Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, müzakere masasında, “tuzu kuru, anlaşma mecburiyeti olmayan” bir tarafla karşı karşıya bulunduklarını belirterek, “Anlaşma istemeyen tarafın  Rum tarafı olduğu ortadayken ‘biz anlaşma istemiyoruz’ diye kendi kendimizi suçlamanın anlamı yok” dedi.

Cumhurbaşkanı Eroğlu, bugün, KKTC Göçmeler Derneği yetkililerini kabul etti.

Dernek başkanı Kenan Akın, bazı ekonomik nedenlerle faaliyetlerini donduran derneğin bir süre önce yeniden faaliyete geçerek oluşturduğu yeni yönetim kurulu olarak ilk ziyaretlerini Cumhurbaşkanı Eroğlu’na gerçekleştirdiklerini belirterek, gelecek dönemde yapmayı kararlaştırdıkları çalışmalarıyla ilgili bilgi verdi.

“Müzakere sürecini ciddiyete davet ediyoruz” diyen Akın, Kıbrıs sorununun artık konuşulmadık tarafı kalmadığına inandıklarını belirterek, sürecin bir takvim çerçevesinde ele alınması gerektiği görüşünü ortaya koydu.

Rum tarafının tutumunu eleştiren Akın, kazan - kazan esasına dayanan, egemenlik ve siyasi eşitlik ile 1960’ın tekrarlanmayacağı garantisini barındıran bir çözüme destek verdiklerini belirtti ve bu çerçevede Cumhurbaşkanı’na “tam ve güçlü” desteklerini ifade etti.

EROĞLU

Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu da heyeti kabulünde, yeni dönemdeki çalışmalarında başarılar dilediği KKTC Göçmenler Derneği’nin, 1974’ten sonra Kıbrıs Türk halkının göçmenliğini hatırlatması bakımından önemli bir dernek olduğunu söyledi.

Rum Yönetimi Başkanı Dimitris Hristofyas’ın “yerleşikler veya benim göçmenlerim” dediği zaman kendisine, “1974’ten bugüne 38 yıl geçti. Bizim göçmenimiz yok artık, kalmadı. Tahmin ederim siz de 38 yılda göçmelerinizin sorunlarını halletmiş, göçmenliği ortadan kaldırmışsınızdır” dediğini ifade eden Cumhurbaşkanı Eroğlu, bu halledilemediyse bunun sorumlusunun Rumların kendi hükümetleri olduğunu kaydetti.

“SANKİ HRİSTOFYAS İSTER DE BEN ANLAŞMA İSTEMEZMİŞİM…”

Rum tarafının göçmenlerini yerleştirmek için istediği toprağın Annan Planı’nda öngörülenden daha fazla toprak olduğunu belirten Eroğlu, şunları kaydetti:

“Maalesef bugün, Cumhurbaşkanlığı önüne gelen bir siyasi partinin bana göndermiş olduğu broşürde Annan Planı’nda verilen toprakların verilmesi ifade ediliyor. Beni, sanki Hristofyas anlaşma ister de ben istemezmişim gibi de bir suçlamayla karşı karşıya bırakıyor. Aslında benden önce Sayın Talat, 20 ay kadar müzakereleri sürdürmüştür. İki barış isteyen, kendilerini o şekilde lanse eden iki lider, bu anlaşmayı bulamamışlar, hatta bazı başlıklara girmediler de…”

İkinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ın 4 Ocak 2010 tarihinde sunduğu paketi kabul edip etmediğini Hristofyas’a 3 kere sorduğunu; onun da kabul etmediğini söylediğini ve bunun kayıtlara geçtiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Eroğlu, bunun da Meclis’e gönderdiği kayıtlarda yer aldığını kaydetti.

Eroğlu, Rum tarafının AB üyesi olduğu, dünya tarafından tanındığı ve Rum lider Hristofyas’ın anlaşma düşüncesinde olmadığını unutmamak gerektiğini belirterek, “Sayın Talat’ın zaman zaman Hristofyas’ın anlaşma düşüncesinde olmadığını tekrarladığını görüyoruz, ama bugün köy köy dolaşıp bizi ve Türkiye’yi suçlamaya da devam ettiğini görüyoruz” şeklinde konuştu.

