UBP-HP iktidarı ilk 100 günü değerlendirdikleri basın toplantısı ile de Başbakan Ersin Tatar ve Hükümetin tüm Bakanları tarafından önümüzdeki 300 gün ile ilgili icraatlar da yazılı olmayan bir toplumsal sözleşme ile beyan edildi.

Kıbrıs Türk siyasi tarihinin en geniş tabanlı Hükümeti olan ve 15 ay iktidarda kaldığı sürece de en geniş hayal kırıklığı yaratan hükümet olarak toplumsal hafıza ile kamusal vicdanda yerini alan CTP-HP-DP-TDP 4’lü koalisyon hükümetinin de ortak akıl, ekonomik istikrar ve toplumsal barış’a dair bir dibe vurma bir kaos ortamını miras olarak bırakmış olmaları UBP-HP Hükümetinin ilk 100 gününe dair Kıbrıs Türk toplumunun daha anlayışlı olmasını da beraberinde getirdi….

Getirdi elbet getirmesene de Kıbrıs Türkü, Başbakan Ersin Tatar ve kabinenin tüm bakanlarının  elinde yılların yanlışlıklarını, çatışmaların ürünlerinin, çarpıklık ve eksikliklerin Devlet idaresinde yarattığı yıkım ile kaotik durumu bir günde düzeltecek sihirli değneği olmadığının da bilincinde olmakla birlikte, enkaz devraldık feryatlarının bahaneden öte olmadığının da artık farkında…

KKTC’nin 35.nci Hükümetinin yazılı olmayan bir toplumsal sözleşme ile beyan ettikleri önümüzdeki 300 gün ile ilgili icraat ve çalışmalar arasında en önemli sınavı devlet borçlarının ödenmeye başlanması ve sistemli bir şekilde disiplinize edilmesi olacaktır/olmalıdır…

Daha açık bir ifade ile UBP-HP Hükümeti Devletin namusunu kurtarmalı, gerek bireysel gerek iş dünyasının Devlet’e karşı güvenini yeniden sağlayacak ve otoritesine yönelik yeniden toplumsal saygıyı  doğuracak adımları atmalıdır…

Ve daha basit bir ifade ile de Hükümet sınavdan da  öte Devlet’e karşı siyasal ve toplumsal bir sorumluluk yanında vicdani bir borç ile karşıya karşıyadır …

UBP-HP Hükümeti devletin iç piyasaya olan borçlarını ödeme sorumluluğunu yerine getirmekle de Başbakan ve Bakanların Devlet’e olan vicdani borçlarını da ödeyerek Devlet’e karşı vatandaşlar ve iş dünyasında oluşan güven erozyonu ortadan kaldırmaları gerekmektedir…

Güven erozyonunu da ortadan kaldıracak adımlar atılırken yani ödemeler dengesi yeniden kurulup Devlet borçlarını ödemeye başladığı andan itibaren ilk etapta devlet ihalelerinden paralarını alamayan darboğazdaki Müteahhitler  ve diğer aktörlere ödemelerin başlaması bile psikolojik ve ekonomik yeni bir motivasyon yanında iç piyasada bir ekonomik rahatlamayı da beraberinde getirecektir.

Bir diğer önemli nokta da iç piyasaya borcunu ödeyemeyecek duruma gelen Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığının bütçesi ile ilgili de Hükümetin hemen tedbir alması gerektiği ve boşa zaman harcama lüksünün olmadığıdır…

TC-KKTC  İktisadi ve Mali İşbirliği Protokolünün imzalanması ile birlikte de Devlet borçlarının ödenmesi önündeki en büyük engellerden biri de en azından bugün itibariyle kağıt üstünde kalktığına göre Hükümetin hiç vakit kaybetmeden kaynak akışını sağlamaya yönelik girişimleri hızlandırması öncelikli işleri arasında olmalıdır…

Protokole dair kaynak akışının başlamasına yönelik herhangi bir siyasal, toplumsal ve psikolojik engel de olmadığına göre daha fazla gecikme olmaması ve miras bırakılan kaotik ortamın daha da nasırlaşmaması için Başbakan Ersin Tatar’ın ağırlığını koyması gerektiği yönünde de toplumsal beklenti günden güne artıyor…

Ve umarız ki kabine değişikliğine dair fısıltı gazetesinin yaydığı siyasi dedikodular kaynak akışına dair Hükümete daha fazla zaman kaybettirmez…

Ve artık ne Devletin daha çok itibar ve güven kaybetme lüksü var, ne de Devletten alacaklarını bekleyen ülke ekonomisine yön veren ve kamu dışında önemli bir istihdam yaratan iş dünyasının krediler ve borçlar ile yatırımlarını ve varlıklarını koruma imkanları…

Çünkü bıçağın kemiğe dayanmasının üzerinden de değil 100 gün, yıllar geçti ve bir 100 gün daha geçmesine Kıbrıs Türkü’nün tahammülü yok…