AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso müzakerelerin 2012 yılının ilk aylarında başarıyla sonuçlandırılması gerektiğine dikkat çekti.

PETROL KRİZİ…

Güney Kıbrıs Rum yönetimi, müzakere süreci devam ederken,  2011’in ikinci yarısında Ağustos ayı başında petrol ve doğal gaz arama girişimleriyle  Kıbrıs sorununu Akdeniz’in mavi sularına taşıdı.

Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Rum tarafına sondaja başlamama tavsiyesinde bulunarak, böyle bir hareketin bazı baş ağrılarına neden olabileceğini, Türk tarafının da eşdeğer adımları atmaktan çekinmeyeceğini bildirdi.

Başbakan irsen Küçük de Rum yönetimini sağduyulu olmaya çağırdı. 2. Cumhurbaşkanı Talat ise Hristofyas’ın petrol arama konusundaki girişimini “deli cesareti” olarak nitelendirerek eleştirdi.

Rum yönetimi ise “Türk tehditlerinden dolayı petrol arama faaliyetleriyle ilgili programı değiştirmeyeceğini” açıkladı.

15 Eylül’de Nobel Energy International’ın doğal gaz aramalarında kullanacağı platform “Afrodit” olarak adlandırılan 12’inci parsele ulaştı ve 18 Eylül’de sondaj işlemine başladı. Nobel yetkilileri, AB’nin 100 yıllık enerji ihtiyacını karşılayacak yatakların varlığından bahsetti.

EROĞLU’NDAN BAN’A PETROLLE İLGİLİ 4 ÖNERİ

Rum tarafının sondaja başlaması üzerine Birleşmiş Milletler 66. Genel Kurulu çerçevesinde görüşmeler yapmak ve temaslarda bulunmak üzere New York’ta bulunan Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu ile Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan arasında 21 Eylül’de  KKTC ile Türkiye arasında Kıta Sahanlığını Sınırlandırma Anlaşması imzalandı.

Cumhurbaşkanı Eroğlu, imzalanan anlaşmanın Rum yönetimini davranışlarından vazgeçirmeye yönelik önleyici tedbir olduğunu açıklarken, Erdoğan, Rum tarafının “sorumsuz, tahrik edici ve tek yanlı adımını” protesto etti.

Anlaşmayı müteakip Bakanlar Kurulu, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO)’ya petrol ve doğal gaz arama izni verdi ve  Koca Piri Reis gemisi petrol sondajı için gerekli olan sismik veri çalışmalarına “G” noktası olarak adlandırılan bölgede başladı. Ve yaklaşık 4 bin kilometrede veri topladı.

Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu New York’ta BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon ile görüşmesinde petrol ve doğal gaz krizine karşı petrol arama çalışmalarının eş zamanlı olarak kapsamlı çözüme kadar askıya alınmasını da içeren 4 maddelik öneri sundu.

KKTC’yi ziyaretinde DAÜ’de konuşan Türkiye AB Bakanı ve Başmüzakereci  Egemen Bağış, Rum tarafının girişimlerinin müzakereleri baltalayan bir tavır olduğunu vurgulayarak, “Akdeniz’in tabanında çukurlar açılarak Kıbrıs sorununa çözüm bulunmayacağını, Çukurları açanların açtıkları çukura düşeceklerini vurguladı.

Hristofyas ise  doğal zenginliklerin Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşlarına ait olduğunu ancak yasal hükümet tarafından yönetileceğini açıklarken, Rum Meclis Başkanı Yannakis omiru da, Kıbrıslı Türklerin KKTC’nin tasfiye edilmesi halinde doğal zenginliklerden yararlanabileceklerini ileri sürdü.

2 Kasım’da  Ekonomi ve Enerji Bakanlığı ile TPAO arasında kar payı esasına göre arama, kuyu açma ve illetim yetkisi veren Petrol Sahası Hizmetleri Üretim ve Paylaşım Sözleşmesi İmzalandı. TPAO Genel Müdürü Mehmet Uysal, Koca Piri Reis gemisiyle Akdeniz’de önemli bir çalışma yapıldığını, 3 boyutlu sismiklerin tamamlanmasının ardından sondaj safhasına geçeceklerini bildirdi.

Türkiye Enerji Bakanı  Taner Yıldız  26 Kasım’da, iki aya kadar sondajın karada, Gazimağusa bölgesinde başlatılacağını, hem petrol hem doğal gaz aranacağını duyurdu.

SENDİKAL EYLEMLER, GREVLER  VE PANKART KRİZİ…

Bir çok sendikanın çatısı altında toplandığı Sendikal Platform, “yıkım paketi” olarak adlandırdığı, hükümetin  aldığı ekonomik  tedbirlerin ve yasal düzenlemelerin Kıbrıs Türk halkını yok oluşa sürüklediği iddiasıyla 2011 yılını Toplumsal Varoluş İçin Mücadele Yılı” ilan etti.

Sendikal Platform,  Türkiye hükümeti tarafından dayatıldığını iddia ettiği ekonomik paketin geri çekilmesi için Platform dışındaki bazı sendikalar ile muhalefet  ve sivil toplum örgütlerinin de desteğiyle  28 Ocak,  2 Mart ve 7 Nisan tarihlerinde kitlesel mitingler  düzenledi. Sendikal Platform ayrıca Ocak ayı başlarından itibaren bazı kamu kuruluşlarında süresiz grev kararlarını uygulamaya koydu.

