Kıbrıs sorununa çözüm bulmak için 1969'da Beyrut'ta başlayan müzakereler, 30-31 Ekim'de New York'ta yapılan dördüncü üçlü görüşme ile yeni bir aşamaya geldi.

BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon başkanlığında, New York'ta Long Island bölgesindeki Greentree çiftliğinde 30-31 Ekim tarihlerinde, KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu ve Kıbrıs Rum yönetimi lideri Dimitris Hristofyas'ın yaptığı üçlü görüşmenin sonuçları, yıllardır devam eden ve Kıbrıs Rum yönetimin 1 Mayıs 2004'de AB üyesi olmasıyla da daha karmaşık hale gelen sorunun çözümü yönünde yeniden umut verdi.

Kıbrıs Rum yönetiminin 2012'nin ikinci yarısında Avrupa Birliği (AB) dönem başkanlığını alacak olması, Kıbrıs sorununa, en geç 2012'nin ilk üç ayında çözüm bulunarak, referanduma sunulması görüşünü öne çıkarıyor. Türk tarafının çabası da bu yönde.

BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon'un, New York zirvesi sonunda, iki lideri yanına alarak yaptığı açıklamada, liderleri Ocak ayında yeniden aynı yerde görüşmeye çağırması ve devamında çoklu konferans toplanmasından bahsetmesi, Türk tarafının beklentilerine uygun bir sonuç oldu.

Müzakerelerde hemen her başlıkta öneriler sunarak, Rum tarafını zorlayan ve sürecin bir zamana bağlanmasını isteyen Kıbrıs Türk tarafı, New York zirvesinden oldukça memnun.

24 Nisan 2004'te yapılan Annan Planı referandumuna yüzde 65 ''evet'' diyerek adanın birleşmesini ve çözümü destekleyen Kıbrıs Türkleri, Rumların plana yüzde 75 oranında ''hayır'' diyerek birleşmeyi ve çözümü reddetmesi ile ambargolar altında yaşamaya devam etmiş, Rumlar ise AB'nin de desteklediği çözüm planını reddetmesine rağmen, referandumdan sadece bir hafta sonra, 1 Mayıs 2004'te AB'ye tam üye olmuştu. Kıbrıs Türk tarafının, dünyadan izole edilmesi devam etmişti.

New York'taki görüşmenin ardından oluşan yeni süreçte, Kıbrıs Türk tarafının Annan Planı referandumunda olduğu gibi, geleceğinin belirsiz olmadığı, ''elinin daha kuvvetli'', ''seçenekli çözüme'' sahip olduğu değerlendirmesi yapılıyor.

HASGÜLER VE TÜZÜNKAN AA'YA DEĞERLENDİRDİ

Lefke Avrupa Üniversitesi (LAÜ) öğretim üyesi Doç. Dr. Mehmet Hasgüler ve Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi (UKÜ) Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Murat Tüzünkan, New York'taki dördüncü üçlü Kıbrıs zirvesinin sonuçlarını AA muhabirine değerlendirdi.

Kıbrıs ve Ortadoğu uzmanı, LAÜ öğretim üyesi Doç Dr. Mehmet Hasgüler, 5. zirvenin Ocak ayında yeniden toplanacak olmasını ve devamında da çoklu konferansın gündeme gelmesini, ''KKTC ve Türkiye'nin son 3 yıldır vurgu yaptığı müzakerelere bir takvim konması tezinin kabulü'' olarak niteledi.

''Ocak zirvesi bize, Kıbrıs sorununun nereye gideceğini gösterecek'' diyen Hasgüler, Ocak'taki zirveyi, ''son tango zirvesi'' olarak değerlendirdi.

Çoklu konferansın ardından, referanduma sunulacak bir anlaşmanın ortaya çıkıp çıkmayacağının görüleceğini kaydeden Hasgüler, KKTC müzakere heyetinin Türkiye ile koordineli çalışarak sürekli öneriler yaptığını, Ocak 2012'de Güney Kıbrıs'a oranla Kuzey Kıbrıs'ın daha avantajlı olacağını belirtti.

KKTC'nin 2. Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat'ın ''seçeneksiz çözüm yanlısı'' olduğunu savunarak, ''çözüm olmazsa ölürüz, biteriz'' dediğini, Eroğlu'nun ise Kıbrıs Türk tarafını, ''seçeneksiz çözüm yanlılığından, seçenekli çözüm yanlılığına döndürdüğünü'', bunun, Türkiye'nin ve KKTC'nin elini güçlendirdiğini belirten Hasgüler, Eroğlu'nun ''seçenekli çözüm'' isteğiyle ilgili olarak ''Çözüm olsun istiyoruz. Olmazsa da devletimiz var, yolumuza böyle devam ederiz'' dediğini kaydetti.

''YA BİRLEŞME YA BAŞKA YOL''

Ocak zirvesinde ve devamında olması beklenen çoklu konferansta, ''nereye gidileceğiyle'' ilgili bir çözüm anlaşmasına veya uluslararası camianın da kabul edeceği başka bir yola gidileceğini ifade eden Hasgüler, Kıbrıs Türklerinin ya birleşik Kıbrıs'a ya da uluslararası camianın da kabul edeceği başka bir yol belirleyeceği değerlendirmesini yaptı.

Hasgüler, Kıbrıs Türklerinin gelecek kurgusunun bu kez, Annan Planı'nda olduğu gibi belirsiz olmayacağını, daha net olacağını belirterek, ''Oyunu kaybeden her zaman Kıbrıs Türkü olmayacak. Uluslararası toplum içinde var olmanın yolları açılacak'' dedi.

