1.5 asra yakın bir süre boyunca devam eden soylu varoluş mücadelesi sonucu kanla, canla, büyük özverilerle, acılarla, çilelerle, binlerce şehidimizin canı pahasına kurduğumuz bağımsız-egemen cumhuriyetimizin 36. Yıldönümünü kutluyoruz…
Cumhuriyetimizin 27. Kuruluş Yıldönümünde, yani 15 Kasım 2010’da kurucu Cumhurbaşkanımız rahmetli Rauf Denktaş’ın Mücahitler Derneği’nde yaptığı VASİYET niteliğindeki bir konuşmasını anımsadım..
TMT Derneği, Mücahitler Derneği merkezinde düzenlediği mütevazi bir törenle bazı TMT mensupları ile aralarında benim de bulunduğum Kıbrıs davasına hızmet eden gazeteci, yazar, siyasetçi ve değişik mesleklerden insanlarımıza plaket vererek onurlandırmıştı…
Törende bir konuşma yapan kurucu Cumhurbaşkanı Denktaş, “kan ve canla kurulan KKTC devletinin 27 yaşına geldiğini, kimsenin 27 yaşına gelmiş bir devleti yok sayamayacağını, müzakerelerin bu gerçek temelinde yürütülmesi gerektiğini ve anlaşmanın da iki egemen devlet temelinde olmasının şart olduğunu” vurgulamıştı…
Ne denli haklı olduğu her gün yeniden yeniden kanıtlanıyor…

EN YÜCE AŞAMA

Bir Halkın ulaşabileceği en yüce, en onurlu mertebe, bağımsız-egemen devlet kurma aşamasıdır.
Kıbrıs Türk Halkı, yüzyıllık varoluş mücadelesinde, inanılmaz özverilere katlanarak, kanını dökerek, canını vererek bu yüce aşamaya ulaşma onurunu elde etmiş ve kendi bağımsız-egemen devletini kurmuştur.
Kurucusu ve eşit ortağı olduğu Kıbrıs Cumhuriyeti devletinden, ortağı Rumlar tarafından silah zoruyla dışlandığı 1963 Aralık ayı sonundan itibaren, kendi ayrı bağımsız yönetimini oluşturan Kıbrıs Türk Halkı, bu yönetimini aşama aşama geliştirmiş ve 1974 Türk Barış Harekatı’nın sağladığı demokratik ve özgür koşullarda self-determinasyon hakkını kullanarak kendi bağımsız ve egemen Cumhuriyetini kurmuştur...
1964-1967 döneminde Genel Komite; 1967’de Geçici Kıbrıs Türk Yönetimi, 1968’de Kıbrıs Türk Yönetimi, 1974’de Otonom Kıbrıs Türk Yönetimi, 1975’de Kıbrıs Türk Federe Devleti ve 1983’de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti….
Bağımsız Devlet hedefine yönelik olan bütün bu aşamalar, içimizdeki Rum muhibbi işbirlikçilerin iddia ettiği gibi, KKTC’nin bir gecede, sırf bazı kişisel amaçlar için aniden ilan edilen geçici bir aşama olmadığını kanıtlamaktadır…
Bunu herkes bilmeli, nereden nereye geldiğimizi anımsamalı, 1974 öncesinin acı, yoksulluk, kan, ölüm, umutsuzluk dolu o karanlık günleri ile bugünleri kıyaslamalı ve bugün sahip olduğumuz herşeyin tek güvencesinin, Anavatan Türkiye’nin garantörlüğündeki bağımsız-egemen devletimiz olduğunu anlamalıdır...