28 Ocak’taki “1. Toplumsal Varoluş Mitingi” nde hükümetin ekonomi politikaları eleştirildi, Platform’un 13 maddelik ilkeleri okunarak onaylandı.

Mitingde açılan bazı pankartlar Türkiye ile KKTC arasında “besleme” krizine kadar varan gerginliğe neden oldu. Türkiye kamuoyunda mitingin Güney Kıbrıs’la birlikte yapıldığı ve Kıbrıs Türk halkı Türkiye’ye karşıymış gibi bir algı oluştu.

Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti hükümeti yetkililerinden mitinge yönelik sert eleştiriler geldi. Erdoğan, Kırgızistan ziyaretinden dönerken uçakta köşe yazarlarına mitingle ilgili  açıklamalar yaptı.

Erdoğan açıklamasında, mitingde Türkiye için “çek git” anlamını taşıyan ifadeler kullanıldığını belirterek, KKTC’de en düşük memur maaşının 10 bin TL olduğunu ileri sürerek “Beyefendi 10 bin TL alıyor ve bir de bu eylemi yapıyor” dedi.

Eylemlerin Güney Kıbrıs’la birlikte yapıldığını iddia eden Erdoğan, atılan sloganları ve açılan pankartları haksız olarak nitelendirerek, KKTC ekonomisine önemli katkı yapan Türkiye’yi aşağılayan ifadelerin kullanılmasının doğru olmadığını söyledi.

Erdoğan, “Ülkemizden beslenenlerin bu yola girmesi manidardır. Biz destekliyoruz, bunun karşılığı olması gerekmiyor mu” diye konuştu.

Türkiye Başbakanı Erdoğan’ın bu açıklamaları KKTC’de geniş yankı ve tepki uyandırdı. Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Türkiye yetkililerin bazı haklı tepki içine girmesinin doğal olduğunu ancak yanlış ve eksik ilgilendirmeden kaynaklanan açıklamaların Kıbrıs Türk halkını üzdüğünü açıkladı.

Başbakan İrsen Küçük de, Erdoğan’ın açıklamalarının; duyduğu derin üzüntüden kaynaklandığını belirtti. UBP , mitingde Türkiye’ye yönelik söylem ve girişimleri kınayarak, sağ duyu ve duyarlılık çağrısında bulundu.

DP Genel Başkanı Serdar Denktaş Erdoğan’ın açıklamalarının  her KKTC vatandaşını yaralayıcı bir üslup olarak değerlendirirken, hiçbir KKTC vatandaşının ülkede kendisini besleme olarak kabul etmediğini söylerken,  CTP MYK,  Erdoğan’ın  sözlerinin “çok ağır, kabul edilemez ve üzücü”, TDP Genel Başkanı Mehmet Çakıcı da  “yakışıksız ve rencide edici” olarak nitelendirdi.

Sendikalar ve bazı sivil toplum örgütleri de Erdoğan’ın açıklamalarının Kıbrıs Türk halkına hakaret olduğu görüşünü belirtirken, tartışmalara Türkiye’deki CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da dahil oldu.

Kılıçdaroğlu,  Erdoğan’ın  KKTC ile ilgili talihsiz açıklama yaptığını, besleme sözcüğünü kullanmasının  çok ayıp olduğunu ve Türkiye Başbakanı’na yakışmadığını söyledi.

Erdoğan  6 Şubat’ta yaptığı ikinci bir açıklamada “Bu, KKTC halkının bir yaklaşımı değildir. Bu gruba karşı gerekli tavrı zannediyorum ki KKTC yönetimi alacaktır” dedi.

9 Şubat’ta toplanan Bakanlar Kurulu gelişmeleri değerlendirerek yükselen tansiyonun düşürülmesine yönelik bir dizi kararlar aldı. 12 Şubat’ta da  Ankara’da parti başkanlarının katılımıyla  “KKTC’deki Gelişmelere Siyasi Parti Başkanlarının Bakışı” paneli yapıldı.

Başbakan İrsen Küçük ve 4 bakanın Ankara ziyaretiyle gerginlik yatıştı.

BÜYÜKELÇİ ATAMASINA TEPKİLER…

28 Ocak’taki mitingden kısa bir süre sonra 10 Şubat’ta Türkiye’nin Lefkoşa Büyükelçiliği’nde görev değişimine gidildi.Kaya Türkmen’in yerine Büyükelçilik görevine  Türkiye Teknik Heyet Başkanı Halil İbrahim Akça getirildi.

Bazı kesimler tarafından,  “Fortune” dergisine verdiği demeç nedeniyle Kıbrıs Türk halkına husumeti olduğunu iddia edilen Akça “istenmeyen adam” ilan edildi, Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’ndan güven mektubunu reddetmesini isteyenler bile çıktı.

1 Nisan’da görevine başlayan Büyükelçi Akça, “Basında oluşturulan imajımı ben bile tanıyamadım. Basında oluşturulan imaj ben değilim açıklamasında bulundu.

