Levent Özadam - Mesaj Kutusu

[email protected]

Burası Başkent’in en müstesna yeri…

Trafik ışıklarından girdikten sonra sağ kolda önce Dışişleri Bakanlığı var!

Sonra Başbakanlık…

Onun yanında da Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanlığı!

Yıllardır özellikle Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı olan arkadaşları uyarıyoruz…

Burası sizin makamlarınıza yakışmıyor diye!

Tınlayan yok…

Onlar alışmış bir kere!

İnsan makama gidip gelirken çevresine hiç mi bakmaz yani…

Yamalı ve çukur dolu izbe bir yol!

Uyarı çizgisi filan yok…

Başbakanlık karşısındaki toprak otoparkta rüzgarda toz yutuyorsunuz!

Yağmurlu havalarda çamurun içinde debeleniyorsunuz…

Tam bir kepazelik hakim!

Belli ki makam sahiplerinin umurunda bile değil ama…

Biz onlar adına da utanıyoruz!

Hemen her yerde olduğu gibi devlet ciddiyeti de burada yok…

Hadi siz utanmıyorsunuz da hele de yurt dışından gelen misafirlerinizden de mi utanıp sıkınmıyorsunuz!

Son aylarda görüntü çok daha kötü hale geldi…

Merak ediyoruz bakanlıklardan birileri pencereden bakıp da kötü manzarayı görmüyor mu diye!

Burada aylarca taşeron şirketin çalışanı olan hademeler eylem yapıyor…

Bizim derdimiz onların eylemi ve hak arama mücadeleleri filan değil!

Çoktandır burada eylem yapmıyorlar ama ortalık çöpten geçilmiyor…

Hele bir de tabut var ya!

Tam da ülkenin durumunu ortaya koyuyor…

Kara tabutun üstünde de Asgari Ücretli yazısı var kocaman!

Aslında bu konu sadece taşeron değil tüm özel sektör mensuplarının ortak sorunu…

Bizim konumuz bu da değil…

Burada devlet ciddiyetinin ayaklar altın alınması!

Devletin olduğu yerde göze batan çirkinlikler…

Gelelim esas meseleye…

Devlet okullarında çalışan 280 çalışan yapılan eylemlerde devlet işçisi olmak istiyor!

Burada biraz durmak gerek…

Geçmiş hükümetler yeteri kadar devlette istihdam yapamayınca taşeron şirketler aracılığıyla devletin çeşitli kademelerine istihdam yapmaya başladılar!

Özel sektör çalışanı oldukları halde inanın ki bunların birçoğunu yine siyasiler belirledi…

Bu taşeron şirketlerin patronlarının da işine yaradı!

Devletten aldıkları para ile çalışanlarını öderken aynı zamanda kendi ceplerini de doldurdular…

Ta ki hademe çalışanlar krizi başlaşıncaya dek!

Bu konuda öncelikli suçlu hükümet edenlerdir…

Yani taşeron şirketleri hortlatanlar!

Bundan bile siyasi rant elde ettiler…

Şimdi de bir sendika emin olun ki yine rant elde etmek için önce bunları üye yaptı sonra da sokağa döktü!

Diğer sendikalar da buna destek veriyor gibi görülseler de tam aksi sorgusuz, sınavsız ve liyakata bakmadan yapılan istihdamlara karşı çıkıyorlar…

Bu durum sürdürülebilir değildir…

Şu anda tam da Başbakanlığın karşısına konulan kara tabut aslında taşeron işçilikten daha ziyade ülkenin genel durumunu ortaya koyuyor!

Bir ülkede tek bir şey bile mi doğru gitmez…

Biz de gitmiyor işte!

Toplumsal değerlerin tamamen yok olduğu bir sürecin içinde debelenip gidiyoruz…

Bir de devlet ciddiyetinin neredeyse hiç kalmadığı bu dönem içimizi kararttıkça karartıyor!

Hep ifade etmeye çalışırız;

Umarız bu günler iyi günlerimiz değildir…

Beteri nasıl olur onu da o dönemde hep birlikte yaşayacağız artık!

,…

"Lefkoşa mı Lefkoşe mi?.."

“- Çevresi ıslah edilmemiş, yazın kokan, kışın coşan Kanlı Dere'nin içinden geçtiği yer

Lefkoşa mı Lefkoşe mi?

- Çocukları için doğru düzgün park alanları olmayan yer

Lefkoşa mı Lefkoşe mi?

- Engellilere "engel" olan yer

Lefkoşa mı Lefkoşe mi?

- Sabah akşam trafiği kilitlenen yer

Lefkoşa mı Lefkoşe mi?

- Temizliğe hasret yer

Lefkoşa mı Lefkoşe mi?

