Levent Özadam - Mesaj Kutusu

[email protected]

Yurt dışından arayanlar var…

Sınırüstü Yaşlılar Bakım Evinde kalanların içinde ünlü isimlerin ana babaları da olduğunu duymuşlar bizden isim istiyorlar!

Biz de duyduk da isme gelince bilmiyoruz…

Şu anda biz konunun genelde yönetimler kısmını konuşup tartışıyoruz!

Hiçbir yetkili de suçu üstüne almıyor…

Hatta ilgili bakan giderayak talimatlar yağdırıyor!

Aman benim ismim karışmasın diye açıklama yasağı getirilmesini istiyor…

Ortada rapor değil raporlar oysa!

Bölgenin uzmanı gitmiş görmüş ve rapora dökmüş işi…

Dağıtım yerleri de belli!

Ama kimsede çıt yok…

Neymiş yaşlılar o rezil durumdan kurtarılmışlar kimi hastanelere kimi de öğrenci yurtlarına yerleştirilmişler!

Yani bu iş çoktan kapandı ya da kapattırıldı…

O insanların bundan böyle mutlu ve refah ortamlarda kalacakları tablosu çizilmeye çalışılıyor!

Yazın lütfen bir kenara;

Sorumlu filan aranmayacak kimse de bunun bedelini ödemeyecek…

Her zaman olduğu gibi ölen ölecek kalan sağlar da bizim olacak!

Oysa bunun bir de aileler bacağı var…

Birkaç duyarlı vatandaş bunu ısrarla gündeme tutmaya çalışıyor ama nafile!

O da kapanacak gidecek…

Yeni bir skandal yaşanıncaya kadar!

Biz eminiz ki burada en önemli bacak aile bacağıdır…

Paralı ya da parasız at ananı ya da babanı bir kenara, ne yaparsa, hangi şartlarda yaşarsa yaşasın!

Senin keyfin yerinde çünkü…

Sana dokunmayan yılan da bin yaşasın!

Evlatlık, vefa da neymiş öyle…

Beni doğurduysa ne oldu yani!

Her koyun kendi bacağından asılır…

Çevremizde, hatta çok yakınlarımızda o kadar çok böyle düşünen var ki!

Kendilerini adam sanırsınız…

Adamlığın zerresinden nasiplenmemişlerdir!

6 Yıldan fazla oldu…

Lapta Huzurevinde yaşananlara kendi gözümle kulaklarımla şahit oldum!

15 Haziran 2015 yılında da kaleme almışız önümüze çıktı…

O günleri yaşar gibi olduk!

İşte o yazı…

Kulaklara küpe olsun diye;

“Hayırsız insanlarız vesselam…

Bunu kendimi içine katarak söylüyorum çünkü seneler var uğramamıştım!

Oysa yıllar önce arkadaşlarla toplanır karınca kararınca hediyelerimizi elimize alır ve bunun da reklamını hiç yapmadan Lapta Huzurevi’nin yolunu tutardık…

O zaman adı huzur eviydi!

Eski yerindeyken orada huzur dışında her sıkıntı vardı…

Lapta’nın en müstesna bölgesindeydi ama bakımsızlık ve ilgisizlik orada yaşayanların yüzüne re yansımış asbest çatı altında insanlar öleceği günü beklerdi…

Her zaman olduğu gibi ülkenin beceriksiz ve basiretsiz yöneticileri oraya sadece Yaşlılar Haftası dolayısıyla basın ordusuyla ziyaretler gerçekleştirip, bunları gazeteler de çarşaf çarşaf yayınlardı…

Sözde yaşlılara nasıl sahip çıktıklarını gösteriyorlardı yönetici takımı!

Sonra ülkenin inşaat müteahhitleri devreye girdi ve buraya çok yakın yerde yaşlılar için yeni bina yapmaya başladılar, o zamanlar çok da taktir aldılar ama olumsuz koşullar nedeniyle inşaatın temeli atıldı hepsi o kadar…

Yarım inşaat hala duruyor!