Sendikal Platform, 2 Mart’ta  “2. Toplumsal Varoluş Mitingi” düzenledi.  Miting öncesinde Cumhurbaşkanı Eroğlu, mitingin Türkiye’ye yönelikmiş gibi gösterilmesinin yanlış olduğunu vurgulayarak aynı şeylerin tekrar yaşanmaması için itidal çağrısı yaptı. Miting olaysız bir şekilde tamamlandı. GKRY’nin kullandığı bayrakları miting alanına sokmak isteyen bazı kişilere izin verilmedi. 28 Ocak’taki mitingden farlı olarak TC ve KKTC bayraklarının çokluğu dikkat çekti.

Sendikal Platform içinde yer alan 10 sendika  eylemlerini Brüksel’e taşıyarak, 22 Mart’ta  Avrupa Parlamentosu önünde eylem gerçekleştirdi.

“3. Toplumsal Varoluş Mitingi” ise 7 Nisan’da bu kez Cumhuriyet Meclisi önünde gerçekleştirildi.. Mitingde açılan pazı pankartlar ve Rum bayrağı nedeniyle arbede yaşandı. Polis “İşgalci TC Kıbrıs’tan Defol” yazılı pankarta müdahale etti.  Mitingde açılan pankarta ve atılan sloganlara Cumhurbaşkanı Eroğlu ile Başbakan Küçük’ten kınama geldi. Atılan sloganların Kıbrıs Türkü’nün görüşlerini temsil etmediği bildirildi.

Özelleştirme iddiaları nedeniyle Kıb-Tek ve Telekomünikasyon Dairesi’nde grev süreçleri yaşandı.  Grev süreçlerine üniversite öncesi eğitim kurumlarının devredilecek olması nedeniyle DAÜ ile  İnkişaf Sandığı’na ait yüzde 38’lik hissenin özelleştirilmesi nedeniyle K-Pet de dahil oldu. DAÜ’de gerçekleştirilen eylemlerde arbede yaşandı, bazı sendikacılar olaylar nedeniyle tutuklandı.

MALİYE BAKANLIĞI’NIN ELEKTİRİKLERİ KESİLDİ

El-Sen ilginç bir eyleme imza atarak  Kıb-Tek’e borcu olduğu iddiasıyla Maliye Bakanlığı’nın elektriklerini keserek önünde mum yaktı.

Sendikal Platform 31 Ekim’de de emeklilik yaşını kademeli olarak 60’a yükseltilmesini ve prim yatırımlarında  değişiklik yapılmasını öngören yasa tasarılarının geri çekilmesi amacıyla  Meclis önünde eylem gerçekleştirdi.

EDOĞAN’IN KKTC ZİYARETİ… BİR YANDA COŞKU BİR YANDA PROTESTO…

Türkiye’de 12 Haziran’da yapılan seçimlerin ardından kurulan 61’inci hükümetin Başbakanı olarak Erdoğan ilk resmi yurt dışı ziyaretini KKTC’ye gerçekleştirerek Barış ve Özgürlük Bayramı kutlama törenlerine ve toplu açılışlara katıldı.

Erdoğan’ın KKTC ziyaretine bazı sendikalar ve siyasi partiler tepki göstererek ziyaretin provokasyon olduğunu iddia ettiler.

Başbakan İrsen Küçük ise Erdoğan’ın onur konuğu olarak en iyi şekilde ağırlanacağını bildirdi. Erdoğan’ı halkın da karşılaması için tertip komiteleri oluşturuldu,  ülke genelinde yoğun hazırlıklar yapıldı, yol kenarlarına dev posterleri asıldı, Ercan Havalimanı-Lefkoşa güzergahında geniş güvenlik önlemleri alındı.

Bazı siyasi parti ve sivil toplum örgütleri de Erdoğan’ı protesto etmek için Hamitköy Çemberi’nde  eylem yapacağını duyurdu. Lefkoşa’ya uzanan yoldaki tüm kavşaklarda vatandaşlar sevgi gösterileri için bekledi.

KTAMS binasına asılan pankarta polis müdahale etti, tutuklanmalar yaşandı.

Hamitköy Çemberi yakınlarında  Erdoğan’ın konvoyu geçeceği sırada  bazı siyasi parti ve örgüt temsilcileri Erdoğan aleyhinde protesto eylemi yaptı. Polis ile eylemciler arasında itiş kakış yaşandı.

Sendikal Platform ise KTHY çadırında eylem yaptı. Açılan pankartları almaya çalışan polisle eylemciler arasında arbede çıktı. Bazı eylemciler tutuklanırken polis ve eylemcilerden yaralananlar oldu. Erdoğan 19 Temmuz’da geldiği KKTC’den Gazimağusa’da gerçekleştirilen toplu açılış törenine katıldıktan sonra 20 Temmuz gecesi ülkeden ayrıldı.

Sendikal Platform, Lefkoşa’da Erdoğan’ı protesto eden gruba polisin yasa dışı müdahalede bulunduğu iddiasıyla  Polis Genel Müdürlüğü’ne şikayette bulundu.  Daha sonra yaptıkları şikayete karşılık alamadıklarını ve soruşturmanın ne durumda olduğu konusunda bilgi alınamadığı gerekçesiyle Başsavcılığı olaya müdahil olmaya çağırdı.KTHY çadırında 19 temmuz’da yaşanan olaylar nedeniyle  19 kişi Lefkoşa Kaza Mahkemesi’nde 14 Aralık’ta polis aleyhine dava açtı.

İÇ POLİTİKA

2011 yılında iç politikada, kabinede revizyon, hükümete güvensizlik önergesi girişimi, CTP kurultayı,  muhalefetin erken seçimi zorlaması, Meclis’te muhalefet  parti başkanlarının ilginç protestoları öne çıkan başlıklar oldu.