Hasgüler, Kıbrıs Türklerinin uluslararası camianın içinde var olma yollarını aramasının, Türkiye'nin dünyada artan siyasi ve ekonomik gücünden bağlantısız olamayacağına da vurgu yaptı.

TÜZÜNKAN: ''NEW YORK, ÇABALARIN SONA YAKLAŞTIĞININ GÖSTERGESİ''

UKÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Murat Tüzünkan da AA muhabirine yaptığı değerlendirmede, Rum tarafının AB dönem başkanlığı öncesinde, adada ikinci bir referandum süreci yaşanacağı beklentisinde olduğunu ifade ederek, ''Referandum sonucuna göre adada ya bir anlaşma olacaktır ya da Kıbrıs kalıcı bir şekilde bölünecektir'' dedi.

Tüzünkan, New York'taki görüşmelerin, Kıbrıs sorununa çözüm bulma çabalarının artık sona yaklaştığının bir göstergesi olduğunu ve görüşmelerin Kıbrıs Türk tarafının istediği şekilde sonuçlandığını söyledi.

Görüşmelerin sonunda yapılan açıklamalara göre, müzakere gündeminde olan başlıkların bazılarının tamamladığını, bazıları arasında da ciddi yakınlaşmalar sağlandığını, bu gelişmelerin, Genel Sekreter Ban'ın yaptığı basın açıklamasında da ''görüşmelerde somut ve cesaret verici adımlar atılmıştır'' denilerek teyit edildiğini kaydeden Tüzünkan, şöyle devam etti:

''Şimdi buradaki en önemli hedef, Ocak ayına kadar olan süreçte liderlerin anlaşmazlık bulunan başlıklar üzerindeki yoğunlaştırılmış görüşmeleri devam ettirerek, Ocak ayına kadar mümkün olabildiğince yakınlaşma sağlayarak, 5. zirvede yeniden bir al-ver süreci içerisinde başlıkları tamamlayarak, bir adım sonraki uluslararası konferansa geçmektir.
     
Aslında sürece baktığımızda ikinci Cenevre zirvesinde (7 Temmuz'daki 3. üçlü görüşme) Kıbrıs Türk tarafının sunduğu pratik plan çerçevesinde gelişmelerin yaşandığını görmekteyiz. Bu plana göre, görüşmelerin mümkün olduğunca tüm başlıklarda bir yakınlaşma sağlanması, yakınlaşma sağlanamayan veya taraflar için son derece hassas ve önemli olan toprak ve garantiler gibi başlıkların  uluslararası konferansta tartışılarak karara bağlanması ve konferansın sonuçlarına göre ya referanduma gidilmesi ya da sürecin nereye gideceğinin BM tarafından açıklanması öngörülmekteydi. Ayrıca bir takvimin belirlenmesi de bu pratik plan çerçevesinde yer almaktaydı.

New York zirvesinin sonuçlarına baktığımızda bir takvimin pratik olarak belirlendiğini görmekteyiz. Sürecin bundan sonraki adımlarının nasıl ve ne zaman olacağının belirlenmesi son derece önemlidir.''

''BAN, SÜRECİN TIKANMASININ ÖNÜNE GEÇMEYE ÇALIŞTI''

Tüzünkan, BM Genel Sekreteri Ban'ın yaptığı açıklamada ''oyunun sonu'' ifadesini kullanmasının da hem taraflar üzerine baskı oluşturduğunu, hem de Ocak ayındaki zirvenin ve uluslararası konferansın sonuçlarına göre Kıbrıs'ın geleceğinin ne olacağının ilan edileceğini ima ettiğini ve tarafların bu süreçten çekilmesinin veya süreci tıkamaya çalışmasının önüne geçmeye çalıştığını söyledi.

''Eğer bu süreç bir sonuca ulaşmayacaksa bunun sorumlusunun kim olduğunun da ilan edilmesini gerektirmesi nedeniyle Sayın Genel Sekreter 'oyunun sonu' demekle taraflar üzerinde ciddi bir baskı kurmaktadır'' diyen Murat Tüzünkan, liderlerin Ocak ayına kadar yoğunlaştırılmış görüşmelere devam ederek, 5. zirveye mümkün olabildiğinde yakınlaşma sağlayarak gideceklerini kaydetti.

Zirve sonrasında ise uluslararası konferans toplanarak daha hassas konuların garantör ülkelerle birlikte değerlendirileceğini ifade eden Tüzünkan, şu değerlendirmeyi yaptı:

''Benim beklentim Kıbrıs Rum tarafının AB dönem başkanlığı öncesinde bir referanduma gidilebileceğidir; Annan referandumu sonrasında Kıbrıs'ta ikinci bir referandum süreci yaşanacağıdır. Referandum sonucuna göre adada ya bir anlaşma olacaktır ya da Kıbrıs kalıcı bir şekilde bölünecektir.

Çünkü Kıbrıs adasının geleceği bir referandumlar döngüsü içerisine sokulamaz ve Sayın Genel Sekreterin de dediği gibi oyunun sonu gelmiş olacaktır.''

Tüzünkan, ''Kıbrıs Rum tarafının bundan sonra izleyeceği strateji ve politika aslında sürecin bundan sonraki geleceğini de doğrudan etkileyecektir. Sonuç olarak, New York zirvesi Kıbrıs Türk tarafı açısından başarılı geçmiş ve sorunun çözülebileceği konusunda yeni ümitler ortaya çıkarmıştır'' dedi.