Burası KKTC lafı insanı deli ediyor.

KKTC’yi küçümseme ve aşağılama içeriyor.

Üstüne üstlük bunu söyleyenlere bakalım.

Yani Kıbrıs Türk Halkı’na!

Yani bize, yani kemdimize.

Elde KC pasaportu, evlat ise English School’da American Academy’de.

Hasta olunduğunda Devlet Hastanesine gidilmiyor.

Doğum yapılacağında özel klinik tercih ediliyor.

Ama Burası KKTC diyor.

Diyorlar, diyoruz.

Ben de diyorum, sen de, beriki de.

Kimsemiz gözümüzdeki merteğe bakmıyoruz.

Elalemin çöpü ile uğraşıyoruz.

Sonra da “Burası KKTC”.

*****

Bu yalan dünya bizi bir yere götürmüyor tabi.

Dereboyu’na oturup, belediye için Harmancı anılıyor.

Tatar’la dalga geçiliyor.

Tufan Erhürman’a burun kıvrılıyor.

Akıncı absorve ediliyor.

Erhan Arıklı ırkçının teki deniyor.

Fikri Ataoğlu, dünkü bugünkü diye horlanıyor.

Eroğlu, “gidemedi bir türlü eve” diye suçlanıyor.

Ama bu isimlere oy veriliyor.

Bu isimler makamlara layık görülüyor.

Yani?

Yani büyük bir dilemma var.

Büyük bir ikilem.

Büyük bir tutarsızlık.

*****

Bu isimler bir işe yaramıyorsa niye oy verildi?

Bu isimler başarısızsa neden tekrar tekrar geldi?

Aslında durum bambaşka.

Durum kendine güvenmeyen statükocu halimiz.

Durum kendimizi en akıllı görmemiz.

Durum küçük çıkarlardan ötesini bilemememiz.

Yani aslında sorun biziz.

Ne Eroğlu, ne Tatar.

Ne Erhüman ne de Ataoğlu.

Seçtiklerimiz, aynadaki suretlerimiz.

Haa eğer beğenmiyoruz diyorsak iş başka.

O zaman beğenmediğimiz aslında ta kendimiz oluyoruz.

Hele bir aynaya bakalım önce.

Hele bir kendimizle yüzleşelim.

Biz ne menem bişeyiz bir öğrenelim önce.

Sonra başkasını beğenmeyelim.

Bunu yaparsak evet bu KKTC düzelecek.

Yok eğer yapmazsak daha 100 yıl “Burası KKTC” der yaşarız.