Yener Dönmez, en sıkı Ergenekon savunucusu olan isimlerin aynı zamanda diktatör Esed'i savunuyor olmaları konusunda çarpıcı bir iddiada bulunarak “Türkiye'deki derin yapı ile Suriye'deki derin yapı paralel ve birbirini destekleyici nitelikte kuruldu. Ergenekon içinde çok kritik Nusayri isimler var” dedi.

İşte Dönmez'den çarpıcı tespitler;

Diktatör seviciler

Vesayet rejiminin yıkılması için atılan her adımı, darbe teşebbüsü içinde olanlarla ilgili başlayan soruşturmaları, Gladyo yapılanmasının Türkiye ayağı olan Ergenekon'un üzerine gidilmesini, bu çerçevede tutuklamalar olmasını hep “Türkiye'de Sivil Dikta kuruluyor” diye savundular.

Topraktan fışkıran silah ve patlayıcılar, darbe hazırlığının ses kayıtları, binlerce belgesi gibi ne kadar delil ortaya koyarsanız koyun, hiç umurlarında olmadı.
Sivil Dikta diye bir kavram ürettiler ve buna deli gibi sarıldılar.

Bu isimlerin şimdi Suriye Diktatörü Esed'e destek safında birleşmelerini ibret içinde izliyorum.

Serdar Akinan, Enver Aysever gibi isimlerden sözediyorum.

Aysever televizyondan, Akinan ise köşesinden Esed'e arka çıkmak için atmadık takla bırakmıyorlar.

Bir de Hüsnü Mahalli var ki, yeminli Esed savunucusu kendisi…
Üçünün de medyada aynı gruptan maaş alan isimler olması tesadüf olmasa gerek.

Aynı grup, Ergenekon'la da hayli içli dışlı isimleri çalıştırıyorlardı/çalıştırmaktalar.

Hatta bir ara bu grubun haber kanalının yayın tarzı Ulusal Kanal'dan beterdi.
Esed rejimi diktatörlük mü değil mi ona bakalım önce…

Diktatörlüklerin birkaç temel belirgin özelliği vardır:

İSTİHBARAT TEK ÇATI ALTINDADIR

1-İstihbarat birimlerinin tamamı tek çatı altında birleşir ve tek elden yönetilir: Türkiye'de MİT, Emniyet, Jandarma, Askeri istihbarat ayrı ayrıdır ve bu nedenle sağlıklı işler. Gelişmiş ülkelerde bu çeşitlilik daha da artarken, Baasçı/Kominist/Faşist ülkelerde Suriye'de Muhaberat teşkilatında olduğu gibi istihbarat tek elde toplanır.

VATANDAŞLAR EŞİT DEĞİLDİR

2-Vatandaşların hepsi eşit değildir. Eşit haklara sahip değillerdir: Suriye'de Kürtler'e kimlik kartı verilmemesi, belli bölge insanlarının oy hakkına sahip olmaması gibi.

FAİLİ MEÇHULLER ÇOKTUR

3-Fail-i meçhul dediğimiz aniden ortadan kaybolan insanlarla ilgili sayı yüksektir: Suriye'de baba-oğul Esed döneminin tamamında bu rakamın 100 bin olduğu belirtiliyor. Bir kahvede, restoranda açıktan rejimi eleştirirseniz ertesi gün yoksunuz.

KRİTİK MEVKİLER HEM YANDAŞLARININDIR

4-İktidar ve bürokrasinin kilit konumları aynı aileden ya da aynı etnik kimlikten insanlara dağıtılır: Suriye'de Esed ailesi devlete hakim olduğu gibi, Nusayri'lerden başkası herhangi üst düzey bir görevde bulunamaz.

5-Ülke dış dünyaya kapalıdır: Suriye yıllardır böyle zaten.

6-Yasama-Yürütme-Yargı gibi erkler tek elde toplanır: Esed'in geniş yetki ağı, yargı dahil bütün erklere hükmetme, emir vermeyi kapsıyor.

7-Muhaliflere yönelik toplu katliamlar yapılır: Hama katliamı örneği yeterli.
Saydığım birkaç temel özelliğin hepsini karşılayan Esed, tartışmasız bir diktatör. İktidarı döneminde tek eksik “toplu katliamlar”dı, onu da son aylarda yaptıklarıyla tamamlamış oldu.

Peki, en sıkı Ergenekon savunucusu olan isimler neden aynı zamanda diktatör Esed'i savunuyor?

Üç temel sebebi var:

Bir: Türkiye'deki derin yapı ile Suriye'deki derin yapı paralel ve birbirini destekleyici nitelikte kuruldu. Ergenekon içinde çok kritik Nusayri isimler var.

İki: Türkiye'nin zayıf tutulabilmesi için sadece Kürt kartına bel bağlamadılar. Alternatifi mezhepsel bölünme olarak elde tutulur. Nusayriler ve Aleviler arasında yarı canlı bir köprü kuruldu, devreye sokulmak için zamanlama bekleniyor.

Üç: Çevre ülkelerde demokrasinin yükselmesi Türkiye'de vesayet rejiminin ayakta duramaması sonucunu doğurur.

Kemal Kılıçdaroğlu, CHP'yi bürokrasideki bütün hücreleriyle Esed rejimini savunması için motive ediyorsa, durum çok ciddi demektir.

Esed savunucularını takip etmek lazım, bu uç bizi başka yerlere götürebilir.