2. İRSEN KÜÇÜK HÜKÜMETİ KURULDU.. TEPKİLİ MİLLETVEKİLLERİ KRİZE NEDEN OLDU

Başbakan İrsen Küçük, 6 Nisan’da parti ve ülke ihtiyaçlarını dikkate alarak kabinede revizyona gitti. Yeni kabinede, iki bakanın yeri değişti. Zorlu Töre, İlkay Kamil ve Türkay Tokel kabine dışında kalırken, Ünal Üstel, Ali Çetin Amcaoğlu ve Şerife Ünverdi Bakanlar Kurulu’nun yeni üyeleri oldu.

2. İrsen Küçük Hükümeti’nde koalisyon kurulmadığı ve 6 bakan değişmediği için güven oylamasına gidilmesine de gerek kalmadı.
Kabine değişikliği parti içinde tepkili milletvekillerinin oluşmasına yola açtı. Kabine değişikliğinden 7 milletvekilinin rahatsızlık duyduğu haberleri çıktı. Tepkili milletvekilleri nedeniyle Meclis Genel Kurulu’nda nisap sorunu yaşandı.

UBP’deki gelişmelerin ardından CTP,TDP ve DP  hükümet hakkında Meclis’e güvensizlik önergesi verdi.

Milletvekillerinin kırgınlık ve tepkilerini ülkeye hizmet aşkına bağlayan Başbakan Küçük, önce tepkili milletvekilleriyle görüştü ardından konuyu UBP Genel Yönetim Kurulu ile  Parti Meclisi’ne götürdü. Başbakan Küçük, UBP Parti Meclisi toplantısının ardından  birlik ve beraberlik çağrısının dört dörtlük yerine geldiğini, küskünler, kırgınlar diye bir şey olmadığını, tüm milletvekillerinin Meclis toplantısına katılacağını, erken seçim veya olağanüstü kurultayın gündemde olmadığını açıklayarak, krizin aşıldığını duyurdu.

UBP’deki krizin aşılmasının  ardından 3 muhalefet partisinin hükümete güvensizlik önergesinin Meclis’te gündeme alınması oy çokluğuyla reddedildi.

CTP’DE GÖREV DEĞİŞİMİ… YENİ  GENEL BAŞKAN YORGANCIOĞLU

Cumhuriyetçi Türk Partisi-Birleşik Güçler (CTP-BG), 5 Haziran’da kurultaya gitti. Genel Başkan Ferdi Sabit Soyer’in aday olmadığı kurultayda başkanlık için Kutlay Erk, Mehmet Çağlar, Ömer Kalyoncu ve Özkan Yorgancıoğlu yarıştı.

İkinci turda Ömer Kalyoncu,  rakiplerinden bir eksik oy aldığı takdirde yeniden aday olmayacağı yönündeki sözünü hatırlatarak adaylıktan çeklince Özkan Yorgancıoğlu CTP-BG’nin 5. Genel Başkanı oldu.

ERTUĞRULOĞLU PARTİ KURDU

Lefkoşa Bağımsız Milletvekili Tahsin Ertuğruloğlu, UBP’den ihraç edilmesine ilişkin açtığı davanın mahkeme tarafından ret ve iptal edilmesinin ardından 15 Temmuz’da Demokrasi ve Güven Partisi (DGP)’yi kurdu.

Ertuğruloğlu, partisinin temel vizyonunu, güçlü KKTC yaratma yolunda devletin yeniden yapılandırılması olarak açıklayarak, başkanlık seçimine geçişin parti programının önemli unsuru olduğunu bildirdi.

Ertuğruloğlu, 25 Ekim’de DGP-ÖRP işbirliğine ilişkin olarak ÖRP ile görüştüklerini ancak nasıl şekilleneceğinin belli olmadığını belirtti ve birleşme iddialarını yalanladı.

MUHALAFET ERKEN SEÇİMİ ZORLADI İLGİNÇ EYLEMLERE İMZA ATTI

Hükümetin  aldığı ekonomik tedbirler ve yasal düzenleme çalışmaları muhalefetin yıl boyunca en çok eleştirdiği konuların başında yer aldı.

Muhalefet partileri UBP hükümetinin icraatlarıyla  ülkeyi kaosa sürüklediğini iddia ederek, erken seçim taleplerini sık sık  dile getirdiler.
Muhalefet parti başkan ve milletvekilleri eleştirilerinde ilginç protesto yöntemleri uyguladılar.

KİMİ KÜRSÜDEN SU DÖKTÜ KİMİ KAPI EŞİĞİNDE KONUŞTU

23 Haziran’daki Meclis Genel Kurulu’nda  DAÜ okullarının devrine karşı muhalefet hükümetin tutumunu kürsüde 5 dakika susarak ve ayağa kalkarak protesto etti. TDP Genel Başkanı Mehmet Çakıcı, kürsüden su döktü ve” bir dahaki sefere benzinle geleceğim” dedi. DP Genel Başkanı Serdar Denktaş kapı eşiğinde konuştu.

Bir başka genel kurulda, CTP Gazimağusa Milletvekili Arif Albayrak kürsüde takke taktı, tespih çekti, dua etti.  Ferdi Sabit Soyer ile Serdar Denktaş da Meclis iç tüzük kurallarına aykırı olduğu halde kürsüde kravat takmayarak hükümeti protesto ettiler.