“SUÇLAMAK KOLAY… REDDEDEN HEP RUM TARAFI”

Kıbrıs’ta, Kıbrıs Türk halkının huzur ve güven içinde yaşayacağı, 1960 travmasının yaşanmayacağı bir anlaşma arayışında olduklarını vurgulayan Eroğlu, “suçlamak kolay” diyerek, müzakerelerde ortaya çıkan tüm metinleri reddedenin Rum tarafı olduğuna dikkat çekti.

Rum tarafının her istediğini vermenin, Kıbrıs Türk halkının bu topraklarda yaşama şansını ortadan kaldırmak demek olduğunu söyleyen Eroğlu, CTP’nin kendisine yönelik suçlamalarına atıfta bulunarak şöyle konuştu:

“Sayın Talat, toprak konusunu görüşmedi bile.  Yani bunları da vatandaşın bilmesi lazım. Mülkiyet konusunu tartışmadı bile. Sadece yönetim ve güç paylaşımı değil masada olan. Masada, AB birincil hukuk olması var, bizim arzumuz odur. Onu kabul ettiremedik. Uluslararası anlaşmalar konusunda açık, her şey ortada. Maliye ekonomi konusu ortada, toprak, mülkiyet, garantiler konusu hep masada duruyor.

“KENDİ KENDİMİZİ SUÇLAMANIN HİÇBİR ANLAMI YOKTUR”

Yani biz bir anlaşma istemeyiz diye kendi kendimizi suçlamanın bence hiçbir anlamı yoktur. Anlaşma istemeyen Rum tarafıdır. Bunu görüşme masasında oturan sayın Talat da söylüyor, ama sonra çıkıp da ‘Eroğlu’yla anlaşma olmaz’ diye bizi suçluyorlar.”

Cumhurbaşkanı Eroğlu, müzakereleri BM parametrelerinde sürdürdüklerine de işaret ederek, “Bunu bize kimsenin hatırlatmasına gerek yoktur” dedi.

Vatandaşlık konusunda da, adada anlaşma oluncaya kadar KKTC’de ne kadar vatandaş varsa hepsinin olası ortaklık devletlinin vatandaşı olacağını söyleyen Eroğlu, “Aksi takdirde ben kendi kendimi inkar ederim” dedi.

“NE KADAR ERKEN ANLAŞMA O KADAR AZ VATANDAŞLIK”

KKTC’nin ve hükümetin varlığına işaret eden Eroğlu, hükümetlerin görevleri bulunduğunu ve vatandaşlık vermenin de bu görevlerden biri olduğunu belirterek, “dolayısıyla ne kadar erken anlaşama olursa demek ki o denli az vatandaş olacak” şeklinde konuştu.

Derneğe desteği için teşekkür eden Eroğlu, Kıbrıs’ta anlaşma olması gereğini savunanlardan biri olduğunu, ancak bunun için, Kıbrıs Türk halkının haklarını Rum tarafına teslim etmek düşüncesinde olunamayacağını vurguladı.

Cumhurbaşkanı Eroğlu, son zamanlarda bir hareket başlatıldığını ifade ettiği konuşmasında, “Bu arkadaşlar da istedikleri zaman gelirler görüşürüz” diyerek kendisinin tutanakları Meclis’e göndermekte olduğunu, son zamanlarda Talat’a da göndermeye başladığını ifade ederek, gizli bir şey yapılmadığını, gerçeklerin o tutanaklarda yer aldığını yineledi.

“TUZU KURU BİR RUM DEVLETİYLE KARŞI KARŞIYAYIZ”

Rum tarafının AB dönem başkanı olacağını, bunun rahatlığında olduğunu, aynı zamanda BM üyesi durumunda olduğuna atıfta bulunarak halkın gerçekleri bilmesi gerektiğine işaret eden Eroğlu, şunları kaydetti:

“Bu pozisyonlarda tuzu kuru olan bir Rum devletiyle karşı karşıyayız. Bir anlaşma mecburiyeti olmayan ve sadece kendi halkına bir anlaşmayı kabul ettirmek için bizden habire toprak isteyen, haklar isteyen bir zihniyetle karşı karşıyayız.”