- Malum öğrencilerin mahalle sakinlerine kan kusturduğu; hırsızlığın, kavganın, gürültünün gün geçtikçe arttığı yer

Lefkoşa mı Lefkoşe mi?

- Bir tarafta sefaletin diğer tarafta sefahatın olduğu yer

Lefkoşa mı Lefkoşe mi?

- Bir şirket kar edecek diye gübre kokularına teslim edilen yer

Lefkoşa mı Lefkoşe mi?

...uzar gider...

Komşu komşu olmaktan, mahalle mahalle olmaktan, belde belde olmaktan, ilçe ilçe olmaktan, şehir şehir olmaktan, ülke ülke olmaktan çıktıktan sonra,

bir harf değil tüm harfler değişse ne fark eder?

Erhürman bir harfin peşinden koşsa neyi değiştirebilir?

Güzel olan şeyler kaybedildikten sonra hepsi boş...”

(Dr. İlker İPEKDAL)

MESAJ KUTUSU

Sayın Hüseyin TÜFEKÇİ, Girne Yeni Hastanesi ihalesinde devre dışı bırakılmak için düğmeye basıldığını geçmişte yaşana bir ihalenin ortaya sürülerek diskalifiye edilmek isteneceğinizi biliyor muydunuz? Bu konuda şimdiden önlem almanız öneriliyor, haberiniz olsun istedik…

Sayın Ahmet SERDAOĞLU, taşeron hademe işçilerin devlette kadrolanması için hükümet ile ters düştüğünüz ve artık bundan böyle patlamaya hazın mayın olarak görüldüğünüz konuşulmaya başlandı. Bu arada diğer sendikacı arkadaşlarınız da sizin yanınızda değil!

Sayın Hakan CENAPOĞLU, DP Genel sekreterliği seçimleri sonrasında hem genel başkanınızı eleştirip hem de Büyükelçiliği işin içine sokmaya çalışan açıklamalarınızdan sonra parti disiplin kuruluna sev edileceğinizi duyduk. Çok genç ve heyecanlısınız ha keş biraz da sabırlı olmayı becerebilseydiniz siyasette önünüz hayli açık olacaktı…

Sayın Fatih ERDOĞAN, bize ulaşan mahkum aileleri Merkezi Cezaevi kantininde rafların niye tamamen boş olduğunu konusunda sorular yöneltmeye başladılar. Bir sorun bakalım sorumlu arkadaşlara bunun mantıklı bir gerekçesi var mı diye!

Sayın Halil KASIM, 25 Aralık’ta yapılacak olan yerel seçimlerde UBP’den Geçitkale belediye başkan adaylığınız konuşulmaya başlandı. Ortalığı ve tabi ki partinizi bir kez daha karıştıracak bir karar olabilir, bu konuda bir değil birkaç kez düşünmekte yarar görüyoruz…

Sayın Gürsel UZUN, bitmeye yakın olan inşaatınızın ruhsatı olmadığı için zor günler geçirdiğiniz iddia ediliyor. Bu konuda sadece sizin değil bir çoğunun sorunu haline geldi bakalım buna göz yumanlardan hesap soracak olan bir makam cesaret edip ortaya çıkabilecek mi?

Sayın Ahmet ÜNSAL, Din İşleri başkanlığına atandıktan sonra ilk talep olarak lüks bir konut istediğiniz ama yönetimden bu konuda olumlu bir cevap alamadığınızı duyduk. Bir din adamı olarak ha keşke bireysel değil de toplumsal konularda bir istekte bulunsaydınız daha hayra geçecekti…

Sayın Ali BAŞMAN, yerel seçimlerde LTB başkan adaylığı için gözler bir kez daha sizin üzerinize çevrilmiş. Bu kadar da naza ne gerek var ki, bin an önce kararınızı bildirin ki diğer adaylar da ne yapacaklarını bilsin. Bize sorarsanız biz de ortada bir yerlerdeyiz, son karar artık sizin olacak…

Sayın Erdal ÖZCENK, UBP G.Mağusa Belediye Başkan adaylığınız hayırlı ve uğurlu olsun. Bölgede rakibiniz Süleyman beyden daha ziyade parti içi muhalifler olacak. İlk adım olarak onların gönlünü alırsanız iyi olur. Bu arada kürsüye çıkarken ayağınızın merdivene takılması da heyecanınızın göstergesi olarak nitelendirildi…

Sayın Alihan PEHLİVAN, dün akşam ki UBP resepsiyonunda Başbakan 18 belediye ile yerel seçimlerin yapılacağını açıkladığı sırada seçim müziğinde 28 belediyenin konu edilmesi biraz garip oldu. İyi de bu kez mekanda İzmir Marşı çalınmadı bu bile başarıdır değil mi?