KKTC’YE İNANMAYAN CUMHURBAŞKANI

Ne yazık ki, Cumhuriyetimizin 36. Yılında, KKTC’ye inanmayan bir Cumhurbaşkanı o kutsal makamı işgal etmektedir…
Akıncı, bize her türlü kötülüğü yapan, aşağılayan, katleden, ambargo uygulayan, köylerimizi yakıp yıkan, hala bizi “azınlık” olarak niteleyen Rum tarafıyla “ Türkiye’nin garantörlüğünün olmayacağı veya sulandırılacağı, egemenliği olmayan, iki cemaatten ve iki eyaletten oluşan, eşitliğimizin tek bir oya indirgendiği, topraklarımızın beşte birinin Rumlara verileceği, yüzbinlerce Rum ve Yunan’ın 4 özgürlük hakkına dayanarak Kuzeyi istila edeceği, tek egemenliğe, tek devlete, tek halka, tek vatandaşlığa, tek kimliğe, tek ekonomiye dayalı birleşik federal Kıbrıs” empoze etmeye çalışmaktadır…
Kısa sürede bizi Rum egemenliğine sokacak böyle bir safsata uğruna, devletimizden, bağımsızlığımızdan, egemenliğimizden ve topraklarımızdan vazgeçmemiz, Rum yönetimine yamalanarak, azınlık statüsünü, OTONOMİ’yi veya manda yönetimini kabul etmemiz asla söz konusu olamaz…
Bir kere egemen KKTC’yi ortadan kaldırdılar mı, Türk askerini adadan çıkarmak, Türk halkını yok etmek, Kıbrıs’ı Türkiye’den koparmak ve Türk etki sahasından uzaklaştırmak, Kıbrıs ve Doğu Akdeniz’deki Türk-Yunan dengesini Yunanistan lehine daha da bozmak, Kıbrıs’ı tümüyle Rumlaştırmak ve Ege Adalarında yaptıkları gibi, Anadolu’ya karşı bir üs olarak kullanmak mümkün olacaktır.
Dolayısı ile bizim, bir asırlık soylu bir varoluş mücadelesi sonucu kurduğumuz ve 36 yıldır tüm baskılara karşı savunduğumuz Cumhuriyetimizi kararlılıkla korumamız, sadece Kıbrıs’taki Türk varlığını savunmanın değil, Anadolu’daki Türk varlığını ve Doğu Akdeniz’deki Türk milli çıkarlarını savunmanın da gereğidir.

ANAVATANLA KAVGA EDEN BİR CUMHURBAŞKANI
Ne acıdır ki, 2004’de devletimizi tasfiye etmeyi öngören Annan Planı’na EVET dedirtmek için, gece gündüz çalışan, dış güçlerin gözdesi olan, teslimiyetçi, tavizci politikalar izlemeyi “barışçılık” sanan, müzakere sürecinde korkunç tavizler vererek bizi uçurumun kenarına, felaketin eşiğine getiren, 1960 anlaşmaları ile elde ettiğimiz haklardan bile vaz geçen, tarihimizde ilk kez garantörlüğü pazarlık konusu yapan, kabul edilmez bir taviz haritası sunan ve Anavatanla sürekli kavga eden Mustafa Akıncı, hasbelkader cumhurbaşkanlığı makamındadır..
Anavatanla kavgayı, Halkımızı “tek çarenin federasyon olduğuna” inandırmayı hedef olarak benimsemiştir.,
Vatan yaptığımız topraklarımızı kolayca Rum’a vermeyi, bağımsız-egemen devletimizi yok ederek bir eyalete dönüştürmeyi ve Halkımız Anavatanından koparmayı başaracağını sanmaktadır…
Hayal aleminde yaşıyor!
Çünkü, Kıbrıs Türk halkı, Akıncı’nın verdiği tavizlerle kurulacak bir federasyonun, KKTC’nin tasfiye edilmesini, egemenliğimizin yok edilmesini, Rum nüfus içinde basit bir azınlık durumuna düşürülmemizi, adanın kısa sürede Rumlaşmasını ve Kıbrıs’ın Türkiye’den koparılmasını getireceğini çok net olarak görmektedir…
Bu devleti yerde bulmadık, bu devlet gökten zembille inmedi, bu devlet bize altın tepsi içinde hediye edilmedi....
Bir asırdan fazla süren acılarla, özverilerle, kahramanlıklarla dolu soylu bir varoluş savaşımının sonucunda kuruldu....
Kıbrıs Türk Halkı, teslimiyetçi Akıncı’ya rağmen, Cumhuriyetimizi ve topraklarımızı bu bilinç ve kararlılıkla koruyacak ve devletimizi sonsuza dek yaşatacaktır...
Cumhuriyetimizin 36. Yıldönümünü bu duygu ve düşüncelerle kutlarken, şehitlerimizin emaneti olan bu devleti sonsuza dek yaşatma andımızı yineliyoruz.
Varoluş mücadelemizin liderlerini, şehitlerini, Barış Harekatı’nın Anavatan devlet ve hükümet yetkililerini, komutanlarını, devletimizin kurucusu Denktaş’ı, KKTC’nin ilanı ve yaşaması için emek veren herkesi rahmet ve minnetle, gazilerimizi şükranla anıyorum…