Oradaki yaşlılar kötü koşullar nedeniyle bakanlığın gayretleriyle Lapta’nın zirveye yakın bir yerinde eskiden otel kullanılan bir binaya taşındı…

Burası daha temizdi, daha havadardı, daha geniş bir yapıya sahipti…

Nihayet geçenlerde kısmet oldu ve yolumuz oraya düştü!

Utana sıkıla girdim kapıdan içeri çünkü yıllarca ihmal etmiştik onları, ölenler olmuş, yeni gelenler olmuştu…

Eskisine göre çok daha iyi şartlarda yaşıyorlar şimdi…

Yönetici Ayşe Kaya ve çalışanların özverilileri sayesinde!

Mümkün olduğu kadar bütün yaşlı insanlarımızı ziyaret etmeye gayret gösterdim, yaşam koşullarını gözlerimle görmek istedim…

Her bir odadan içeri girerken hep eski bina aklıma geldi, o izbe binada nasıl oldu da yıllarca yaşadılar diye sordum kendime…

Genelde tekli ya da ikili odalarda kalıyorlar, beyaz badanalı duvarlar, temiz nevresimler, her odada televizyon banyo…

Hijyen şartlarda yemeklerin pişirildiği küçük bir mutfak, dağ ve deniz manzaralı derli toplu bir yemekhane…

Hiç de fena olmayan geniş bir bahçe…

Ve odalarından girip çıkan, çoğu düşünceli yaşı 70’in üzerinde onca insan!

Ortak özellikleri gözlerinin hep bir yana odaklanmış olması, çok isterdim o anda kafalarından geçenlerin neler olduğunu öğrenmeyi!

Yönetici Ayşe Kaya’nın da rehberliğinde hepsiyle konuşmaya çalıştım…

Her birinin hayat hikayesi bambaşka!

Huzurevinde bulunuşlarının nedeni var, kimi eşine kızmış oraya yerleşmiş, kimi oğluna kızına darılmış kaçışı orada bulmuş…

Ortak noktaları oradaki çalışanlar olmuş aileleri…

İş dünyasının önde gelen insanlarının yakınlarının da orada olduğunu öğrenince içim burkuldu…

Paraya, şan ve şöhrete sahip olmuşlar ama belli ki insanlığa sahip olamamış çok kişi…

Göndermişler yurda, her ay ödenen bir miktar para, ayda yılda yapılan göstermelik ziyaretler, başka bir şey umurlarında bile değil!

Onların ailelerinden olmayan bazı ziyaretçiler bile, kendi ailelerinden daha fazla ilgi gösteriyor, bağırlarına basıyorlar onları.

Hepsinden de Allah razı olsun…

Çünkü biliyorlar ki orada kalanların tek ihtiyacı biraz sevgi, biraz şefkat ve sohbet edebilecekleri birkaç saat…

Onların hikayelerini öğrendikçe kan beynime sıçrıyor;

Hele bir tanesi, geçtiğimiz aylarda hayatını kaybetmiş ve yöneticiler aileyi aramış, cenazeyi almaları için…

Cevap ise içler acısı, insani boyuttan uzak ve tüy ürpertici;

“Ben şu anda tatildeyim lütfen siz gömüverin…”

Yanlış okumadınız sevgili okurlar!

İnsanlar analarının öldüklerini öğreniyorlar ama tatilde oldukları için cenazeye gelemeyeceklerini söylüyorlar!

Yönetim ise cenazesi kendisi kaldırıyor…

Nasıl bir insanlık, nasıl bir evlatlık nasıl bir beyin bu!

Hele de bu kişilerin Lefkoşa’nın çok ünlü bir ailesi ve servet sahibi olan insanlar olduğunu öğrenince bilmem siz nasıl düşünürsünüz?

İçimden onları deşifre etmek, isimleriyle burada yazmak gelir ama çok iyi bilirim ki ‘insan haklarını’ ihlal etmekten dolayı dava ederler beni, kazanırlar da…

Sevgili okurlar;

Sizlerden tek bir ricam var…

Ayın belirli günlerini hatta tek bir gününü Lapta Huzurevi’ne ayırın, hatta aile fertleriyle birlikte…

Onların ne hediye istedikleri var, ne kutu kutu baklava ya da başka bir şey!