ÇAKICI REKOR KIRDI,  ZENGİN BARDAK FIRLATTI, ALBAYRAK BAYILDI

Meclis’in 1 Kasım’da başlayan  olağanüstü toplantısında TDP Genel Başkanı Mehmet Çakıcı kırılması zor bir rekora imza attı.

Çakıcı, 28 saat süren Meclis toplantısında kürsüde 13 saat aralıksız konuşarak KKTC Meclisi’nde en uzun süre kürsüde kalma rekorunu ele geçirdi ve 1989’da  Alpay Durduran’ın 10.5 saatlik konuşma rekorunu geride bıraktı.

Çakıcı kürsüde konuşmasını sürdürürken Meclis’te kavga çıktı. Katip koltuğunda oturan UBP Milletvekili Ahmet Zengin’in “gevezelik yapıyorsun” dediği Çakıcı’yla arasında tartışma yaşandı. TDP  Milletvekili Mustafa Emiroğluları olaya müdahil oldu. Bu sırada Zengin önündeki su bardağını Emiroğluları’na fırlatınca kavga büyüdü ve yumruklaşamaya varan arbede yaşandı.

Zengin, bir başka Meclis Genel Kurulu toplantısında Genel kurul ve halktan özür diledi.

CTP-BG  Milletvekili Arif Albayrak,  10 Ekim’deki Meclis Genel Kurulu’nda baygınlık geçirdi. İlk müdahalesi doktor milletvekilleri tarafından yapılan Albayrak ambulansla hastaneye sevk edildi. Albayrak’ın tansiyon sorunu nedeniyle baygınlık geçirdiği anlaşıldı.

VATANDAŞ SİNİR KRİZİ GEÇİRDİ

Meclis bir vatandaşın isyanına da sahne oldu. Orhan Özbayrak isimli bir vatandaş sinir krizi geçirdi, isyan etti. Oğluna geçici öğretmenlik sözü verildiği halde yerine getirilmediğini söyleyen Özbayrak ekonomik zorluklar nedeniyle 11 çocuğuna bakamadığından yakındı. Başını önce kapıya vurdu sonra  üzerindeki tişörtü parçaladı.

BOZER YENİDEN MECLİS BAŞKANI

Yeni yasama yılında Meclis Başkanlığı’na yeniden Hasan Bozer seçilirken, Başkan Yardımcısı da yeniden Mustafa Yektaoğlu oldu.

SOSYAL GÜVENLİK VE KAMU REFORMU

Hükümet 2011 yılında sosyal güvenlik ve kamu reformu çalışmalarına hız verdi. Mevcut sosyal güvenlik sisteminin bütçeye 200 trilyonluk açık getirdiği ve yapının sürdürülemez olduğu gerekçesiyle sisteminin ödeme güçlüğünden kurtulması ve sürdürülebilir yapıya kavuşturulması amacıyla emeklilik yaşının 50-55’ten  60’a çıkarılmasını ve primlerde artış öngören  Sosyal Güvenlik (Değişiklik), Kıbrıs Türk Sosyal Sigortalar (Değişiklik) ve İhtiyat Sandığı (Değişiklik) yasa tasarıları hazırlanarak Meclis’e sevk edildi.

Tasarı, emeklilik yaşının, 49 yaş altındaki sigortalılar için yumuşak bir geçişle kademeli olarak 60’a çıkarılmasını, 39 yaşın altındaki sigortalılar için ise 60 ve 63 yaşını öngörüyordu.

Söz konusu tasarılar sendikaların ve muhalefetin yoğun tepkilerine, boykot, grev ve eylemlere yol açtı.

Muhalefetin yoğun tepkisine neden olan yasa çalışmalarından biri de Yabancılar Muhaceret (Değişiklik) Yasa Tasarısı oldu. Hükümetin kaçak iş yaşamını sıfıra indirmek amacıyla hazırlayarak Meclis’e sevk ettiği tasarının “beyaz” ve “yeşil “ kimlik kartı verilmesini içermesi eleştirilerin odak noktasını oluşturdu..

Tartışmalı, Sosyal Güvenlik (Değişiklik), Kıbrıs Türk Sosyal Sigortalar (Değişiklik), İhtiyat Sandığı (Değişiklik) Yasa Tasarılar ile Yabancılar Muhaceret (Değişiklik ) Yasa Tasarıları  Meclis’te parti başkanları arasında sağlanan uzlaşı sonucunda  tekrar komiteye gönderildi.

Başbakan İrsen Küçük, söz konusu tasarıların Ocak 2012’de yürürlüğe gireceği dikkate alınarak tüm parti başkanlarının katılacağı komite toplantısında tasarıların yeniden ele alınmasına imkan vermek amacıyla komiteye geri çektiklerini açıkladı.

KİMLİK DÜZENLEMESİ DONDURULDU, YABANCILAR YASASI 5. KEZ AF GETİRDİ

Hükümet, aydın ve muhalif kesimin “beyaz” ve “yeşil” kimlik kartı konusunda tartışma ortamına gelmesi konusunda sıkıntı olduğu ve muhalefetin UBP’ye “vurun abalıya” yaklaşımı gösterdiğini ifade etti. Bu gerekçeyle hükümet,  kimlik kartı konusunu dondurarak  kaçak durumuna düşen çalışma gücüne sadece af getiren tasarıyı  Meclis’e gönderdi ve tasarı 5 Aralık’ta Meclis Genel Kurulu’nda onaylandı.

