CTP Kime Hizmet Ediyor?
CTP’nin yeni yönetiminin KAOS’tan beslenme yaklaşımı, isyancı yeniçerilerin “Kelle isteriz” diyerek bayrak açıp Saray’ı basmasından farklı bir yöntem değildir.
Çocukların eline “ANKARA ELİNİ ÜSTÜMÜZDEN ÇEK” pankartları tutturanlar, orta eğitim öğrencilerini provoke edip Başbakanlık ve benzeri yerlerde isyana zorlayanların, evlatları ölen acılı ailelerin tuttuğu yasa bile saygısı yoktur.
CTP’nin iktidarda olduğu yıllarda trafik kazalarında canını kaybedenlerin sayısı kayıtlardadır.
Bu ülkede Türk-Sen’in unutulmaz yönetim kadrosu Necati Taşkın, Artemel Karal ve Erdoğan Sonsal, Cumhurbaşkanı Denktaş’ın oğlu Raif Denktaş, Başbakan İrsen Küçük’ün oğlu Kemal Küçük trafiğe kurban giden onlarca kişiler arasındadır.
Trafik kazaları her dönemde yaşanmakta, üstelik alınan tüm önlemlere rağmen artmaktadır.
Peki hayatının baharında trafik kazasında can veren öğrenci kardeşlerimizi kendi siyasetlerine alet etmek isteyenlerin yaklaşımı nereden kaynaklanmaktadır?
Halkı kışkırtma, devlet otoritesini zaafa uğratma amacından başka bir amacı olmayan bu tutum aynı zamanda Kıbrıs müzakereleri ile de ilintilidir.
Kan üzerinden siyaset yapmak, insanların acısını kaşımak, kelimenin tam anlamıyla insanlık dışı bir yaklaşımdır.
CTP ve yandaşları bu yolu ilk kez denememiştir.
Annan Planı döneminde bir gecede “fırıldak” gibi dönenler türemiş, çantalar dolusu Euro’lar yandaşlara peşkeş çekilmiştir.
O dönemde canıyla uğraşan Cumhurbaşkanı Denktaş aleyhine yürüyüşler düzenlenmiş, Girne Caddesi’nde “Hain Denktaş” sloganlarıyla hainliğin en katmerlisi ortaya konulmuştur.
Ne yazık ki mukavemetçi milliyetçi Kıbrıs Türk Halkı’nın içinde de “Sakallı Vasfi”ler vardır.
Bunlar, kendi halkının yanında olmak yerine karşı tarafa hizmet etmekte, Fareli Köyün Kavalcısı misali, halkı peşinden sürükleyip mutlak bir yok oluşa sürükleme sevdasındadırlar.
CTP’nin adını aldığı “Cumhuriyetçi” kelimesi, günümüzde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni değil, Kıbrıs Cumhuriyeti’ni işaret etmektedir.
CTP, şüphesiz başlangıçta bu çizgide değildi..
Dönüşe dönüşe bu hale geldi, nabza göre şerbet vererek “UBP de böyle yaparak kazanıyor” yalanına sarıldı, renkten renge girerek neredeyse “gökkuşağı” halini aldı.
Annan Planı döneminde “Bu işi üç ayda çözeceğiz” yalanıyla meydana çıkanlar, sorunu çözmek bir yana daha da derinleştirmiş, kapıların açılıp geçişlerin serbest bırakılmasıyla ise Rum tarafının yıllarca söylendiği gibi KKTC’den çok da üstün bir durumda olmadığı ortaya çıkmıştı.
Rum’un geçişlerde çıkardığı zorluklar, insanlar arasında ayrım yapması bir yana Türk tarafının gelişmişliği karşısında uğradığı şaşkınlık günlerce yazılıp çizilmişti.
O dönemin başbakanı sayın Derviş Eroğlu, “Biz bu otoyolları Rumlar için yapmadık” demiş, KKTC sınırlarının Avrupa Birliği, ABD ve Rumların hayal ettiği şekliyle gerçekleşemeyeceğinin mesajını vermişti.
Şimdi hiç kimse bize, o dönemde “CTP’nin AB kaynaklarından yararlanmadığını” söylemesin.
Sadece CTP değil, bir çok sivil toplum örgütü AB’nin bu nemalandırma projesiyle kemiklenmiş, Kıbrıs Türk Milliyetçiliğinin zayıflatılması için bu kaynakların bir bölümü kullandırılmıştır.
Oysa siyaset, ilkeli, sağlam temellere dayanan ve bir gecede değişecek kadar kaymak olmamalıdır.
40 yıl önce söylediğini bir milim bile değiştirmeden, aksine geliştirenlere ne kadar saygı duyuyorsak, fırıldak gibi dönenler ve üç gün önce söylediklerini inkar edenlerin haline acıyoruz.
Onlar kendilerini çok iyi biliyorlar.
Bu küçük ülkede herkes birbirini tanıyor, herkes sivil toplum örgütleri ve siyasi partilerin gizli ajandasını çok iyi biliyor.
Laf üretmekle, gerçeklerden uzak yalanlarla, insanları tahrik edip karışıklıktan faydalanarak istedikleri senaryoyu oynamaya kalkanlar hangi zamanda yaşadığımızın farkında bile olmayabilir.
Kıbrıs Türkü, bu küçük ülkede dönen o büyük dolapların hepsinin farkındadır.
AngloSaksonların ABD ile birlikte sahnelediği Orta-Doğu’yu paylaşma ve İsrail’in topraklarını genişletme projesi halen devam etmektedir.
Osmanlı İmparatorluğu döneminden kalan enerji kaynaklarına ev sahipliği yapan topraklar, sömürgeci ve emperyalist Avrupa ve ABD için vazgeçilmez bir kaynaktır.
