Doğu Akdeniz’de konjonktür son iki yılda hızla değişti…
Bunun nedeni Doğu Akdeniz’de 4.5 trilyon dolar değerindeki hidrokarbon kaynağına el koymak için İsrail, Mısır ve Rum yönetiminin, aralarına Yunanistan’ı, arkalarına AB ve ABD’yi de alarak, kendi aralarında Doğu Akdeniz’i paylaşmaları ve sondajlara başlamalarıdır.
Rum yönetimi buna güvenerek çözümü bloke etti…
Akılları sıra Türkiye’yi ve KKTC’yi dışlayacaklar…
Oysa Türkiye, KKTC, Libya, Suriye ve Lübnan’ın da bu kaynaklarda hakkı var.

TÜRKİYE OYUNU DEĞİŞTİRDİ

Türkiye, soğukkanlılığının zaaf olarak algılandığını gördü..
İki modern sondaj gemisi aldı…
Mavi Vatan konseptini geliştirdi…
200 millik Kıta sahanlığını ve KKTC kıta sahanlığını koruma kararlılığını ilan etti.
KKTC ile deniz yetki alanlarını sınırlandırma anlaşması imzaladı..
KKTC kendi kıta sahanlığı içinde TPAO ‘ya araştırma ve sondaj yetkisi veren anlaşma yaptı.
Türkiye, sahada kararlılık ve güç gösterisi ile gaspa izin vermeyeceğini, yaptığı 3 MAVİ VATAN tatbikatı ile gaspçılara gösterdi…
FATİH gemisini Rum’un gasp ettiği Türk Kıta Sahanlığı içindeki Baf’ın 60 km açığına gönderip sondaja başladı.
YAVUZ gemisini Karpaz açıklarına göndererek sondaj yaptı.
Rum devleti ve Yunanistan AB’ı devreye soktu, AB Konseyi Türkiye’yi kınadı ve yaptırım uygulama kararı aldı….
Yanıt olarak Fatih gemisini yeniden sondaj için gönderdi…
KKTC’de egemen Türk deniz ve hava üssü kurma ve Maraş’ın açma kararları alındı…
Ve, geçtiğimiz hafta Libya ile “Deniz Yetki Alanlarının sınırlandırılmasına ilişkin Mutabakat Muhtırası” ve askeri işbirliği anlaşması imzalayarak Doğu Akdeniz’deki tüm dengeleri değiştirdi, denizlerimizi gasp etmek için yıllardır yazılan senaryoları, yapılan emrivakileri, gasp girişimlerini ve şer ittifaklarını bir vuruşta darma dağın etti.
KKTC’de gelişmeleri okuyamayan teslimiyetçi Akıncı’nın etkisi altındaki 4 parçalı hükümet düştükten sonra kurulan yeni hükümet, Rum’a ve destekçilerine yanıt olarak federasyon tezini terk ederek İKİ DEVLETLİ ÇÖZÜMÜ programına aldı..
Türkiye yetkilileri bundan sonra artık egemen-eşitliğe dayalı-iki devletli bir çözümün konuşulacağını açıkladı
Bu kararlılık ve güç gösterileri karşısında Rum yönetimi ve Yunanistan panikledi…
Rum ve Yunan basını her gün “AB ve ABD’ye güvenerek Türkiye’ye meydan okumak yanlıştır. Türkiye çok güçlüdür, onunla savaşamayız, Türkiye’ye karşı kimse yardımımıza gelmeyecek. Tehditler, yaptırımlar, Türkiye’yi etkilemez, durdurmaz, herşeyi kaybedeceğiz. Fatih ve Yavuz’un sondajları, Maraş’ın açılması ikinci ‘işgal’ harekatıdır. Türkiye’yi durduracak tek yol görüşmeleri bir an önce Guterres belgesi temelinde başlatmaktır…” temalarını işleyen yorumlar ve haberler yayınlıyor…
Özetle Rum yönetimi ve Yunanistan, Türkiye’nin güç gösterisi ile verdiği mesajı aldı, konjonktürü doğru okumaya başladı..

AKINCI GÖREMİYOR

Peki bunlar olurken, federasyon hastalığına yakalanan ve psikolojisi- kimyası bozulan Akıncı ne yapıyordu?
Türkiye’ye laf sokuşturarak, Barış Pınarı Harekatı’na karşı tavır koyarak, “Türkiye’ye diklenirim, biat etmem” tafraları atarak, kendi gölgesi ile kavga ediyordu.
Bu yolda KKTC’nin 36. Kuruluş yıldönümü törenlerinde askeri cipe binmeyi reddederek Amerikan Cadillac’ta hava basmaya kalkacak kadar tuhaflaştı…
Maraş’ı açma kararına karşı çıkarak, “benim istemediğim birşeyi yapamazsınız” diyecek kadar ölçüyü kaçırdı.
“İki devletli çözüme izin vermeyeceğim, federasyondan asla vazgeçmeyeceğim” diyerek, Türkiye’ye kafa atmaya kalktı…
Meclis’in, hükümetin, Halkın, Türkiye’nin reddetmesine rağmen, emrivakiyle kabul ettiği ve garantörlüğe son vermeyi hedefleyen Guterres belgesi temelinde görüşmeleri yeniden başlatmak için çırpınıp durdu.
Aklı sıra Ruma can simidi atacak, garantörlüğü sonlandıracak, KKTC’yi birleşik Kıbrıs’ın bir vilayeti haline düşürecek, Türkiye’yi Kıbrıs’tan ve Doğu Akdeniz’den dışlayacaktı...
Çocuklar bile böyle bir safsatanın hayalini kurmaz...
Çok açık; Akıncı, dev Türkiye’nin bölgede verdiği mesajları, Kıbrıs’ta sergilediği kararlılığı anlama ve konjonktürü okuma kapasitesine sahip değil…
Yapamıyor, çünkü kapasitesi bu kadar…
Yapabilseydi, Rum’un, Yunan’ın görmeye başladığı Türkiye gerçeğini görür, konjonktürü doğru okur ve safını Rum-Yunan-emperyalizm tarafında değil, Türkiye safında belirlerdi…
Türkiye’ye rağmen, Türkiye’yi dışlayarak hiçbirşey yapılamayacağını Rum-Yunan anlıyor da Akıncı hala anlamıyor, “biat, dik duruş” lafları ederek Türkiye ile çatışma arıyor…
Türkiye ile çatışmaya devam ederse bırakın Kıbrıs sorununu çözmeyi, yurt dışı temas bile yapamayacağını, ancak köy panayırlarında nutuk atabileceğini bile hala anlayamıyor..
O zaman gidecek…
Gelişmeleri doğru okuyan, Anavatana ve KKTC’ye gönülden bağlı Kıbrıs Türk Halkı onu götürecek, başka yolu yok…