Kıbrıs müzakere süreciyle ilgili AA'ya değerlendirme yapan Başbakan Yardımcısı Atalay, sorun çözülmeden Kıbrıs Rum tarafının Avrupa Birliği (AB) dönem başkanlığını üstelenmesinin sorunları büyüteceğine işaret ederek, sorun çözülene kadar dönem başkanlığının ertelenebileceğini belirtti.

Atalay, Kıbrıslı liderlerin 22-24 Ocak'ta New York'ta BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun ile yapacağı üçlü görüşmeden Türkiye'nin beklentisine ilişkin soru üzerine, şöyle konuştu:

''Bu toplantı önemli. Bir süredir liderler arası çok yoğun görüşmeler oldu. BM Genel Sekreteri'nin de şu an, dünyada bu manada, uzlaştırma anlamında yürüttüğü en önemli proje herhalde bu. O kendisi de bunu çok önemsiyor, burada bir başarıya ulaşmayı çok arzu ediyor. Onun için 'son umut' gibi bakıyor bu konuya. Ama Kıbrıs adasına baktığımızda Türk kesimiyle ve güneyi ile bu konuda ne çok fazla heyecan görüyorum ne de çok fazla bir beklenti görüyorum. Bu tabi belki de iki tarafta da insanların bugüne kadarki görüşmelerden çok da umut duymamalarından kaynaklandı. Ama biz Türkiye olarak burada neyi bekliyoruz, neyi umuyoruz, neyin olmasını arzu ediyoruz? Biz Türkiye olarak da Kuzey Kıbrıs yönetimi olarak da Kuzey Kıbrıs halkı olarak da burada doğrusu adil bir çözümü arzu ediyoruz.''

ÇÖZÜM ARZUSU

Tük tarafının bu isteğini, 2004'de BM çözüm planına çok yüksek oranda destek vererek gösterdiğini ifade eden Atalay, ''Şimdi yine iki taraflı, eşit şartlarda bir federal yapı bizim arzumuzdur. Yani adada bu sorunlar çözülsün, ihtilaflar kalmasın, iki taraflı federal bir yapı kurulsun ve tek devlet çatısı altında hayat devam etsin burada. Bizim arzumuz bu. Biz bu arzumuzda çok samimi olduğumuzu hep gösterdik, bunun için teşvik de ediyoruz, ama edindiğimiz intiba Rum tarafının bu konuda yine çok istekli olmadığı. Tam bu sürecin sonuna gelirken doğalgaz araması gibi pürüzleri ortaya çıkardı'' dedi.

''UMUTSUZLUK ÇIKMASA İYİ OLUR''

New York'taki 22-24 Ocak toplantılarından, belki yüksek düzeyli toplantı için bir karar çıkabileceğini, o yönde bir beklenti olduğunu kaydeden Atalay, ''Onu da biz arzu ederiz. Garantörlerin de katıldığı, daha önce İsviçre'de olmuştu bu (2004 Annan planı döneminde), yani onun gibi'' diye konuştu.

Kıbrıs'ta Türk ve Rum tarafı ile garantörlerin katılacağı, yine BM Genel Sekreteri'nin başkanlığındaki geniş katılımlı toplantıda, sorunlar daha rahat tartışılacağına işaret eden Atalay, ''New York'taki toplantılardan bu manada bir sonuç çıkarsa, yüksek düzeyli bir toplantıya, o da olumlu bir adımdır diye bakılabilir. Ama herhalükarda burada olumsuzluk, umutsuzluk çıkmasa iyi olur.

Yani BM Genel Sekreteri'nin işaret ettiği gibi bir umut bağlanmış süreç, bir dönüm noktası olacak.''

''DÖNEM BAŞKANLIĞI VERİLMESİ BÜYÜK YANLIŞLIK OLUR''

Temmuz ayından itibaren Rum kesiminin AB'ye dönem başkanlığı yapacak olmasının kritik bir boyut olduğunu dile getiren Beşir Atalay, ''Bizim dileğimiz bunu yapmaması. Sorunlar devam ederken Rum kesimini AB'ye alarak sorunu adeta baltaladılar, çözülmez hale getirdiler, şimdi dönem başkanlığı verilmesi de büyük bir yanlışlık olur'' dedi.

Adada sorunun devam ettiğini, çözümsüzlük olduğunu, adanın sadece bir kısmını temsil eden güneye böyle bir imkan verilmesinin sorunları büyüteceğini kaydeden Başbakan Yardımcısı Atalay, şöyle devam etti:

''Sadece buradaki sorunları büyütmekle kalmayacak, Türkiye-AB ilişkilerinde de durgun, donmuş bir dönemi getirecektir. Biz onu deklere ettik, bizzat başbakanımız deklere etti; 'eğer bu sorunlar çözülmeden, burada adanın tamamını temsil eden bir yönetim oluşmadan dönem başkanlığı verilirse Türkiye'nin AB'yle ilgili o dönemdeki ilişkileri askıya alınır, hiç bir görüşmeye katılmayız, hiçbir süreci yürütmeyiz.' Bu açıdan da bakıldığında Temmuz ayına kadar bu konularda mesafe alınması tabi bölge için de ada için de ve AB için de çok iyi olur.''