Bu enerji havzaları arasında Kıbrıs’ın da bulunduğu yıllardır bilinmektedir.
Kan, gözyaşı ve ölüm kokan ABD-Avrupa patentli cehennem senaryoları içinde yer alan Kıbrıs, Türkiye’nin kesin ve tartışmasız garantörlüğü ile güvenli bölge olma özelliğini muhafaza etmektedir.
CTP’nin de desteklediği Rum’dan nemalanan gruplar artık bir karar vermek zorundadır.
Ya Kıbrıs Türkü olarak, kendi milletiniz için mücadele vereceksiniz, ya da gizli gizli işbirliği yaptığınız Rumlara yamanacaksınız.
Yrd. Doç. Dr. Güven ARIKLI
Faşist arıyorsanız Rum’a bakın! KKTC’deki sol sendika ve örgütlerin ağzından düşürmediği “faşist” sözcüğünün dik alasının yaşandığı Güney Kıbrıs’ta yaşananlar ortadayken, Güney’e geçen Kıbrıslı Türkler’in ELAM yanlısı gruplarca saldırıya uğradığı polis kayıtlarına geçmişken, Rum çocukları Türk düşmanı olarak yetiştirilirken KKTC’deki bazı sözde sendikacılar ve işbirlikçisi sözde gazete yazarları, ahlaksızca saldırılarda bulunmakta, Kıbrıs Türk Halkı’na apaçık ihanet etmektedir.
Kıbrıs Türkleri’nin 50’lerden bu yana yapmaya çalıştığı, vatanını, namusunu ve yaşama hakkını korumaktan başka bir şey değildir.
Buna hukukta “meşru müdafaa” denir.
1963’te anayasa değişikliği talebiyle Akritas Planı’nı uygulamaya koyan Rumlar, 20 Aralık 1963 gecesi başlayan olaylarla 30 köye saldırı düzenlemiş, bu sayı kısa sürede 103 köyde katliama dönüşmüştür.
1950’lerden başlayarak sistemli bir şekilde Türk düşmanlığını eyleme koyan Rumlar, 16 Ağustos 1960’ta Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bağımsız bir devlet olarak kurulmasının ardından başlattığı dışlama ve soykırıma varan saldırılarını günümüzde de farklı boyutlarda sürdürmektedir.
KKTC topraklarında KKTC kimliği ile yaşamını süren bazı aklı evveller, hala Rumlar’la bir arada yaşama konusunda israr etmekte, Türk yönetimini akla hayale sığmayacak sözde suçlamalarla zor duruma düşürmeye çalışarak Rum yönetiminin uşaklığına soyunmaktadır.
Oysa genetiğinde Türk düşmanlığı bulunan Rumlar, hata üstüne hata yapmakta, insanlık dışı davranışlarına her gün bir yenisini eklemektedir.
Rum zihniyetini ortaya koyan son olayda, 23 Nisan Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlamaları için KKTC’ye gelmek üzere yola çıkan Sırp çocuklar, sınırdışı edilmiştir.
Bu olay, Rumlar’ın fanatizmden öte “Türk düşmanlığı” ile yoğrulmuş olduğunu ortaya koymakta, Rumlar’ın gülümseme maskesi altında kin, nefret ve yoketme arzusu taşıyan duygular yattığı ortaya çıkmaktadır.
Toplam sayısı 12 olan 10-13 yaşlarındaki çocuklar, sınırdışı edilerek özel bir uçakla ülkelerine gönderilmiş, Kıbrıs’tan deport edilmiştir.
Gözyaşları arasında ülkeleri ülkesine dönen çocuklar ve yanlarındaki eğitmenler, yaşananlara bir anlam verememiş, Rum’un çirkin yüzünü onlar da yaşayarak öğrenmiştir.
Peki içimizdeki Rumcular?
Başta KTÖS yöneticileri ve yandaşları olmak üzere kendilerine “Rumcu” denildiğinde canı sıkılan ve yüzü kızaranlara bir kez daha seslenmekte yarar var..
Bu insanlık dışı olayı siz nasıl karşılıyorsunuz?
Gündemi değiştirmek için “TL’den vazgeçelim, Euro’ya geçelim” diyerek bu olayı geçiştiremezsiniz.
Türkiye’deki Anayasa değişikliği ile ilgili gerçek dışı söylemlerinizle de bu olayı geçiştiremezsiniz.
Ne söylerseniz söyleyin inandırıcı olamayacağını biliyorsunuz.
Onun için sus-pus olup, sesinizi çıkarmıyorsunuz.
Sayın Akıncı’nın yüzüne kapıyı çarpıp sigarasını tüttüren Anastasiadis’e de bir sözümüz var.
“Siz hangi çağda yaşıyor, hangi akla hizmet ediyorsunuz.”
Siz kendinizi ne zannediyorsunuz?
- HOCALI’YI UNUTMAYACAĞIZ 25.02.2018
- Dr. Küçük ve Denktaş 14.01.2018
- 21 Aralık, Maskelerin Düştüğü Gündür... 21.12.2017
- SİZ KARAR VERİN… 17.12.2017
- Bu Adam mı ? Arkadaş! 08.10.2017
- Barzani’ye Son İkaz 04.10.2017
- Avrupa Birliği yerine Türk Birliği 06.09.2017
- NE ZAMAN KENDİNİN FARKINA VARACAKSIN? 12.07.2017
- Dün, Dünya Basın Özgürlüğü Günüydü ! 04.05.2017
- Faşist arıyorsanız Rum’a bakın! 20.04.2017
Yorumlar