Kuzey Kıbrıs yine kritik bir seçimin arifesinde.

Ülke tarihinde en fazla adayın yarışacağı seçimler olması nedeniyle de bir ilki içerisinde barındıran seçimlerin ve sonucunun önemi ise Doğu Akdeniz’deki dengeler ve hidrokarbon politikalarını doğrudan etkileyecek olması noktasında öne çıkmakta.

Sıradan bir Cumhurbaşkanlığı seçimi olmayacağı şimdiden belli, tıpkı önceki seçimler gibi.

Ve Kıbrıslı Türkler sadece bir Cumhurbaşkanı seçmekten çok fazlasını ortaya koyacakları bir seçime gidiyor.

Kritik Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin sonucunun Doğu Akdeniz’deki dengeler ve hidrokarbon yataklarına dair uluslar arası politikalar içerisindeki yerinin stratejik derinliği gözlerden kaçmamalı.

Doğu Akdeniz’deki dengeler ve zengin hidrokarbon yataklar üzerindeki politikaları doğrudan etkileyecek bir öneme sahip görünmese de Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçları özelde anavatan Türkiye ve KKTC’nin mavi vatandaki varlığı genelde ise uluslar arası güçlerin Akdeniz’deki politikaları açısından kritik bir mevzi konumunda.  

Ve uluslar arası hidrokarbon savaşında Kuzey Kıbrıs’taki kritik Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonucu itibariyle stratejik ağırlığı olan bir mevzi konumunda.

Doğu Akdeniz’de süren “Soğuk Savaş”ın tarafları için Kuzey Kıbrıs Cumhurbaşkanlığı seçimleri özel örneğinde kritik 60 gün başlamış durumda.

Kritik Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin sonucunun Doğu Akdeniz’de sıcak bir çatışmanın arifesinde olan “Soğuk Savaş”a domino etkisi yapacak olması da seçimlerin stratejik önemini ortaya çıkarmakta.

Kritik seçimlere yönelik aday ve seçmen eğiliminin de siyasi kutuplaşmaya doğru kaymaya başlaması da seçimlere dair tüm öngörüler ile ezberleri bozmuş durumda.

Kıbrıs Türk sağına yönelik birlik mesajları verilmesi ve siyasi yelpazenin sağında yer alan yapıların bu yönde motive edilmesi sadece parti ve adayına verilen bir destek olarak yorumlanmamalı.

Ve bu yönde ortaya konan irade ile dönmeye başlayan çarklar, Doğu Akdeniz’e dair 2021 yılı ve sonrasında da tansiyonun düşmeyeceğinin de ilk işareti.

Tam da bu yüzden ekim ayında gerçekleşecek Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin stratejik önemi ortaya çıkmakta.

Ve artık toplum lideri statüsü ile Kıbrıs sorunu müzakerelerinde Kıbrıs Türk’ü ve Anadolu Türk’ünün haklarını da savunma sorumluluğunu taşıyan Cumhurbaşkanının görüşme masasının stratejik parametlerinden biri olan hidrokarbon zenginliklerinin adil paylaşımı ilkesi çerçevesinde mavi vatan üzerindeki Ankara-Lefkoşa politikalarını da değer vermesi Kıbrıs Türk’ünün geleceğini doğrudan şekillendirecek bir etkiye sahip.

Kıbrıs Türk sağı tam da bu noktada motivasyon içerisine girme sinyalleri verirken Kıbrıs Türk solu henüz eski söylem ve sloganlar üzerinden seçimlere yön verme eğilimi ile tam bir akıl karışıklığı yaşamakta.

Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçlarının Kıbrıslı Türkler için bir gelecek seçimi olduğunu anlamak için Doğu Akdeniz’i yakından takip etmek gerekli.

Siyasi görüş ayrılıkları olsa bile mavi vatan üzerinde paralel ve ayni yol haritası ile yürümek siyasi yelpazenin en sağından en soluna kadar tüm adaylar için tarihsel ve toplumsal bir sorumluluk.

Anadolu ve Kıbrıslı Türklerin mavi vatan üzerindeki haklarının korunması yanında geleceklerinin ipotek altına girmemesi için de Ankara ve Lefkoşa’ya da ödevler düşmekte.

Hem bu kadar yakın iken bir o kadar uzak olabilmeye bir son vermek ile yeni döneme başlamalı, Ankara ve Lefkoşa.

Doğu Akdeniz ve mavi vatan üzerindeki bir mevzi veya diplomatik bir güç merkezi statüsü ile Cumhurbaşkanlığı domino etkisi başlatacak stratejik ağırlığı ile Lefkoşa, Doğu Akdeniz’in anahtarlarından biri.

Kritik Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonucunda anahtarı elinde tutan Doğu Akdeniz’de bir adım öne geçecek.

Ve Kıbrıslı Türkler sadece kendilerinin değil Anadolu’nun da kaderini belirlemek için sandığa gidiyor.