Yabancılar ve Muhaceret Yasası kaçak iş gücüne 5’inci kez af getirdi. Belirli bir süreyle, kayıt dışına düşenlere haklar tanıyan yasa ile, haklarında tahakkuk etmiş para cezasını ödemedikleri için ülkeye girişlerine engel konulanların 1300 TL ödeyerek ülkeye girebilmelerine olanak sağlandı.

Yasayla, ziyaretçi, çalışma ve iş kurma izni bitmiş olmasına rağmen KKTC’den ayrılmayan yabancı uyruklulara başvurmaları halinde ülkeden çıkışlarında kolaylık getirilmesi sağlandı.

Cumhuriyet Meclisi Genel Kurulu, 24 Ekim’de çalışma yaşamıyla ilgili affı öngören Gecikmiş Sosyal Güvenlik Prim Borçları ve Gecikme Zamlarının Ödeme Planı ile İlgili Kuralların Düzenlenmesine İlişkin Yasa Tasarısı ile Gecikmiş Sosyal Sigorta Prim Borçları ve Gecikme Zamlarının Ödeme Planı ile İlgili Kuralların Düzenlenmesine İlişkin Yasa Tasarılarını oy çokluğuyla onayladı..

Söz konusu iki yasayla prim ödemelerinde güçlüğe düşen kişi ve kurumlara gecikmiş prim ve prim zamlarını ödeyebilmeleri  için yeni bir ödeme planı olanağı sağlandı. Gecikme zamlarının tercih edilecek plana ve döneme göre  yüzde 70-90 oranlarında bağışlanması olanağı da getirildi.

Hükümet,  kamu reformu çalışmaları çerçevesinde, kamudaki binlerce personeli ve halkı yakından ilgilendiren ve bir dizi yenilik getiren Kamu Görevlileri Yasa Tasarısı hazırlıklarını tamamladı.

Meclis’e sevk edilen ancak yasalaşma süreci 2011 yılında tamamlanmayan tasarıda, yıllardır eleştirilen üçlü kararnamenin kapsamı daraltıldı. Hizmet sınıflarında değişikliğe gidildi. Dışarıdan kamuya yönetici atanmasının önü açıldı. Doğum izni süreleri uzatıldı.

Başbakan İsen Küçük, kamu reformunun ilk adımı olarak nitelendirdiği tasarıda, kamuda verimliliğin artırılması ve kamu yönetiminin siyasi vasfının azaltılması ve liyakate dayalı atamaların gerçekleştirilmesinin hedeflendiğini, bir dizi reform düzenlemeleri içerdiğini, yasalaşmasıyla birlikte bir çok mevzuatın ele alınması ve kamu görevinde bir tür seferberliğin başlatılmasının gerekeceğini vurguladı.

Hükümet, özelleştirme çalışmalarının önünü açmak ve işsiz kalan KTHY çalışanlarının devlette istihdamının önünü açmak amacıyla Özelleştirme Yasa Tasarısı hazırlayarak Meclis’e sevk etti. Kamudaki çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin tasarı hazırlandı ancak daha sonra gündemden kalktı.

EKONOMİDE YÜZDE 4 BÜYÜME

2011 yılı ekonomi politikalarında mali disiplin ön planda tutuldu. Kamu gelirlerinin artırılması, yüzde 4-5 oranında büyüme ve bütçe açıklarının azaltılarak 2012 yılında denk bütçeye ulaşılması hedef olarak konuldu.

Alınan ekonomik tedbirler çerçevesinde kamu çalışanlarının hayat pahalılığı ödenekleri 1 yıl süreyle donduruldu. Harç, ruhsat ve resimlerde  yüzde 4-5 oranlarında artışlar getirildi. DPÖ Ekonomi ve Enerji Bakanlığı’na bağlandı.

Başbakan İrsen Küçük, 24 Ocak’taki Bakanlar Kurulu toplantısı sonrasında yaptığı açıklamada, dirayetli bir şekilde ülke geleceği için tedbir alma cesareti gösterdiklerini, ülkenin en kısa zamanda aydınlığa çıkacağını vurguladı.

Ekonomik uygulamalar kapsamında  turizm, sanayi ve tarım alanında 2011 yılında  elektrik teşviği sağlanması kararı alındı. Devletin iç ve dış borçlanmasıyla ilgili düzenleme içeren Kamu Finansmanı ve Borç Yönetimi Yasası Meclis’ten geçti.

Kıbrıs Türk Sanayi Odası 2011 yılını üretim ve ihracat yılı  ilan etti.
Mart ayında ihracatın teşvik edilmesi için narenciye ihracatında KDV tahsilatı kaldırıldı. Deri ihracatındaki fonlar kaldırıldı.

Başbakan Küçük, 26 Mart’ta yaptığı değerlendirmede, hükümetin aldığı mali ve ekonomik tedbirlerin olumlu etkisinin görülmeye başlandığını belirterek devlet gelirlerinde yüzde 20 oranında artış sağlandığını açıkladı.