Bu noktada AB'nin yapması gerekenlere ilişkin olaraksa Atalay, AB'nin bu süreçte daha teşvik edici bir tutum takınabileceğine işaret ederek, ''Bu dönem başkanlığı uygulaması en azından buradaki sorunlar çözülene kadar ertelenebilir. Yani AB buradaki sorunları gözeterek bir değerlendirme yapabilir'' dedi.

Atalay, sorunun çözümüyle ilgili çalışmaların BM şemsiyesi altında sürmesinden yana olduklarının da altını çizdi.

DENKTAŞ'IN VEFATI VE MÜZAKERE SÜRECİ

KKTC'nin Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın vefatının müzakere sürecine olası etkisine ilişkin değerlendirmesinin sorulması üzerine Atalay, şöyle konuştu:

''Kurucu Cumhurbaşkanı, Allah rahmet etsin, Kıbrıs mücadelesiyle özdeşlemiş bir isim, sembol bir isim. Ama zaten bir süredir aktif siyasetin içinde değildi. Kendi görüşleri alınıyor olabilir ama netice de mekanizmayı yürüten tabi mevcut cumhurbaşkanı. Burada süreçle ilgili çok fazla etkili olacağını ben düşünmüyorum. Ama şunu aynen bizzat kabul ediyoruz; buradaki sürecin sonucu ne olursa olsun, yani New York görüşmesi veya daha sonrası, bu müzakereler ister olumlu sonuçlansın, ister olumsuz, aynen onun (Denktaş'ın) dediği gibi burada çok güçlü, kendi ayağı üzerinde duran şu anda bir Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti devleti var ve bağımsız bir devlet. Yani adaletli bir çözüm olmadıkça, Türk toplumunun ve Türk kesiminin haklarını yeterince koruyan bir süreç olmadıkça bu böyle devam eder.''

O nedenle ekonomik kalkınmaya ve KKTC'nin kendi ayakları üzerinde durmasına ve güçlü olmasına önem verdiklerini kaydeden Atalay, ekonomik çalışmaların müzakerelerin olası sonuçlarından bağımsız olarak sürdüğünü,  Türkiye'nin Kuzey Kıbrıs'a yardım ve desteklerinin aynen devam ettiğini vurguladı.

''YOLUMUZA DEVAM EDELİM''

KKTC'nin güçlenmesinin önemli olduğunu, müzakerelerden çıkacak şu veya bu sonuca üzülünmemesini, geleceğe güven duyulmasını isteyen Atalay, şöyle konuştu:

''Eğer o gün gelir de müzakerelerde adaletli ve Kuzey Kıbrıs'ın da kabul edeceği bir birliktelik, bir çözüm söz konusu olursa eli güçlü olarak, daha güçlenmiş olarak birlikteliğe katılmış olacaktır. Yani daha güçlü bir Kuzey Kıbrıs, ekonomisi güçlü, alt yapısı iyice iyileşmiş, demokrasisi genişlemiş bir Kuzey Kıbrıs olarak kendi haklarını daha kolay savunacaktır.

Yani bu konuda Kuzey Kıbrıs Türklerine de tavsiyem; müzakereler için elimizden geleni yapalım ama orada şu sonuç çıktı, bu sonuç çıktı diye de çok fazla üzülmeyelim, biz yolumuza devam edelim. Buradaki işlerimizi iyi yapalım, buradaki hayatı daha rahat yaşanır bir hale getirmek için çaba sarf edelim ve geleceğe de güvenimiz olsun.

Kuzey Kıbrıs daima ayakta olacak. Türkiye daima Kuzey Kıbrıs'ın yanında ve arkasında. İster müzakerelerden birliktelik çözümü çıksın, isterse Kuzey Kıbrıs kendi bağımsız devlet olarak yoluna devam etsin buradaki hayatta değişen bir şey olmayacak. Vatandaşların hayatında değişen bir şey olmayacak. Önemli olan, onlar daha çok yatırım yapsın, daha çok çalışsınlar, el ele biz burayı inşallah daha güçlü bir devlet haline getirelim diye uğraşıyoruz.''

''SU-TAZMİNAT İLİŞKİSİ, ÖYLE BİR ŞEY BİZİM GÜNDEMİMİZDE YOK''

Atalay, Türkiye'den KKTC'ye getirilecek suyla ilgili olarak, Türkiye'nin ve Kuzey Kıbrıs'ın gündeminde, zihninde, ''mülkiyet tazminatına karşılık su verilmesi'' yönünde hiçbir şey olmadığını vurgulayarak, ''Yani su-tazminat ilişkisi, öyle bir şey bizim gündemimizde yok'' dedi.

