16 Eylül İngiltere Basın Özeti


İngiltere basını Avrupa'ya mülteci akınına geniş yer vermeye devam ediyor.

Konuya başyazılarından birini ayıran Independent "Kayıp kumar" başlıklı makalede "Avrupa'daki mülteci krizi kendi kendine ortadan kaybolmayacak.

Avrupalı liderlerin zorunlu kota sistemini kabul etmekten başka çok az seçeneği" deniyor. Dikkat çeken satırlar şöyle;

"Schengen Anlaşması'yla gerçekleştirilen açık sınırlar Avrupa Birliği'nin en büyük başarılarından biri olarak öne çıkıyor. Sık sık atıf yapılan 1951 tarihli Birleşmiş Milletler Mülteciler Sözleşmesi de öyle. Sözleşme yaşamları risk altında olan herkese Avrupa'ya ulaştıklarında iltica hakkı vaat ediyor. Üye ülkeler kendi yollarına gitmeyi seçerken önümüzdeki aylarda bu iki anlaşma da belki de ölümüne tehlike altına girecek gibi görünüyor. Mülteci akınıyla insani bir şekilde başa çıkmanın ve ülkeden ülkeye yayılan paniği hafifletmenin tek yolu işbirliği ve öyle de olmaya devam edecek.... İnatçı ülkelere AB fonlarının kesilmesi tehdidi ciddi bir şekilde kullanılmalı. Macaristan Başbakanı Viktor Orban kota sisteminin aslında kendi ülkesinin yükünü hafifleteceğini anlamış gibi görünmüyor. Almanya tek başına bırakılırsa bir gün onlar da 'artık yeter' diyecek. Ve Avrupa'ya ulaşan ve ilticayı hak eden savaş kurbanları sözde medeniyetin beşiğine ebedi bir utanç vererek yoksulluğa itilecek"

Corbyn ve ulusal marş

İngiltere basınının geniş yer verdiği bir diğer konu da muhalefetteki İşçi Partisi'nin liderliğine seçilen sosyalist Jeremy Corbyn'in dünkü bir törende İngiltere ulusal marşını söylememesi.

Kraliyet karşıtı cumhuriyetçi ve pasifist görüşleriyle tanınan Corbyn İkinci Dünya Savaşı'ndaki dönüm noktalarından Britanya Hava Muharebesi'nin 75. yıldönümü için yapılan törende herkes "Tanrı kraliçeyi korusun" adlı ulusal marşı söylerken eşlik etmedi.

Times, Corbyn'in bu tutumu nedeniyle savaş gazileri, eski komutanlar ve siyasetçilerden yoğun eleştiri aldığını söylüyor.

Gazete Britanya Hava Muharebesi sırasında filo komutanlığı yapan 95 yaşındaki Tom Neil'in "Bu ne kadar geri kafalı ve dar görüşlü olduğunu gösterdi" diyor.

Corbyn'in ise ulusal marş okunurken "sessizce ve saygıyla" dinlediğini söyleyerek kendisini savunduğu belirtiliyor.

"Deniz yaşamı 40 yılda yarı yarıya azaldı"

Independent'ta Dünya Doğal Yaşamı Koruma Fonu'nun (WWF) hazırladığı rapora göre son 40 yılda denizlerdeki doğal yaşamın yarı yarıya azaldığı belirtiliyor.

WWF'nin Yaşayan Mavi Gezegen adlı çalışmasında aralarında insanoğlunun gıda güvenliği için kritik önem taşıyan türlerin de bulunduğu deniz canlılarında feci bir azalma olduğu vurgulanıyor.

Deniz yaşamıyla ilgili yapılan en kapsamlı çalışmalardan biri olarak nitelendirilen araştırmaya göre mangrov ve deniz yosunları gibi doğal yaşam alanlarında önemli oranda azalma oldu.

Ticari balıklarda yüzde 75 azalma

Ticari açıdan değerli uskumru ve orkinos gibi türlerin nüfuslarıysa 1970'lerden bu yana yüzde 75 düştü.

Çalışmada dikkat çekilen bir diğer nokta da, ev sahipliği yaptığı çeşitliliği nedeniyle sıklıkla okyanusların yağmur ormanları diye nitelenen mercan kayalıklarındaki azalma. Atmosferdeki karbondioksit oranları arttıkça okyanuslardaki asitlilik oranının yükselmesi nedeniyle mercan kayalıkların yüzyılın ortalarına doğru tamamen yok olacağı vurgulanıyor.

WWF İngiltere'nin Deniz Yaşamı alanındaki Başdanışmanı Louise Heaps, "Aşırı avlanma, kıyılardaki yaşam alanlarının yok edilmesi ve küresel ısınmaya çözüm bulunmaması ekolojik ve ekonomik bir felaketin tohumlarını ekiyor" diyor.

Times: Okyanusları kurtarmak için geç değil

Times da WWF'nin araştırmasına başyazılarından birini ayırmış.

Gazete "İnsanoğlu okyanusları yağmaladı, ama kurtarmak için geç değil" diyor.

Yazıda balık stoklarının yenilenmesi için okyanusların yüzde 30'unun korunması gerektiği konusunda bilim dünyasının bir uzlaşma içinde olduğu söyleniyor. 2010'da 194 ülkenin on ylı içinde yüzde 10'luk bir oranın korunması hedefini belirlediği hatırlatılıyor. Ancak uygulamada yüzde 3'lük bir alanın bir şekilde korunduğu, yüzde 1'lik bir alanda avlanmanın tamamen yasak olduğu söyleniyor.

Yazı şöyle devam ediyor;

"Bu korunma bölgesini genişletmek tüm ülkelerin çıkarına. 3 milyar kişi balıkla besleniyor. Bir milyar kişi proteinin büyük çoğunluğunu balıktan alıyor. İnsan nüfusunun yüzde 12'si tamamen ya da kısmen geçimini balıktan sağlıyor. Ticari balıkçılığın dünya ekonomisine her yıl 2,5 trilyon dolar katkı yaptığı söyleniyor. Okyanusları muhafaza etmek bu büyük endüstriye tehdit değil, endüstriyi korumanın tek yolu. Akla uygun önlemler ticari balık türlerinin yarısının sürdürülebilir hale geldiği Kuzey Denizi'nde olduğu gibi bir rol oynayabilir. Bu önlemleri uygulayacak uydu teknolojileri bulunuyor ve yüzölçümün 30 katı büyüklüğündeki denizlerde hakimiyeti olan İngiltere korunma alanları yaratılmasında öncü olmalı. Kendimize hakim olmamız dünyanın en büyük ekosistemlerinden birini tahrip etmekten çok daha tercih edilir bir seçenek."


Binladin ailesine seyahat ve ihale yasağı

Times'ın dünya haberleri sayfalarında da Kabe'deki vinç kazasıyla ilgili bir haber dikkat çekiyor.

Gazete Suudi Kralı Salman'ın en az 107 kişinin ölmesine yol açan faciadan sorumlu tuttuğu Binladin İnşaat Grubu'nun yöneticilerine ülke dışına çıkma yasağı koyduğunu yazıyor.

Dünyanın en büyük ikinci inşaat şirketi olan gruba ayrıca yeni ihalelere girme ve yeni projelere başlama yasağı getirildiği belirtiliyor.

Gazete şirketin Usame Bin Ladin'in milyarder babası tarafından 84 yıl önce kurulduğunu söylüyor.

Times'ın haberine göre ayrıca, mahkeme kararında yasakların ancak olayla ilgili soruşturmalar tamamlanıp yargı kararını verince kalkacağının vurgulandığı belirtiliyor.