Alınan ekonomik tedbirlerin de etkisiyle ilk üç ayda yapılan ihracat 2009 yılının toplamını aşarak 57 milyon TL’ye ulaştı. Yıl sonu ihracat rakamında beklentiler 150 milyon TL’ye yükseldi.

Başbakan İrsen Küçük, hükümetin birinci yılını doldurduğu 8 Haziran’da düzenlediği basın toplantısında ekonominin tedavi sürecine girdiğini açıkladı.

Haziran ayında tarım ve sanayi sektörünün desteklenmesi için 7 milyon TL’lik hibe programı açıklandı. Ay sonunda da turizm, sanayi, esnaf ve hizmet sektörü için 150 milyon TL’lik 4 yeni kredi programı açıklanarak, söz konusu programın  ülkede bugüne kadar yapılan en büyük program olduğu vurgulandı.

BARAJIN TEMELİ ATILDI TÜRKİYE’DEN SU 2014’TE AKACAK

Türkiye’den KKTC’ye içme ve Sulama Suyu Temini Projesi’nin ilk bölümünü oluşturan Alaköprü Barajı’nın temel atma töreni, Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu ve Başbakan İrsen Küçük’ün de katıldığı törenle Türkiye’de gerçekleştirildi. 7 Mart 2014 yılında tamamlanacak projeyle Türkiye’den KKTC’ye yılda 75 milyon metre küp su taşınacak.

Bakanlar Kurulu, dövizdeki artışın pahalılık yaratmaması için ithal gıda ürünlerindeki fon oranlarında indirime gitti.

ATALAY’DAN EKONOMİK PROGRAMA ÖVGÜ…

Türkiye’nin Kıbrıs ,İşlerinden de Sorumlu Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, 15 Eylül’de  KKTC’yi ziyareti sırasında,  KKTC’de ekonomik  programın çok verimli gittiğini, İrsen Küçük’ün başbakanlığında çok istikrarlı ve başarılı bir dönem yaşandığını, programın veriminin artması için diğer reformların da yapılması gerektiğini açıkladı.

“ÖZEL SEKTÖR KAMUNUN ÖNÜNE GEÇTİ. YÜZDE 4 BÜYÜME”

Başbakan Küçük, Kıbrıs Türk Ticaret Odası’nın 26 Ekim’deki meclis toplantısında, hükümeti 700 milyon TL borçla devraldıklarını, aldıkları önlemlerle bütçe açığını 100 milyonun altına indirdiklerini, özel sektörün tarihinde ilk kez kamunun önüne geçtiğini söyledi.

Maliye Bakanı Ersin Tatar da  1.6 milyar TL olan devlet gelirlerinin  2 Milyar TL’ye yaklaştığını, ekonominin büyüme trendinde olduğunu, yüzde 4 oranında büyüme gerçekleştiğini kaydederek “zor günleri aştık” mesajı verdi. Tatar, 2012 yılı için kamu çalışanlarına yüzde 3 zam öngörüldüğünü açıkladı. 2012 yılı bütçesi de 3 milyar 165 milyon 484 bin 240 TL olarak Meclis genel kurulu’ndan geçti.

Yaz aylarında sendikalar tarafından büyük tepkiyle karşılanan DAÜ’nün üniversite öncesi eğitim kurumlarının işletmesinin Türkiye’deki Doğa Koleji’ne devri süreci yaşandı. DAÜ yönetimi, yılda 3 milyon TL zarara neden olduğu gerekçesiyle okulları Doğa Koleji’ne devretti.

K-PET HİSSELERİ ÖZELE GEÇTİ

Kasım ayında Kıbrıs Türk Petrolleri’nin Türkiye’deki OMV şirketine ait yüzde 52 hisse ile  Türk Cemaat Meclisi Konsolide Fonu İnkişaf Sandığı’na ait yüzde 48’lik hissenin yüzde 38’inin satılması için ihaleye çıkıldı.

Açılan ihaleyi Levent Sanayi ve Mustafa Haci Ali Ltd. Şirketi ortaklığı 62 milyon TL teklifle kazandı. İnkişaf Sandığı’nın hissesi de yüzde 10’a düşmüş oldu.

TURİZM REKOR KIRDI

KKTC ekonomisinin lokomotif sektörü olan turizm sektöründe 2011 yılındaki gelişmeler yüzleri güldürdü. Türrkiye’de 2011 yılının Kuzey Kıbrıs Yılı ilan edilmesiyle birlikte geniş çaplı tanıtım atılımları yapıldı, 1 milyon turist  ve 460 milyon dolar turizm geliri hedefi kondu.

Yıl genelinde  turizm sektöründe 1974 yılından beri 2 milyon 100 bini aşan gecelemeyle bir ilk gerçekleştirilerek rekor kırıldı. Otellerdeki doluluk oranları yüzde 16 rakamlarından yüzde  45’lere yükseldi. Bu gelişmeler 2012 yılının 2011’den daha iyi olacağı kanaatini güçlendirdi.

Yüksek öğretimdeki öğrenci sayısı da 2008-2009 yıllarından sonra bu yıl en yüksek rakamlara ulaştı. Öğrenci sayısında yüzde 7-8 artış gerçekleşti.

