Pandeminin başında açılıp kapanma kararlarını hükümet bizzat kendisi alıyordu.

Verileri olduğu kadarıyla bizzat kendisi değerlendiriyordu.

Sonra birileri çıktı, Bulaşıcı Hastalıklar Yasası’nı dile getirdi.

Pandemi bir ‘’acil sağlık sorunu’’ olduğu için Bulaşıcı Hastalıklar Yasası devreye girmeli ve pandemi bu yasa tahtında yürütülmeli idi.

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin civcivli günlerinde, adayların birbirlerinin önüne geçmeleri çabalarından, pandemi yönetimi de nasibini aldı.

Etraflarındaki yargı tecrübesi olan birileri düğmeye bastı ve Bulaşıcı Hastalıklar Yasası’nı uygulamaya geçirmediği için bir önceki hükümeti mahkemeye verdi!

Hükümet köşeye sıkışınca ve yasanın içeriğine hakim olamayınca kısa sürede havlu atarak yetkisi Bulaşıcı Hastalıklar Üst Komitesi’ne devletti!

Siyasetin sanki maşası gibi kullandığı Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği de mahkemeyi geri çekti.

Plan işlemişti ve Bulaşıcı Hastalıklar Yasası devrede idi.

Sonra adeta at koşturmaları başladı.

Bulaşıcı Hastalıklar Yasası’nın altının zaten boş olduğuna çok iyi çalışan kişiler, yasanın sadece Bulaşıcı Hastalıklar Üst Komitesi bölümünü hayata geçirdi! Geri kalan kısmı ise bilinçli bir şekilde evet bile isteye güdük bırakıldı.

O kadar uyarılara rağmen, yasanın öngördüğü diğer komiteler çalıştırılmadı.

Arsızlık o kadar diz boyu idi ki, yasaya göre Covid-19’dan kaybedilenlerin adlarının açıklanması yasak olduğu halde, sırf bu kayıplardan da kamuoyu oluşturmak adına kaybettiklerimizin isimleri de ilan edildi!

Yetmedi, yasa ile dalga geçercesine, denetçi görevi Sağlık Bakanlığı’nda iken, Sayın Pilli çıktı, ‘’herkesin bir dayısı var’’ deyiverdi. Halbu ki gönül, yasalara karşı çıkanlara karşı kendisinin yasanın gereğini uygulayarak dayılanmasını isterdi!

Neticede, altı siyaseten boşaltılmış, karar gerekçeleri güdük, bilimsellikten uzak bir Bulaşıcı Hastalıklar Yasası ile önümüzü görmeye, kapanıp açılmaya devam ettik.

Geçenlerde bir bakanımız, Bulaşıcı Hastalıklar Yasası konusunda hükümetin elinin kolunun bağlı olduğunu söyledi.

Üzerinde biraz düşündüm.

Hem haklı hem de haksız idi.

Bulaşıcı Hastalıklar Yasası ve Üst Komite, halkın bam teline dokuna dokuna politika yapıyordu.

Sayın Pilli’nin de makam sigortası haline dönüşmüştü.

İstifa etmeyip de görevden alınmasının altında da aslında biraz da bu yatıyordu. İstifa etmeden devam ederse kahraman olacaktı, istifa etmeyip de görevden alınırsa yine kahraman olacaktı.

Formül basitti!

Statiko ve Sayın Pilli, Bulaşıcı Hastalıklar Yasası’nın derme çatma çatısı altında bir araya gelmişti!

Ama biraz düşününce çıkar yol elbette bulunur.

Bir siyasi, bir dernek, bir örgüt kalkar da, Sağlık Bakanlığı’nı Bulaşıcı Hastalıklar Yasası’nın tüm gereklerini uygulamadığı konusunda mahkemeye şikayet ederse, bu konuda MANDAMUS emri verilmesini sağlarsa, kartlar o zaman yeniden karılır.

Kasıtlı olarak işletilmeyen Sürveyans Komitesi, Laboratuvar Komitesi, Enfeksiyon Kontrol Komitesi MAHKEME ZORU İLE (MANDAMUS gereği) işletilmek zorunda kalınır.

İşte o zaman kimler kahraman olur kimlerin maskesi düşer anlarız.

İletişim: 0542-8529899