Başkanlık sistemine geçmenin şart olduğu bir döneme girmekte Kuzey Kıbrıs.

Kimimiz çözüm olmadığından dolayı sistemin çöktüğünü iddia ededursun diğerimiz KKTC’nin tanınmadığından dolayı işlerin yolunda gitmediğini öne sürsün bir gerçek var ki hep birlikte başaramadık.

Ve hep birlikte Kıbrıs Türk’ünü bir Devlet çatısı altında yaşatamadık.

Başka neden aramaya hele de nedeni dışarıda ve uzakta aramaya da hiç gerek yok.

Cevap aynadır.

Kıbrıs Türk sağı ve solu daha basit bir ifade ile siyaset kurumunun yapıları ve aktörleri Devlet ve bürokrasi yönetiminde sınıfta kaldılar.

Ve artık son nokta ve son sınırda her şey.

Sağcısı solcusu fark etmeden seçilmiş ve atanmışların kafasının içi ve vicdanları değişmedikten sonra ister tanınma olsun ister AB çatısı altında yeni bir anlaşma olsun bu düzen değişmez.

Parlementer sistemin popülizmin esiri olmuş politikacıların elinde “oyuncak” olduğu böylesi bir düzen artık değişmeli.

Ve Başkanlık sistemi tüm yönleri ile tartışmanın ötesinde uygulanmaya başlanmalı.

Ve düzen değişirken Kıbrıs Türk siyaset kurumunun da kabuk değiştirmesi olmazsa olmaz.

Anavatan Türkiye sevgisinin bağlılıktan öte bir ilkesiz bir yaranmaya ve görüş ayrılıklarının ise düşmanlık ve karşıtlığa dönüştürülmediği yeni bir duruş ile irade Başkanlık sisteminin ruhu ve karakteri olmalı.

Soğuk Savaş döneminin ideolojik önyargıları ve peşin hükümleri ile siyasetin sloganların gölgesine hapsedilmediği bir düzen gerekli.

Kıbrıs sorunun federasyon temelinde çözümü ile ilgili nüanslar bir yana anavatan Türkiye’nin sürdürdüğü Doğu Akdeniz’deki haklı mücadelesinin yanında olmalı Kıbrıs Türk siyasetinin kanaat önderleri.

Kıbrıs Türk solu ve kanaat önderleri böylesi bir desteğin ise sürdürülebilir yeni bir çözüm ve olası bir anlaşmanın önünde engel olmadığını düşünme becerisi ile kabul etme cesaretini ortaya koymalı.

Anavatan Türkiye’nin Suriye, Kuzey Irak, Libya ve Doğu Akdeniz’deki var olma ve hakkını/hakkımızı koruma mücadelesine uzak durma ve uluslararası hukuk’a dayanan iradesini yayılmacılık olarak ifade etmenin ne anlaşılabilir ne de açıklanabilir bir yanı var.

Kıbrıs Türk’ü kritik Cumhurbaşkanlığının ikinci tur seçimlerini ve akabinde olası bir sistem değişikliğini fotoğrafın büyüğünü görerek değerlendirmeli.

Sadece bir seçim olarak görmemeli Kıbrıs Türk’ü Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turunu.

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turu yeni bir gelecek seçiminden başka bir şey değil.

Yakın coğrafyada haklılığı ve Kıbrıs Türk’ünün hakkı içinde mücadelesini sürdüren anavatan Türkiye’nin yanında olmaktan korkmadan ve utanmadan yürümeli Kıbrıs Türkü.

Elbette Kıbrıs Türkünü temsil eden siyasi kanaat önderleri de.

Ve yeni bir gelecek için Kıbrıs Türkü ikinci tura giderken artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığını ve artık kaybedecek zamanının olmadığını da bilincinde.

Ve olası görüş ayrılıklarının çatışma ile değil uzlaşı ile çözüleceği diyalog temelinde diplomatik yeni bir dil ile anavatan ile birlikte hareket etmenin de olmazsa olmaz olduğunu bugün daha iyi okumakta Kıbrıs Türkü.

Ve değişmeli bu düzen.

Ama önce önyargılar ile yoğrulan ideolojilere esir olmuş zihinler değişmeli.