KKHY MADDİ KAYNAK  YÜZÜNDEN UÇURULAMADI

Kıbrıs Türk Hava Yolları’nın iflası ardından yeni milli havayolu olarak Kuzey Kıbrıs Hava Yolları’nın kuruluş anlaşması 18 Ocak’ta imzalandı. Yüzde 60’ı iş adamları, yüzde 30’u devlet ve yüzde 10’u da THY hisselerinden oluşan 20 milyon TL sermayeli şirket, KKTC’de devlet -özel sektör ortaklığında kurulan ilk şirket oldu. İlk etapta 3 uçakla 11 noktaya uçuş yapılması planlandı ve yeni havayolunun uçuş tarihi Sivil Havacılık’a  mayıs olarak bildirildi, personel alımı için başvurular kabul edilmeye başlandı.

Kurulan şirket, 25 Eylül’de Rekabet Kurulu’ndan onay aldı. Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Hamza Ersan Saner, KKHY için gerekli yasal prosedürlerin yerine getirildiğini, karar verme sırasının KKHY’ye hissedar olacak iş adamlarında olduğunu bildirdi.

Sermaye sorunu aşılamadığı için Kuzey Kıbrıs Hava Yolları’nın uçuşlara başlaması gerçekleştirilemedi. Uçuşların başlamaması nedeniyle özür dileyen Bakan Saner, “175 filolu uçak şirketinin yönetim kurulu Başkanı ‘biz bunu birlikte uçururuz’ dedikten sonra ben de uçuş için tarih telaffuz ettim. Hatayı kabul ettik ve özür diledik. Eğer kaynak bulunursa bu şirketin uçması için her türlü altyapı hazırlandı. İş maddiyata dayandığı için olmadı”  dedi.

Eski KTHY çalışanları ise, KTHY binası önünde  kurdukları eylem çadırı ve çeşitli eylemlerle 407 gün hak arama mücadelesi verdi.

Başbakan İrsen Küçük 1 Aralık’ta “KTHY Direniş Çadırı”nı ziyaret ederek, eski KTHY çalışanlarından 60 kişinin devlette istihdam edileceğini, geriye kalanların da 1-2 ay içerisinde devlette istihdamlarının gerçekleştirileceğini açıkladı. Hava-Sen de bunun üzerine eylem çadırını kaldırdı.

KURUCU CUMHURBAŞKANI KORKUTTU

2011 yılı, Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş için sağlık sorunları nedeniyle zorlu  bir yıl oldu. 24 Mayıs’ta  pıhtı atması sonucu beyin ana damarında tıkanıklık meydana gelen Kurucu Cumhurbaşkanı  Denktaş, geçirdiği operasyonlar ve aylarca süren  tedavi sürecinde  hayati tehlikeleri atlattı ve kendi deyimiyle “2 kez ölümün yanından geçerek” iyileşme sürecine girdi.

6 ay sonra ilk kez sokağa çıkarak Arasta bölgesini ardından da DP Genel Merkezi’nde oğlu Serdar Denktaş’ı ve uzun süre tedavi gördüğü  Yakın Doğu Üniversitesi’ni ziyaret etti. Kurucu Cumhurbaşkanı Denktaş, “Benim için ölüyor dediler dışarı çıktım” diyerek de espri yapmaktan geri kalmadı.
“SONUNDA NÜFUSUMUZU ÖĞRENDİK AMA YİNE TATMİN OLMADIK!”
Daha anlamlı sosyal ve ekonomik planlamalar yapılması için nüfus sayımının gerekliliği çeşitli kesimler tarafından sıkça gündeme getirildi, Kıbrıs Türk halkının nüfusunu dahi bilmediği polemik konusu oldu.

4 Aralık’ta nüfus sayımı yapıldı ancak sonuçla ilgili tartışmalar bitmedi. Bazı parti, sendika ve sivil toplum örgütleri sayımın adanın kuzeyinde yaşanan gerçekleri gizlemeye yönelik ve göstermelik olduğu gerekçesiyle sonuçları tanımayacaklarını deklare  ettiler.

NÜFUSUMUZ 294 BİN 906

Nüfus ve konut sayımı bu kez de sokağa çıkma yasağı uygulanarak yapıldı. Sokağa çıkma yasağı mangal ziyafetleriyle değerlendirildi.

Sayımda 8 bin görev yaptı, BM gözlemcileri de yer aldı. Sayımın ilk sonuçları 9 Aralık’ta açıklandı. Buna göre KKTC’nin nüfusu 294 bin 906 olarak açıklandı. KKTC’nin de facto nüfusu2006 dan bu yana yüzde 11.2 arttı. En yüksek artış yüzde 16 ile Girne’de, en düşük artış  ise 0.4 ile Güzelyurt’ta gerçekleşti.

ARAMIZDAN AYRILANLAR OLDU

2011 yılında sanat, siyaset, bürokrasi  ve basın dünyasından bazı değerler aramızdan ayrıldı.  Şair-Yazar, Kurucu Meclis Üyesi Özker Yaşın Şubat ayında, Tiyatro Sanatçısı Yücel Köseoğlu Temmuz’da, KKTC’nin ilk Ombudsmanı Nail Atalay Ağustos’ta, Gazeteci-Yazar eski bakan ve milletvekillerinden İsmet Kotak Eylül’de, Yurtsever Kıbrıslı Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Doğan Harman Ekim’de, Cumhurbaşkanlığı eski Özel Kalem Müdürü Yazar Alper Faik Genç ile Ortopedik Özürlüler Derneği Başkanı Mustafa Çelik Kasım ayında yaşamlarını yitirdiler.