ABD Başkanı Donald Trump'ın İran nükleer anlaşmasından çekilme kararının ardından geleneksel müttefikler Avrupa Birliği (AB) ve ABD arasındaki görüş farklılıklarının çoğaldığı, transatlantik ilişkilerde ayrışmanın derinleştiği dikkati çekiyor.

AA muhabirinin derlediği bilgiler, son dönemde AB ve ABD arasında özellikle İsrail-Filistin sorunu, İran nükleer anlaşması, savunma iş birliği ve ticaret alanlarında görüş ayrılıklarının arttığını ve gerginliğin yükseldiğini gösteriyor.

Geleneksel dostlar arasındaki gerginlik, liderlerin açıklamalarına da yansıyor.  Trump'ın İran anlaşması kararının ardından Almanya Başbakanı Angela Merkel ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un tepkileri dikkati çekiyor. "Artık ABD'nin bizi koruması söz konusu değil." diyen Merkel'e, Macron'un "Kendi egemenliğimizi inşa etme konusunda başarılı olmak zorundayız." sözleriyle destek verdiği görülüyor.

AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker de ABD'nin artık "dünyanın geri kalanıyla iş birliği yapmak istemediğine" işaret ederek, ikili ilişkilerin gördüğü zararı "ABD dostane ilişkilerle yürüttüğümüz iş birliğine bizi şaşırtan boyutta bir vahşetle sırtını dönüyor." ifadeleriyle özetliyor.

TRANSATLANTİK İLİŞKİLERDE İRAN ÇATLAĞI

Washington yönetiminin AB'nin yoğun destek verdiği İran nükleer anlaşmasından çekilme kararı, yakın dönemde AB-ABD ilişkilerindeki en büyük çatlak olarak ön plana çıkıyor.

AB liderlerinin Trump'ı anlaşmada kalmaya yönelik ikna çabalarının boşa çıkmasının ardından birliğe üye ülkeler, anlaşmaya kararlı şekilde devam edecekleri mesajlarını güçlü şekilde verdi.

İran nükleer anlaşmasının çok taraflı bir anlaşma olduğunu vurgulayan AB liderleri, ABD'yi tek taraflı anlaşmayı feshederek zarar vermekle suçlarken anlaşmayı nasıl sürdürebilecekleri konusunda yoğun diplomasi trafiği yürütmeye başladı.

Bu çerçevede Almanya, Fransa ve İngiltere (E3) dışişleri bakanları, AB Dışişleri ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini'nin ev sahipliğinde yarın Brüksel'de İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif ile ABD'nin İran nükleer anlaşmasından çekilme kararını görüşeceklerini duyurdu.

ABD'nin İran'a yönelik yaptırımları uygulama kararı alması da AB-ABD arasındaki ayrışımı daha da derinleştirme ihtimalini gündeme getiriyor. İran'la yoğun ekonomik ilişki yürüten AB üyelerinin, özellikle Almanya, Fransa ve İngiltere'nin, ABD yaptırımlarının kendi şirketlerini etkilemesine karşı büyük mücadele vereceği düşünülüyor.

ABD yaptırımlarının AB şirketlerini etkileme düzeyi ile ikili ilişkiler arasındaki gerginlik arasında doğru orantılı artış öngörülüyor. 

ABD'YE GÜVENEMEYEN AB, ORTAK SAVUNMASINI GÜÇLENDİRİYOR

ABD Başkanı Trump'ın görevi devralmasının ardından bünyesinde 22 AB ülkesini de barındıran NATO'yu "işe yaramaz" olarak değerlendirmesi ve Avrupalı müttefiklerine yük paylaşımına katkıda bulunmaları için sürekli çağrıda bulunması, AB ve ABD arasında savunma alanında da ayrışma oluştuğunu gösteriyor.

İkinci Dünya Savaşı'nın ardından geleneksel olarak ABD ve NATO'nun "güvenlik şemsiyesi" altında bulunan AB için dinamikler Trump yönetimiyle değişti. Bu durum, birliğin ortak savunma alanında girişimleri de hızlandırdı. AB üyesi 25 ülkenin katıldığı Yapılandırılmış Daimi İşbirliğinin (PESCO) de bu çerçevede değerlendirilmesi gerekiyor. 

ABD'nin güvenlik taahhütlerinin zayıfladığı dönemde AB'nin savunma alanında "kendi kendine yetebilme kabiliyeti" ve "bağımsızlık" kazandıracak PESCO'ya büyük önem atfettiği görülüyor.

NATO nezdindeki savunma harcamaları, taahhütlerini yerine getirmeyen Almanya gibi bazı AB üyelerinin PESCO'ya ağırlık vermesi, bu bağlamda dikkati çekiyor.

Washington ve Brüksel arasında tehdit algısı ve savunma alanındaki görüş farkılıkları nedeniyle AB, PESCO'yla kendi savunma iş birliğini güçlendirerek NATO'ya ve dolaylı şekilde de ABD'ye güvenlik bağımlılığını azaltmaya çalışıyor.

KUDÜS AYRIŞMASI

Trump yönetimi ile AB arasında görüş ayrılıklarının bulunduğu bir diğer konu ise Kudüs sorunu. Trump'ın ülkesinin Tel Aviv'deki büyükelçiliğini Kudüs'e taşıyacağını açıklaması, dünya kamuoyunda tartışma yaratmış ve sert tepki çekmişti.

Brüksel'den de konuya ilişkin sert açıklama gelmiş ve Kudüs'ün statüsünde değişikliğe neden olacak herhangi bir karar ya da tek taraflı eylemin dünya genelinde yansımaları olacağı uyarısında bulunulmuştu.

Başkentleri Kudüs olan iki devletli barışçıl bir çözümden yana olduğunu sıklıkla yineleyen AB, ABD'ye  Ortadoğu'da barış sürecini zedeleyecek adımlardan kaçınması çağrısında bulunuyor.

ABD-AB TİCARET SAVAŞI

ABD ile AB arasındaki gerginlik, ticaret alanında da kendini gösteriyor. ABD’nin vergileri çelik ithalatında yüzde 25, alüminyum ithalatında yüzde 10 artırma kararına AB’den son derece sert tepkiler geldi.

AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker, "Ulusal güvenlik gerekçesi olmadan atılan bu adımla ABD kendi sanayisini korumaya yönelik bariz müdahalede bulunuyor. Bu adımı esefle karşılıyoruz. Korumacılık, çelik sektöründeki ortak sorunun yanıtı olamaz." dedi.

Çin’den sonra dünyanın en büyük çelik üreticisi AB, çelik ve alüminyuma yönelik gümrük vergilerinden muaf tutulmaması halinde ABD'nin birçok ürününe misilleme yapılacağını duyurdu.

AB, ABD'ye yanıt olarak yüzde 25 gümrük vergisi uygulamayı planladığı ürün listesi hazırlığına başladı. Bu listede fıstık ezmesi, kot pantolon, motosiklet, nevresim, ruj, çelik gaz tankı, haddelenmiş çelik, boru, tüp, ızgara, lavabo, vantilatör, merdiven, yat, barbunya, pirinç, viski, yaban mersini, portakal suyu, tütün, puro gibi ürünler yer alıyor.

Diğer yandan AB ve Meksika, taraflar arasında yaklaşık 20 yıldır yürürlükte olan serbest ticaret anlaşmasının güncellenmesi konusunda anlaştı. 

Japonya ve Singapur ile de yeni ticaret anlaşmaları imzalama yolundaki AB'nin bu hamleleri Trump'ın korumacı ticaret önlemlerine karşı mesaj olarak yorumlanıyor.