Yıl 1990.

Kıbrıslı Türkler, Cumhuriyet ilanından önceki dönem sayılmazsa KKTC Cumhurbaşkanını seçmek için ikinci kez sandık başına gitti.

3 adayın yarıştığı seçimin galibi Rauf Raif Denktaş oldu.

Rauf Raif Denktaş ile İsmail Bozkurt’un bağımsız aday olarak katıldıkları seçime parti adayı olarak Yeni Kıbrıs Partisi adına Alpay Durduran katıldı.

Ulusal Birlik Partisi liderliğinde siyasi yelpazenin sağında yer alan merkezlerin oy desteğiyle yüzde 66.5 oy alarak seçimi kazanan Rauf Raif Denktaş olurken CTP ve TKP ile diğer sol güçlerin desteklediği diğer bağımsız aday İsmail Bozkurt yüzde 32 oranında oy aldı.

YKP adayı Alpay Durduran ise yüzde 99 seçmenin sandığa gittiği seçimde yüzde 1.2 oy elde etti.

1990 yılındaki seçim yaşanan ilkler ile de tarihe geçti.

Sadece 3 adayın yarıştığı tek seçim olmakla birlikte ilk defa Kıbrıs Türk siyasi yelpazesini oluşturan merkezler oylarını sağ ve sol bloklara ayırarak bağımsız adaylar ile yarıştı.

KKTC Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ikinci kez bağımsız aday olarak giren Rauf Raif Denktaş, Kıbrıs Türk sağının desteğini alırken Kıbrıs Türk solu da ortak aday olarak İsmail Bozkurt’u destekledi.

Adayların seçim sloganları arasında o dönem en fazla dikkat çekeni ise “Bana Partimi Sorma Ben Denktaşçıyım” olmuştu.

Sloganı destekleyen amblem ise iç içe iki yıldızdı.     

Kıbrıs Türk solu aktörleri “Bana Partimi Sorma Utanıyorum” sloganını duvarlara yazarken Kıbrıs Türk sağının aktörleri ise duvarları “Bananacı İsmail” sloganı ile döşediği seçimlerde ülkenin sokakları ve duvarları seçim boyunca bu iki sloganın işgali altında kaldı.

Ve duvar boyaları ile sloganların yazıldığı o günlerden bugünlere tamı tamına 30 yıl geride kaldı.

Ve geçen 30 yıllık sürede hiç bir şey eskisi gibi kalmadı.

Her ne kadar değişime dirense bile Kıbrıs Türk solu, Kıbrıs müzakerelerinin ana aktörü Rauf Denktaş ve dönemini bugün ayakları daha yere basarak okumakta, okuyabilmekte.

Çözüme dair tek model “federasyon”da diretmek Kıbrıslı Rumların “çözümsüzlük çözümdür” siyaseti inatla sürdürmelerinden dolayı bugün Kıbrıs Türk solunun en büyük çıkmazı olarak varlığını korumakta.

Ve ayakları yere basarak realiteler temelinde Kıbrıs sorununa daha farklı bir sağ perspektif ile bakan Serdar Denktaş’ın kritik Cumhurbaşkanlığı seçimlerine dair bağımsız adaylığı ülke kamuoyu tarafından yakından takip ediliyor.

Annan Planı referandum sonuçlarından ders çıkararak özeleştiri yapabilme siyasi olgunluğunu sergileyen politik merkezlerin ve kanaat önderlerinin Kıbrıs Türkünün çözüme dair taleplerine ve nasıl bir ülke istediğine dair istençlerine yaklaşacağı ise şüphe kaldırmaz bir gerçek.

Ki böylesi bir gerçekliğin farkına varmak ise değişime karşı olan direnci kıran en önemli kırılma noktalarından biri.

Kıbrıs Türk sağı çözüm vizyonuna –çözüm modelleri tartışılsa bile- yaklaştığı oranda ve Kıbrıs Türk solu ise tarihi, milli kimlik ve kültürü ile barıştığı oranda sosyolojik siyasi gerçekliğe yaklaşacakları ve adayların bu oranda başarı gösterecekleri bir seçim yaklaşırken, Kıbrıs Türk toplumunun kendi toprakları ve bölge üzerindeki çıkarlarını koruyan, kimlik ve kültürünün devamının garantiye alındığı ve tarihten gelen bağlarını koparmayacak bir çözüme ulaşılması toplumun büyük bir kesiminden destek görmekte.

Ancak referandum sürecinin yaşandığı dönemin aksine Kıbrıs Türkü bugün herhangi bir anlaşmanın ve/veya çözümün olmamasını da dünyanın sonu olarak algılamadığı gerçeği de dikkate değer bir toplumsal eğilim.

İşte tam da bu noktada, çözüme ve Kıbrıs sorununa dair “hayaller” peşinde koşmadan, özünden ve bu topraklardan kopmadan yeni bir politik dil ve yeni bir perspektif ile yeni zamanlara dair cesur ve bir o kadar da siyaseten riskli çıkışı ile Serdar Denktaş, bağımsız adaylığını açıklamakla birlikte kritik Cumhurbaşkanlığı seçimlerine dair birçok ezberi ve politik stratejiyi de alt üst ederek seçim sürecini yeniden başlatan bir aday olarak yoluna devam etmekte.

Kıbrıs Türkü’nün Devletine sahip çıkması, AB üyeliği, adil ve kalıcı çözüm, Kıbrıslı Türk kimliği ve Anavatan olgusu, “batılı olmak ile batıcı olmanın” birbirine karıştırılmadığı, anavatan Türkiye ile görüş ayrılıklarının düşmanlık temelinde tartışılıp politik söyleme eklenmediği yeni bir politik dil ve duruşun Kıbrıs Türk toplumu içerisinde geniş destek bulduğu sosyolojik bir realite.

Kritik Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde böylesi bir sosyolojik gerçekliğin farkında olan ve önemseyen tek aday ise Serdar Denktaş.

Ve kritik Cumhurbaşkanlığı seçimi sonucunda Serdar Denktaş’ın ülke siyasetinin kabuk değiştirmesi noktasında bir kırılma noktasını yaşatarak değişime ivme kazandıracağı şimdiden belli.