Ahlak.

Kişide bulunan iyi ve güzel nitelikler.

Genden de gelir, çevreden de edinilir.

Önce aileden başlar.

Sonra okullardan devam eder.

İster devlet okulu, isterse özel okul olsun, okullar, çocuklarımızın ahlaklarından sorumlu mu peki?

Evet.

Önce tanımlarını bir hatırlayalım eğitim ve öğretimin.

Eğitim birey doğduğu andan itibaren başlar; aile, okul ve çevre etkileşimiyle yaşam boyu devam eder.

Öğretim, belirlenmiş olan müfredatı öğrenmek ve bu aşamadan sonra da uzmanlık kazanmak anlamında kullanılır.

Milli Eğitim Bakanlığı değil mi adı bu bakanlığın?

Devletin amacı, önce ahlaklı nesil yetiştirmek olmasaydı, Milli Öğretim Bakanlığı olurdu adı.

Eğitim öğretim yılı diye tanımlamıyor muyuz okullar açıldığında?

Okullarımız, çocuklarımızı ahlaklı yetiştirebilmek için yeterli donanıma sahip mi peki?

Tam anlamıyla değil.

Çocuklarımızın ahlaki, kültürel gelişimlerine yönelik, izlenmesi gereken ortak bir yol yok okullar arasında. Bu konuda Milli Eğitim Bakanlığı’nın umursamazlığı ise had safhada.

Yok pink day, yok blue day, yok cadılar bayramı, yok Noelde Noel Baba’nın kucağına oturtmak diye her yıl birbirinin kopyası aktivitelerde harcarken çocuklarımızı, onları aslında kimliksiz büyümenin kucağına oturttuğumuzun ne kadar farkındayız acaba?

Okullara başlayınca çocuklar da değişmeye başlıyor bu ülkede!

Ama genelde olumsuz yönde!

Önce bir kültür ya da kimlik şoku yaşıyor.

Türkçe dersinde, İngiliz aksanlı bir öğretmenle karşılaşıyor.

Kıyafet yönetmeliğini delen onlarca öğretmenin, podyuma çıkmışcasına gösterilerini izliyorlar meraklı gözleriyle.

Karmakarışık müfredatları marifet sayarken özel okulların yönetimleri, kafalarına göre takılan bazı öğretmenlerin seçimlerini kontrol etme zahmetinde bile bulunmuyorlar.

İki üç aktivitede çekilen fotoğrafları Facebook sayfasından yayınlayıp, gelen beğenileri sayarak, ne kadar başarılı olduklarını anlamaya çalışıyorlar aynı yönetimdekiler.

Ailelerin maddi yarışları ise daha park yerinde başlıyor özel okulların.

Annesinin arabasından inerken görünmekten utanır hale geliyor bir öğrenci, diğerinin son model arabadan indiğini gördükçe.

Fransa’daki gezilere katılmak ‘’in’’ olurken, sıradan geziler ‘’banal’’ hale geliyor bizim ‘’elit’’ öğrencilere…

Alkol tartışma olmaktan çıkıyor son tahlilde, hangi şarabın tadının daha iyi olduğu konuşuluyor, yaşları 10 olan çocuk meclislerinde…

Cinsel deneyimlerin aslında beklenenden daha erken olduğunu itiraf ederken okulun psikoloğu, kendi varlığını sorguladığının farkında olamayacak kadar gaflet uykusunda aslında!

Öğrencilerine, bol öpüşmeli filmi izletirken devletin bir öğretmeni, bazı öğrencileri gözlerini kapatıyor elleri ile, ailelerinden okula getirdikleri terbiyeleri ile!

Yardımseverliği, yapılma esnasında fotoğrafı çekilmesi gereken bir aktivite olarak algılamaya başlıyor küçük beyinleri…

Okuldan çıkar çıkmaz, özgürlük sembolü fileli çoraplarını tuvalette giyip çıkıyor 13 yaşındaki genç kızımız.

Evinde argo konuşulmayan çocuğumuz amg’yi öğreniveriyor arkadaşları sayesinde.

Ne ülkesini öğreniyor çocuk doğru dürüst,

Ne doğayı,

Ne terbiyeyi,

N de ahlağı…

Olanı da tehlikeye giriyor bu ülkenin okullarında!

Sağlam verip arızalı alma riski artıyor her geçen gün o taze beyinleri.

Devletin elinin değmediği, gözünün görmediği konular haline geliyor çocuklarımızın okullardaki ahlaki çöküşleri.

Özel okullar için ise öğrenciler sadece kafa hesabı gelir kapısı!

Okula gittikçe ailesinden, kültüründen, ahlağından uzaklaşan çocuklarımızı görmek ise belki de en acısı…

Dr. H. İlker İpekdal

İletişim: 0542-8529899