Muhalif olmak veya Kıbrıs sorununun çözülmesini istemenin bayrak düşmanlığı ile eşdeğer görülmesi, “önyargıların ve ideolojik körlüğün” esiri olan bir düşüncenin ürünü değil de nedir?

Bayrağa saldırmanın cazibesinin bir türlü sonunun gelmediği bir coğrafya, Kıbrıs’ın kuzeyi.

Üstelik,bazı kesimlerin böylesi bir “ilkel” düşünce ile de övünmekten hicap duymaması düşündürücü olduğu kadar da nedeni araştırılmaya muhtaç.

Gazi Mağusa surlarında kırılan bayrak direklerinin yenilenmesi üzerine “bayrak” üzerinden yine kara propagandalar yapılmaya başlandı.

Kim tarafından?

Sahnede yine bilindik kesimler ve kişiler ile yapılar.

Varsa yoksa “bayrak” a saldırmanın dayanılmaz cazibesi.

Sahneye konan ise “ucuz” bir oyun.

Binlerce yıllık tarihi eserlere zarar verildiği manipülasyonu ile bayrak düşmanlığı yapmanın kimseciklere faydası olmaz.

Tarihi burçlar üzerindeki toprak alana dikilen veya kırılan direklerin yeniden yapılması göklerde dalgalanan bayraklarımızın ne anlattığını ve nelerin teminatı olduklarını, Kıbrıs Türkü bugün daha iyi anlıyor.

Ve “solcu” olmak ile Kıbrıs sorunun çözülmesini daha çok istemenin, Türkiye karşıtlığı ve bayrak düşmanlığı ile eşdeğer zanneden kesimlerin ise artık anlaşılabilir bir yanı yok.

Kıbrıs’ta adil ve sürdürülebilir bir anlaşmanın gerçekleşmemesinin veya Devletin karakterinin adil ve hizmete dayalı bir yönetim anlayışı olmamasının suçu, ne bayraktır ne de anavatan Türkiye’dir.

Böylesi bir gerçekliğin ise tüm kesimlerce kabul edilmesi, vicdan ve akla karşı bir ödev, tarih ile topluma karşı da bir sorumluluktur.

Peki, nedir bayrak?

Kıbrıs üzerinde yaşayan toplumlar için farklı anlamları olduğu da ortada, bayrakların.

Ve, Kıbrıs’ın güneyinde dalgalanan bayrakların Rumlar için bile yıkım, gözyaşı, soykırım, katliam ve savaş’ın sembolü olduğu gerçeği kadar Kıbrıs’ın kuzeyinde bambaşka bir gerçeğin göklerde dalgalandığı gerçeği de ortada.

Kıbrıs’ın kuzeyinde gökyüzünde dalgalanan bayrakların, “bayraklarımızın” hatırlattığı ve anlattığı tek şey ise özgürlük, güven ve barış içerisinde yaşamaktır.

Yoktur ötesi.

Dünyanın diğer sancılı coğrafyalarında ay yıldız’ın anlattığı diğer her şey gibi.

Ve, Kıbrıs Türkleri veya “bayrağa” saldırmanın cazibesinde kurtulamayan kesimler, zaman zaman Ankara hükümetleri ile düştükleri görüş ayrılıklarını da bayrak düşmanlığına ve Türkiye karşıtlığına taşımaktan vazgeçmeli.

Ve, Kıbrıs Türk solu da artık “soğuk savaş”ın ezberlerinde kurtularak milli kimlik ve kültüre mesafeli duruşundan vazgeçmeli.

“Tek ülke tek sosyalizm” ülküsünün esareti ile milli kimlik ve kültüre sahip çıkmayı “faşizm” ile eşdeğer kabul etmeyi sürdürme ve eskide kalmış ideolojik dogmaların prangalarından kurtulmayı başaramayan sol düşünce, Kıbrıs’ın kuzeyinin kaderi olmamalı.

Bayrak üzerinden yapılan kısır tartışma ve kara propagandalar karşısında ise Kıbrıs Türk sağının “sağır sultanı”  oynamasının ise anlaşılabilir bir yanı yok.

Gözü kör olsun “ah bu karma oy sisteminin” diyerek de böylesi bir saldırı karşısında “başını kuma gömmek”, Kıbrıs Türk sağının kanaat önderlerine yakışmamakta.

Çünkü,bayrak, sadece bir bez parçası değildir.

Atatürk ve Cumhuriyeti hatırlatandır, bayrak.

Özgürlük ve hür olmanın teminatıdır, bayrak.

Kim olduğun ve nereden geldiğinin kanıtıdır, bayrak.

Kimlik ve varoluş nedenindir, bayrak.

Kıbrıs Türk solu, “bayrak” düşmanlığı üzerinden solculuk oynasa da, başını kuma gömse de Kıbrıs Türk sağı, Kıbrıs Türkleri bayraklarımızın göklerde olmadığı günleri bir daha yaşamak istemiyor.