Su projesinin, 450 milyon dolarlık çok büyük bir yatırım olduğuna işaret eden Atalay, Anamur'da çalışmalar olduğunu, deniz altından boruları getirecek sistemin ihalesinin yapıldığını, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu'nun Şubat'a KKTC'ye gelerek, suyun KKTC içine dağıtımı konusunu görüşeceğini, suyun getirilmesiyle ilgili takvimin yürüdüğünü anlattı.

''İnşallah 2014'de su buraya gelecek'' diyen Atalay, şöyle devam etti:
''Bunun manası ne, müzakereleri nasıl etkiler? Biz şunu diyoruz; Rum kesimi aklını başına alsın. Bu adada daha rahat yaşanır bir hayat için Türkiye'den gelecek su, enerji hepsi önemlidir. Bu su bütün adaya da yetecek bir su. Dört misline kadar artırılabilir bir su. Yani burada o huzurlu hayat oluşursa, çözüme ulaşılırsa bütün adaya yetebilecek bir sudur. Yoksa Kuzey Kıbrıs kesiminde hem kullanımda olarak hem tarımda sulama olarak yeterli ve burayı kalkındıracak bir proje bu. Su geldiğinde, buradaki tuzlanma tartışmaları sona erecek, su sıkıntısı diye bir şey olmayacak. Biz o projeyi önemsiyoruz. Ve o bizim Kuzey Kıbrıs'a verdiğimiz mali desteklerin dışında bir maliyettir. Ekstra bir kaynak kullanımıdır.''

PETROL SONDAJI

Gazimağusa'da karada petrol sondajına başlanacağı, konunun her iki ülkenin meclisinden de geçtiğini, bu konuda pürüz olmadığını ifade eden Atalay, ''Çalışmalar bütün hızıyla başlayacak. Önce karada başlayacak, gerekiyorsa deniz kısmında başlayacak ve devam edecek'' dedi.

Atalay, ''Denizde belirlenen bir nokta var mı?'' sorusu üzerine ''Yani yakın civarlar, Gazimağusa yakın civarları olacak. Ama o tabi teknik bir konu başka alanlara da kayabilir. Orada tabi şunu görmek lazım; Rum tarafı doğalgazla ilgili çalışmalara başladığında da ifade ettik; bu adanın zenginlikleri bu adanın tamamına aittir. Biz öyle bakıyoruz. Tam müzakere sürecinde Rum kesimi bu tür çalışmalar, teşebbüsler geliştirdikçe Türkiye ve Kuzey Kıbrıs olarak bu çalışmamızı hemen başlatacağız ve yürüteceğiz. Yani orada kararlıyız, orada çalışmalar başlayacak.''

SÜREÇTEN SONUÇ ÇIKMAZSA

Kıbrıs müzakere sürecinden sonuç çıkmaması halinde ne olacağına ilişkin değerlendirmesinin sorulması üzerine Atalay, şöyle konuştu:

''Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti şu anda bağımsız bir devlet ve Türkiye olarak biz bunu resmen tanımışız. Buradaki hayatı devam edecek. Yani şu anda çok fazla hızlı bir değişim tabi söz konusu değil. Adada, başta ifade ettiğimiz şartlarda bir uzlaşma, bir birliktelik, federal bir yapı olması bu adayı rahatlatır. Ama bir yandan da Kuzey Kıbrıs'ta çok büyük bir telaş, işte 'görüşmelerin sonucu şöyle olursa şu olumsuzluklar gelir' gibi herhangi bir kaygı falan da ben görmüyorum. Çünkü, burada artık oturan bir yapı var, bir devlet mekanizması var, meclisi var, ekonomik hayat gelişiyor, özel teşebbüs gittikçe güçleniyor. Turizm gerçekten bir motor sektör, yüksek öğretimde burası artık bir marka oluyor. Güçlü bir Kuzey Kıbrıs var ortada. Ben hatta şunu söylüyorum, buradan gençler Güney'e geçmek için fırsat şey yapıyor, orada sanki daha çok imkanlar var gibi, şimdi o tersine dönüyor. Kuzey Kıbrıs'ta öyle güzel gelişmeler var ki artık Güneydekiler 'bu kuzey Kıbrıs'a bir gidelim, bir nefes alalım, gezelim'' diye buraya gelecek. Burası o hale geldi, cazibe merkezi haline geliyor. Yani bizim üniversitelerimizle orayı mukayese bile edemezsiniz. Bizim yeni otellerimiz, şimdi yenileri yapılacak. Burası kendi yoluna devam edecek.''

Müzakerelere ilişkin bir heyecan olmadığını, ekonomik programın başarısının insanlarda öz güveni artırdığını kaydeden Atalay, ''Türkiye olarak burada en önemli katkımız bu öz güveni artırmak. Şu anda o özgüven epey arttı. Bu ekonomik programın da orada çok büyük katkısı var'' dedi.