Birkaç saatlik sohbetinizle belki de son demlerini yaşayan ve bir çoğu da hasta olan insanlara öyle bir şifa olursunuz ki, inanın o kapıdan çıkarken yaşayacağınız huzuru başka hiçbir zaman bulamazsınız!

Hele de yaşanmış gerçek hikayeler duymak isterseniz bir kez deneyin derim”

MESAJ KUTUSU

Sayın Sarper ALTINCIK, Bulut Akacan’ın hem elçiliği hem de sizin makamı töhmet altında bırakan açıklamalarını yalanladınız ama peki kendisini hakkında soruşturma başlattınız mı? Bu konu başka yerlere gidiyor önleminizi şimdiden alın deriz. Kamuoyu artık perde gerisinde hiçbir şeyin gizli kalmasını istemiyor!

Sayın Hasan Basri BEYCANLI, müdürü olduğunuz kurumdan bazıları yakın akrabaların Kıbrıs Sigortanın bayiliğini alamayacağını belirten ihbarlarda bulunmaya başladılar. Yanlış yorumlara neden olmamak için detaylı bir açıklama yapmak iyi olacaktır…

Sayın Dursun OĞUZ, maliye devletin hizmet alımı yaptığı işletmeleri ödemeyince çalışanlar yeni aya beş kuruşsuz girdi. Patronlar da cebinden ödemeyip devleti bekleyince mağdur olan tek kesim emekçiler oldu.

Sayın Mehmet HARMANCI, TDP genel başkanlığına yakın olduğunuz ancak bazı çekinceleriniz nedeniyle açıklamanızı geciktirdiğiniz konuşulmaya başlandı. Partinizin geleceği için kararınız hayati önem taşıyor, son sözü de sadece siz söyleyeceksiniz!

Sayın Koral ÇAĞMAN, giderayak başınız ağrımasın diye bakanlık personeline talimatlar yağdırdığınız ve açıklama yapma yasağı getirdiğinizi öğrendik. Korkacak bir şeyiniz mi var da bir takım kısıtlamalar yoluna gidiyorsunuz. Bari ufak da olsa bir açıklama yapsaydınız…

Sayın Ünal ÜSTEL, Meclis Başkanlığına en yakın kişi olduğunuz ama tekliflere çok da ılımlı bakmadığınızı duyduk. Bakalım geçmişte verilen sözler yerine getirilecek mi yoksa bakanlıklara aday bolluğu nedeniyle yapılan tartışmalar tavan mı yapacak!

Sayın Sunat ATUN, altı hayli dolu bir bakanlıkta ısrarcı olduğunuz yönetimde daha etken olmanız için böyle bir teklifte bulunduğunuz konuşulmaya başlandı. Artık üçlü koalisyon hükümeti kesinleştiği için bu konuda büyük pazarlıklar yaşanacağı da belli oldu desenize!

Sayın Ali ÖZOK, yaşlılar için tek bir kuruş almayacağınızı ve onları kendi imkanlarınızla misafir edeceğinizi memnuniyetle öğrendik. Birkaç iş insanı da böyle bonkör olsa yaşlı insanlarımız son demlerinde en azından huzurlu olurlar. Tebrik eder diğer iş insanlarına da örnek olmasını temenni ederiz…

Sayın Oğuzhan HASİPOĞLU, geçen hükümet kurulma sürecinde deyim yerindeyse resmen direkten dönmüştünüz, bakalım bu sefer bakanlık vasfına erişebilecek misiniz? Zira sizin bölgede bakanlık istemeyen neredeyse yok gibi!

Sayın Murat GEZİCİ, Türkiye kanallarının aranılan yorumcusu olarak bu sıralar geceler hiç boş geçmiyormuş. Bu arada esprileriniz ve alaycı tavrınız da gözlerden kaçmıyor. Ara sıra oralarda KKTC’nin sesini de duyurmanız yararlı olacaktır…