Rum yönetimi sözcüsü Prodromos Prodromu, Akıncı-Anastasiadis görüşmesinden 10 gün sonra, 18 Ağustos’ta yaptığı açıklamada “Türkiye, her federasyon için geçerli olan genel siyasi eşitlik ilkesini çarpıtarak, devletin her kararı için bir Kıbrıs Türk olumlu oyunun gerekli olduğuna ilişkin istek aracılığıyla federal yönetim biçiminin kontrolünü istiyor” dedi…

Demek ki 9 Ağustos’ta “siyasi eşitlik” konusunda uzlaşılamamıştır…

Federasyonun doğasında var olan, BM’nin tartışılmaz çözüm parametreleri içinde yer alan ve asla pazarlık konusu olmayan yaşamsal önemdeki siyasi eşitlik konusunda anlaşma yoksa Crans Montana’dan bu yana ne değişmiştir?

Ne değişmiştir ki Akıncı, “Her şey çok olumlu, Lute gelsin, referans şartlarında uzlaşabiliriz, 3’lü görüşmeye de hazırız” şeklinde açıklamalar yapmıştır?

Siyasi eşitlikte anlaşma olmadığına göre, Akıncı’nın Lute’a “gelme, çünkü Rum zihniyeti değişmemiştir, hala siyasi eşitliği kabul etmiyorlar” demesi gerekmez miydi?

RUM NE ANLIYOR?
Anastasiadis’in görüşü şudur:

“Kıbrıs Cumhuriyeti’ni Rumlar yönetsin. Bu Cumhuriyet içinde Türklere özerk statü (muhtariyet) verilsin. Tüm konularda değil, sadece Dışişleri ve Savunma gibi bazı konularda 1 tek Türk’ün oy hakkı olsun… Türklerin her konuda 1 oy hakkı olursa bu “siyasi eşitlik” olmaz, Türkiye’nin Kıbrıs Cumhuriyeti’ni kontrolü olur…
Daha önce defalarca yazdım:

Bunlar, Anastasiadis’in danışmanı, eski müzakere heyeti üyesi Poliviu’nun 27 sayfalık raporunda belirtilen görüşlerdir…

Bu, federasyon veya gevşek federasyon değildir…

– Rumlara ait Kıbrıs Cumhuriyeti içinde özerk yönetim hakkına sahip Türk azınlığı statüsüdür…

– Irak içindeki Kuzey Irak bölgesel yönetimi gibi; Kıbrıs Cumhuriyeti içindeki Kuzey Kıbrıs özerk bölgesel yönetimi…

SİYASİ EŞİTLİK NEDİR?
Oysa Federasyonların olmazsa olmazı olan “siyasi eşitlik”, iki eşit-egemen kurucu halkın-devletin kurdukları ORTAKLIK cumhuriyetini BİRLİKTE YÖNETMELERİDİR.

Böyle bir federasyonda tüm organlarda ETKİN KATILIM olur…

Tüm kararlar KONSENSÜSLE alınır…

Ya da, 1960 Anlaşmalarında olduğu gibi, VETO VE AYRI OY ÇOĞUNLUĞU HAKKI olur…

SORUMLU AKINCI
Siyasi eşitlikte bugün sorun yaşanıyorsa, bunun baş sorumlusu, Anastasiadis’ten önce CB Akıncı’dır.

Çünkü garantörlükte yaptığı gibi, asla pazarlık konusu olmayan siyasi eşitliğimizi de pazarlığa açmıştır.

Bununla da kalmamış, 1960’da elde ettiğimiz VETO ve AYRI OY ÇOĞUNLUĞU hakkımızdan Halkın, partilerin, hükümetin, Meclisin bilgisi ve onayı dışında vazgeçerek, sadece 1 tek Türk’ün onayını yeterli görmüştür…

O Türk de, Rum muhibbi, işbirlikçi, teslimiyetçi olursa yandı gülüm keten helva…

Oysa 1960 Antlaşmalarında Bakanlar Kurulundaki 3 Türk’ten 2’sinin, Meclis’teki 15 Türk’ten 8’inin oyu gerekliydi…

Üstüne Türk Cumhurbaşkanı Muavininin VETO hakkı da vardı…

Akıncı 1960’daki haklarımızdan teslimiyetçi bir anlayışla vaz geçerek Rum’un iştahını kabartmıştır.

Anastasiadis de, son bir gayretle o 1 tek Türk’ün onayını sadece bazı önemsiz konulara indirmeye çalışmaktadırlar…

Özetle, Akıncı’nın, Kıbrıs Cumhuriyeti’nde tescil ettirdiğimiz siyasi eşitliğimizden verdiği taviz, çözümsüzlüğe ve statükonun devamına hizmet etmiştir…

O halde egemen eşitliğe dayalı iki devletli bir anlaşma isteyenlerin yapması gereken seçimlerde Akıncı’yı torun bakmaya göndermektir…