Kovid-19 salgınının toplumsal ve ekonomik yıkımının üzerinden 365 gün geçti.

Dünya bir seneyi aşkındır koronavirüs salgının neden olduğu alt üst oluş ile mücadele etmekte.

Sağlık alanı ve ekonomi ile birlikte toplumsal yapılar da salgının yıkıcı ve yok edici etkileri karşısında yıkılmamak için direnmekte.

Ve mücadelenin iki ana bacağı ise toplum sağlığını ve ülke ekonomilerini koruma olarak ortada durmakta.

Ulus devletler toplum sağlığı ve milli ekonomileri ayakta tutmak adına eylem planlarını sürdürürken ekonominin küresel yanında ise yol haritaları uygulanmakta.

Milli ekonomileri ayakta tutmak veya Kovid-19’un neden olduğu istikrarsızlıktan en az zarar ile çıkmak adına ulus devletlerin birçoğu Kovid-19 karşısında tam bir seferberlik ve fedakarlık ile hareket etmekte.

Kovid-19 ile mücadelenin ekonomi bacağında ise ekonomi dünyasının kanaat önderleri resmi kurumların, özel teşebbüslerin, bankaların ve ilgili meslek örgütleri ile odaların ortaya koydukları ortak akıl ve çaba ile toplumların yol haritalarını uygulamalarını uzaktan izliyor, Kuzey Kıbrıs.

Ekonomik alanının kamu dışında kalan kısmı daha açık bir ifade ile Kuzey Kıbrıs iş dünyasının Kovid-19 ile mücadelede toplumsal çıkar ve kamusal fayda temelinde iyi bir sınav verdiğini söylemek ise ne acıdır ki mümkün değil.

Ülke, yardım yapmak bir yana Devlet kapısını ağlama duvarına çeviren iş dünyasının utanç manzaralarını izliyoruz.

İş dünyasını Devleti ağlama duvarı olarak görmeyerek toplumsal sorumluluk ile hareket etmemesinin nedenlerinden belki de en önemlisi Devlet otoritesinin olmamasından daha doğru bir ifade ile Hükümetler tarafından uygulanmak istenmemesinden başka bir şey değil.

Sanayi Odası, Ticaret Odası, özel Üniversite sahipleri, casino turizmine yön veren büyük otellerin sahipleri, iş adamları, otomotivciler ve diğer sektör temsilcilerinin iyi bir sınav veremediği bir yana diğer bir başka kesim var ki bugüne kadar toplumsal çıkar ve kamusal fayda adına elini ne cebine attı ne de elini taşın altına koydu.

Bugün Kıbrıs’ın kuzeyinde bir tane Devlet bankası ve özel sermayeli 15 banka faaliyet göstermekte.

Kuzey Kıbrıs Bankalar Birliği’nin resmi web sayfasında isimleri mevcut.

Anavatan Türkiye’de bankalar özellikle de devlet bankaları borç sahiplerine önemli kolaylıklar sağlarken Kuzey Kıbrıs’ta bankaların böylesi olağanüstü bir dönemden zarar ile çıkmadığını söylemek ise ne insafsızlık olur ne de iddialı bir yorum olur.

Hükümetlerin de muhalefet de olan partilerinde banka borç faizleri ile ilgili “dostlar alışverişte” görsün açıklamaları ise bugüne kadar yaraya merhem olmadı.

Kovid-19 salgınının yarattığı ekonomideki depremlerin borçlu kesimler üzerinde yıkıcı etki bırakmaması “borç hesabının donuğa düşürülmesi ancak faizin faizi işlemeye devam etmesi” ile olmayacağını bankacılar da bilmekte Hükümeti ve muhalefeti ile birlikte siyaset kurumunun tümü de bilmekte.

Banka borçlarının yeniden yapılandırılması ise belki bir miktar nefes sağlarken faiz yükünün artması ise borç yükü ile tutunmaya çalışan kesimlerin sadece “kötü sonu” geciktirdiğini de iyi bilmekte, Hükümeti ve muhalefeti ile birlikte siyaset kurumu ve bankalar.

Ve bilmemiş gibi yaparak da bir taraf başını kuma gömerken diğeri ise fedakarlık yaptığı algısı yaratarak borç faizlerine faiz uygulamaya devam etmekte.

Hükümeti ve muhalefeti ile birlikte siyaset kurumunun tercih yapması gereken dönemlerden geçmekte, Kuzey Kıbrıs.

Ya toplumsal çıkar ve kamusal fayda adına Devlet otoritesini kullanacaklar ya sağır sultanı oynayarak “sermaye”ye şirin görünmeye devam ederek bir toplumun yavaş yavaş yok oluşun kıyısına sürüklenmesine seyirci kalacaklar.

Kovid-19 ile geçen 365 günün ardından, ülke bankaları da artık hem elini cebine atmalı hem de elini taşın altına koymalı.