Başlığı görünce sanırım çoğumuz, dinamitin ne olduğunu, kimin koyduğunu merak etti.

Ne bölgedeki gerginlik, ne doğal gaz, ne kuru milliyetçilik, ne Avrupa Birliği, ne Güney’deki Kilise, ne içimizdeki ‘’Rumcular’’, ne ‘’Türkiye’nin kuklaları’’, ne de başka bir şey!

KKTC’nin dibindeki dinamit EĞİTİM SİSTEMİ BATAKLIĞI’dır değerli okurlar!

Bir doktor olarak, sağlık sisteminin KKTC’nin en bozuk sistemi olduğunu zannederdim.

Ama eğitim sistemini irdelemeye başladığımda, ‘’al birini vur ötekine’’ diyesim geliyor!

Kültür kısmını çoktan geçtim, bari KKTC’nin Milli veya Milli olmayan bir eğitim politikası yok mu?

Yokmuş!

Geçtiğimiz gün, Milli Eğitim ve Kültür Bakanı Sayın Nazım Çavuşoğlu, Gazeteci Sayın Levent Özadam’a özel bir mülakat verdi.

Vermez olaydı dedim okuduktan sonra.

Farklı ne söyledi ki bir Bakan olarak?

Sayın Çavuşoğlu’nu tanımam, bilmem.

Zaten eleştirim de Sayın Çavuşoğlu’nun şahsı ile ilgili olmayıp, kendilerinin nezdinde gelmiş geçmiş tüm Milli Eğitim ve Kültür Bakanları’nı kapsamakta.

Öğretmenlerin ikinci işlerinin önüne geçilememesini dile getirdi Sayın Çavuşoğlu.

Doktorlardan belki de daha kuvvetliler bu pek ama pek saygıdeğer öğretmenler. Kimileri özel dershane sahipleri, yetmedi özel derslerle öğrencileri iliklerine kadar sömürmekteler!

Devletin en yetkili organları bile onlara söz geçiremeyecek kadar arsızlar!

Bozuk sistemden nemalanmanın tarifsiz şehvetini yaşıyorlar desem abartı olmaz üstelik!

Bakanlık’tan bağımsız sömürü düzeninin vampirleri!

Öğrencilerimizin, çocuklarımızın ve ülkemizin geleceklerinin hırsızları!

Eğitim sisteminin düzelmesinin önündeki takozlar!

Gelelim diğer konuya.

Eğitimde tam günün hayal olması konusuna!

Bunu ben de derim ki!

Bakan olmak mı lazım bunun için?

Zaten bunları şikayet ederek ve gerekçe göstererek oy istemedi mi hepsi?

O makamlara oturduklarında, koltuklarını şikayet etmekle mi koruyacaklarını zannediyorlar?

Nasıl bir mantık bu?

Eğitimde tam gün hayalmiş!

Düzeltme hayali yok mu peki Sayın Çavuşoğlu’nun?

Karınca gibi, Hac yolunda ölmeye de niyet etmemiş demek ki!

Bozuk sistemi, kaynak sorunlarını, altyapının olmamasını şikayet etmek daha kolaymış belli ki!

Japonya’da yaşanan depremin ve ardından gelen tsunamiden sonra, enkazların ortasında eğitime nasıl başladıklarını gözden kaçırmış demek ki!

Ya da, Mart 2014 yılındaki Milli Eğitim Şura Kararları’ndaki bu bölüm, gözünüzden kaçmış olmalı! Devlet demiyor mu,, gerekli olanakların sağlanması durumunda tam güne geçilmesi gerektiğini?

Olanağı kim sağlayacak peki?

O arsız öğretmenler mi?

Biz mi?

Siz Milli Eğitim ve Kültür Bakanları mı?

Olmadı sayın Milli Eğitim ve Kültür Bakan(lar)ı!

Sizin koltuğunuzda umutsuzluğun değil, umudun hayalini kuranlar oturmalı!

Sizin masanızın üzerinde proje dosyaları olmalı!

Sizin ayakkabılarınızın altı, Şura kararlarını hayata geçirmek adına, kaynak bulmak için dolaşmaktan delinmiş olmalı!

Sizin gözlerinizin altı, çare bulmak adına düşünmekten, uykusuz kalmaktan dolayı morarmış olmalı!

Sizin o koltukta oturacak boş vaktiniz bile olmamalı!

Çünkü siz,

Bilmem farkında mısınız ama,

Taze beyinlerin sorumluluğunu taşıyorsunuz!

Bu ülkenin geleceğini şekillendiriyorsunuz!

Şikayet makamında değil, çözüm makamında oturuyorsunuz!

Bu ülkenin yapılanmasında, en kritik görevde bulunuyorsunuz!

Bunu başaracak hayal gücünüz yoksa,

Dibimize dinamit koyanlardan biri de sizler oluyorsunuz!

Dr. H. İlker İpekdal

İletişim: 0542-8529899