Önce bir hatırlayalım.

Şubat ayının başında, Yakın Doğu Üniversitesi DESAM (Deneysel Sağlık Bilimleri Araştırma Enstitüsü) ekiplerinden Prof. Dr. Tamer Şanlıdağ ve Doç. Dr. Mahmut Çerkez Ergören, COVID-19 PCR Tanı Laboratuvarında yaptıkları analizlerde, B117 İngiliz varyantının KKTC’de Ocak 2021’in ortalarında görülmeye başlandığını tespit ettiklerini açıklamışlardı.

Şanlıdağ: ‘’İngiliz varyantı koronavirüsün bulaştırıcılık sayısını gösteren Ro değerini 0.4 ile 0.7 arasında değiştirerek bulaşıcılığı yüzde 50 ila yüzde 75 oranında artırıyor.” demişti. Virüsün “Ro değerinin” de KKTC’de 3.25 olarak belirlendiğini sözlerine eklemişti.

Sonraki günlerde yapılan açıklamalarda ise, Covid-19 tespit edilen tüm vakalardabu mutasyonun da araştırılacağını açıklamıştı.

O dönem yaptığı mutasyon çalışmalarının Sağlık Bakanlığı’ndan izinsiz yapıldığı, çalışmada kullanılan kitlerin nasıl temin edildiği, çalışmaın güvenilirliği ciddi şekilde sorgulanmıştı.

Zaten konunun devamı da gelmedi!

Şanlıdağ ve ekibinin açıklamaları,Sağlık Bakanlığı’nın ülkemizdeki pandemi ile mücadelesine hiçbir katkıda bulunmamış, açıklamaları bilimsel sansasyondan öte gidememişti.

Halkımızın paniklemesi ile yanına kar kalmıştı.

….

Şimdilerde yine benzer bir durumu Şanlıdağ ve ekibi bizlere yine yaşatıyor.

Bayram tatilinin ilk günlerin yine benzer bir sansasyonel bilim haberi ile uyandık.

Bu sefer de Kuzey Kıbrıs'ta ilk kez insandan evcil hayvana COVID-19 bulaştığını belirlediklerini açıkladılar. Üstelik virüsün İngiliz varyantı ile!

“İngiliz varyantı ile enfekte olan kediye temas eden insanları da takip ediyoruz” diyen Şanlıdağ, belli ki Sağlık Bakanlığı’nı yine haberdar etmemişti.

Sağlık Bakanlığı, Bulaçıcı Hastalıklar Üst Komitesi de bu açıklamalarla ilgili kamuyounu aydınlatıcı açıklamayı şimdiye kadar yapmadı.

“İngiliz varyantı ile enfekte olan kediye temas eden insanları da takip ediyoruz. Böylece insandan kediye geçen virüsün, kediden tekrar insanlara bulaşıp bulaşmadığını da ortaya çıkarmış olacağız” diyen Şanlıdağ’ın bu açıklamasını Sağlık Bakanlığı mercek altına almalı, derhal soruşturma başlatmalıdır.

Çünkü ortada Sağlık Bakanlığı’ndan ayrı bir temas takibi söz konusu.

Üstelik, insandan kediye bulaştan çok, kediden insana bulaşın olabileceğinin ya da olamayacağının, devlet tarafından değil de denetimsiz, kapalı devre çalışan bir laboratuvar tarafından araştırılması da kabul edilebilir bir durum değildir.

Belli ki Şanlıdağ, çalışmaların bilimsel altyapısını ve verilerini, konu ile yetkili bilim çevreleri ile paylaşmayarak yine kapalı kutu, denetimden uzak bilimselliği tercih etmiş görünüyor.

Hal böyle okunca da, yine bilim üzerinden meydatik olma kaygısını gerçek bilimselliğe tercih etmiş olma ihtimali daha ağır basıyor.

Sağlık Bakanlığı’na, Bulaşıcı Hastalıklar Üst Komitesi’ne ve Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği’ne ise, ülkemizde gerçekten bilim yapanlarla bilimi medyatik olma kaygısına tercih edenleri ayaklama görevi düşüyor.

Pandemi ortamında, ülkenin en büyük üniversitesi olsa da, hiçbir kurumun ve kurum çalışanlarının devletin bilgisinden ve denetiminden uzak, kritik açıklamalarda bulunma lüksü olmamalıdır.

İçinde bilimsellik olduğu iddia edilse de pandemi üzerinden yapılacak reklamın sadece bir avuç insana yararken geriye kalan tüm halkımızı paniğe sürükleyebileceği unutulmamalıdır.

İletişim: 0542-8529899