Dönemin Birleşmiş Milletler Genel Sekreterinin adı ile anılan Kıbrıs için “kapsamlı çözüm plan”ı Annan planının üzerinden tam tamına 16 yıl geçti.

O gün doğanlar bugün 16 yaşında…

Kıbrıs sorununa dair Lübnan’da başlayan toplumlararası görüşmelerin üzerinden ise  dile kolay tamı tamına 52 yıl geçti.

Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta başlayan toplumlararası görüşmelerin tarihi, 3 Haziran 1968.

Ve 16 yıl önce Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Cumhurbaşkanı olan eski EOKA mensubu Tassos Papadopoulos’a  Annan Planı referandumunda en büyük desteği kim verdi?

Kıbrıs Türk solunun barış ve çözüme yaptığı katkılardan! dolayı yere göğe sığdıramadığı Kıbrıs’ın ilerici! partisi AKEL.

Ve yine ayni AKEL, Kıbrıslı Rumların yüzde 75.38 inin “HAYIR” oyu verdiği Annan Planının ret edilmesi yönünde politikalar üretti.

Peki güney komşumuzda Annan Planına “EVET” oyu yönünde destek veren tek partinin başkanı o dönemde kimdi?

Bugün, Kıbrıs Rum toplumu adına görüşme masasına oturan “Kıbrıs Cumhuriyeti” Cumhurbaşkanı Nikos Anastasiadis.

Hiç düşündünüz mü, geçen 52 yılda Rum toplumunun Kıbrıs Türklerine bakışlarında değişiklik oldu mu diye?

Artık bugün, özellikle Kıbrıs Türk solunun, Annan Planı referandum sürecinden bugüne kadar geçen sürede yaşananları ve Kıbrıs Rum toplumunun duruşunu doğru değerlendirmesi zorunluluğu bulunmakta.

Ve 52 yıldır “çözümsüzlük çözümdür” siyasetinin mimarının da Rum toplumu olduğunu artık kabul etmenin de zamanı gelmedi mi?

Çok da uzağa gitmeden 16 yıl öncesinden bugüne kadar süreyi değerlendirme cesaretimiz var mı peki?

2004 Annan Planı sürecinde KKTC Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan, Rauf Raif Denktaş idi.

Rauf Raif Denktaş’tan sonra Cumhurbaşkanlığı görevinde sırası ile Mehmet Ali Talat, Derviş Eroğlu ve Mustafa Akıncı bulundu.

Ve sırası ile Rauf Raif Denktaş sonrasında Cumhurbaşkanlığı koltuğuna Kuzey Kıbrıs’ın merkez sol partisi CTP adayı, ardından merkez sağ partisi UBP adayı ve sonrasında hala görevine devam eden sol oylar ile seçimi kazanan aday olan Mustafa Akıncı oturdu.

Ve Rauf Raif Denktaş, en sağından en soluna kadar tüm siyasi merkezler tarafından hep suçlandı.

“Çözümün” önünde hep engel görüldü, Rauf Raif Denktaş.

Ve bugün, sorgusuz sualsiz eleştirilen, siyasi varlığı üzerine politika üretilen, Rauf Raif Denktaş’ın Kıbrıs sorununda ortaya koyduğu çizgi, daha iyi anlaşılıyor, daha objektif okunuyor.

Ve bugün, Kıbrıs Türk’ü, Rauf Denktaş’ı, daha iyi anlıyor, daha iyi okuyor.

Ve bugün Ankara, uluslararası arenada Rauf Denktaş’ın eksikliğini fazlasıyla hissetme noktasının ötesinde.

Kıbrıs Türk’ü ile birlikte Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, eski Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ve özellikle Kıbrıs Türk solunun büyük partisi CTP içerisindeki kanaat önderler ile kadroları da Rauf Denktaş’a daha çok hak veriyor, bugün.

Dün Rauf Denktaş düşmanlığı ve karşıtlığı üzerinden kurgulanan Kıbrıs Türk siyasetinin sol politikaları bugün 1968 yılından beri Rum tarafının “çözümsüzlük çözümdür” siyasetinin karşısında Devlet olarak durmanın önemini ve olası bir yeni anlaşmadaki Devlet olabilmenin stratejik ağırlığını yeni yeni görmeye ve kabul etmeye başladı.

Rauf Raif Denktaş sonrası Cumhurbaşkanlığı koltuğunda görev yapan toplum liderlerimiz tarafından da Kıbrıs Türk toplumunun tüm kesimleri tarafından da Kıbrıs sorununda ortaya konan çizginin, Rauf Raif Denktaş çizgisi olmadığını, Devlet politikasının bir sonucu ve gereği olduğu daha doğru anlaşılmakta, bugün.

Ve bugün, Kıbrıs sorunun ana düğüm noktasının Kıbrıs’ın güneyine egemen olan ve sağ-sol tüm politikalara yön veren “Rum faşizmi”nin beslediği “çözümsüzlük çözümdür” siyaseti olduğunu yaşayarak bir kez daha görüyoruz.

Kıbrıs Türk’ünün görüşme masasında ve olası kalıcı çözüm ile sürdürülebilir yeni bir anlaşmadaki çizgisinin de Rauf Raif Denktaş’ın uyguladığı ve sonrasında Cumhurbaşkanlığı görevlerinde bulunan siyasi kanaat önderlerinin de sürdürdüğü siyasi pozisyon olduğu daha iyi anlaşılmakta.

Kıbrıs Türk solu duygusal hayalleri bir kenara bırakarak Rauf Denktaş’ı daha objektif okuma becerisini gösterebilirse ve Kıbrıs Türk sağı da 1958’den beri Rauf Denktaş ve kuşağının ortaya koyduğu mücadeleyi karakterine yerleştirebilirse, bu toprakların kaderi değişir, dünya karşısında Kıbrıs Türk’ünün varlığı daha görünür olur

Ve bugün Kıbrıs Türk’ü yeni bir anlaşmayı ve çözümü müzakere edebiliyorsa, sebebi 1958’den beri ortaya konan mücadele ve 1968’den bugüne kadar toplumlararası görüşmelerde değişmeyen çizgiden başkası değildir.

Ve Rauf Raif Denktaş’tan sonra hiçbir şeyin değişmediği de gün gibi ortada.