ANTALYA’NIN FETHEDİLMESİ

1204’de İstanbul’da bir Lâtin İmparatorluğu kurulmasıyla Bi-zans İmparatorluğu parçalanır. Bu parçalanmada Antalya ve çevresine Aldobrandini egemen olur.(2) Aldobrandini isimli İtalyan serkerdesi Kıbrıs Haçlı Kralını metbi tanır. İtalyan serkerdesinin bir Türk Kervânını Akdeniz bölgesinde yağmalattırması, Anadolu Selçuklu Türk devleti ve Kıbrıs Lüzinyan Haçlı Krallığı arasında çatışmaya ilk neden olur.

İleri görüşlü devlet adamı olan Sultan Gıyâyêddin Keyhuzrev Bizanslıları bozguna uğrattıktan sonra, ordusunu bile dinlendirmeden süratle kervân yolunu açmak için Antalya üzerine yürür. Kıbrıs Kralı, Aldobrandini’ye Anatlya’nın Selçuklu Türklerine karşı savunulması için asker gönderir. Kıbrıs Kralı yalnız metbi bir hükümdar sıfatıyla değil, daha çok Ada’nın gıda maddelerini temin ettikleri Anadolu sahillerine yerleşmek amacıyla Antalya’ya asker gönderir.(3)

İtalyan serkerdesi, Kıbrıs Haçlı Kralından sağladığı askerleri-nr güvenerek, Türk ordusunu yeneceğine kendini inandırmıştır. Düşünemediği gelenin Türk ordusu olduğu, yağmaladığı kervân olmadığıdır. Gıyaseddin Keyhusrev komutasındaki Türk ordusu, Aldobrandiye’nin ordusunu yenerek 1207’de Antalya’yı fetheder.

Anadolu Selçuklu Devleti’ne Akdeniz’de yeni bir kapı açılır. Antalya yolu ile Anadolu, Mısır ve Avrupa arasında ileri düzeyde devam eden ticaretin güvenliği yeniden sağlanır. Antalya Limanı yeni kurulmaya başlayan Türk donanmasına üs olur.(4)

Selçuklu Türkler’i Antalya’nın fethinden sonra Doğu ve Batı ticaretinin gelişmesine teşvik etmişler ve koruyucu bir takım ön-lemler almışlardır. Venedik ve Kıbrıs’la ticari anlaşmlar yapmış-lardır. Böylece ekonomik gayeyi ilk planda tuttuklarını göstermişlerdir. Kıbrıslılar özellikle Güney Anadolu’dan gıda maddeleri satın alıyorlardı.

Kıbrıs Lüzinyan Haçlı Devleti eskiden beri Antalya ile yoğun ticari ilişki içerisinde idi. Antalya’nın Türkler tarafından fethinden sonra, Kıbrıs Kralı 1. Hugh ve Anadolu Selçuklu Türk sultanı Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında

Türkiye-Kıbrıs ilişkileri başlamıştır. Bu ilişkiler İzzeddin Keykavus zamanında gelişmiştir.

Anadolu Selçuklu Türk Devleti hükümdarı İzzettin Keykavus, iç karışıklıkları bastırdıktan sonra Kıbrıs’la çok yakından ilgilenmeye başlar. Ticareti geliştirmeye ve yeniden düzenlemeğe karar verir. Bu amaçla Lüzinyan Haçlı Devleti Kralı 1.Huge (1205-1208) bir mektup gönderir.

İzzeddin Keykavus ve I.Hugh arasında karşılıklı gönderilen mektuplar, Kıbrıslıların sözlerinde durmadıkları, Haçlı düşüncesi ve bilinciyle hareket ettikleri, fırsat buldukça Anadolu’daki Müslüman Türkleri arkadan vurdukarı, imha edip yağmaladıkları, baş-ları sıkışınca da Müslüman Türklerden yardım istemekten utanmadıklarını göstermesi bakımından çok önemlidir. Elimizde bulunan en eski mektup, İzzeddin Keykavus’un mektubuna cevaben I.Hugh.’un yazdığı ocak 1211 tarihli mektuptur:

“Kraldan sultana, Allah’ın korumasına mazhar olan ve meşhur Kıbrıs Adası’nın Kralı I.Hugh’dan bütün Türk ülkesine egemen, karada ve denizde, galip ve muzaffer, pek kudretli, asil ve mutlu büyük sultana se-lam olsun.”

I.Hugh’un mektubu ortaçağ adetlerine uygun olarak iki hükümdarın öğülmesi ve selamla başlayarak şöyle devam ediyordu:

“Sultanlığının salim, mutlu ve memnuniyetle olmasını Allah’tan her zaman temenni ederim. Tanrının lütuf ve yardımıyla biz sıhhatliyiz ve i-yiyiz. O emin adamınız vasıtası ile alınan zatı devletlerinin mektubu o-kunmuş ve içeriğinde saptananlar anlaşılmıştır. İşte, Sultanlık devletinin adamından daha kolay anlayacak ve vesikalârın yeminli altın mühürle musaddak olduğunu göreceksiniz.

Sultanlık devletinin izni gereğince bütün ülkelerden tüccarlar ve ge-miciler engelsiz ve tereddütsüz olarak bütün neşe ve kolaylıkla benim memleketime gelecekler; aynı tarzda bizimkiler kimse tarafından engel olunmaksızın, her biri tamamen serbest olarak senin memleketine gire-cek ve çıkacaklar ve istediklerini yapacaklardır.

Öyle ki Allah da herkes tarafından tebcil edilsin ve biz aramızdaki temiz dostluğu sarsılmaz bir suretle koruyalım ve fakirler de kendi gıda ve gereksinimlerini her biri kendi temin edebilsin. Eğer sultanlık devleti-nin istikbalde yazmak veya emretmek konusunda bir arzusu olursa mek-tupla veya elçi vasıtası ile emretsin; şayet bizim ülkemizde herhangi bir gereksinimi olursa bilelim. Çünkü memnuniyetle Sultanlık devletinin emrini yerine getirmeye hazırız. 1211 ocak ayı”

I.Hugh, Sultan İzzeddin Keykavus’a gönderdiği ikinci bir mektupla da erzak istemektedir:

“…Hükümdarlığımın ve bütün ailemin emin adamı işbu şövalyeyi senin yüksek huzuruna elçi olarak gönderir ve sana benim krallığıma la-yık olan bütün hürmeti buna göstermeni ve her konuda kendisini koru-manı ve ona adam temin etmeni ve korkusuz olarak onu büyük sultanlık huzuruna çıkarmanı beyan ederim; öyle ki hayranlığımızı ifade edelim, seni memnun etsin ve biz de seni methedelim.

Bütün hizmetini ifa ettikten sonra adamların ve senin yardımın ve ta-limatınla geri dönecektir. Senin huzuruna çıktıktan sonra tekrar talima-tınla onu bize gönder ve bize gelmek için onu erzakla techiz et; böyle ol-duğu taktirde tarafınızdan büyük minnettarlığa mucip olacaktır.

Eğer bizim memleketimizden senin yüksek iktidarın için bir şeye ge-rekli görülürse, onu bize emniyetle yaz Tüccarlar benim memleketime parasız gelecekler ve her türlü korkudan uzak olacaklardır. Çünkü bizim-le büyük sultan arasında temiz bir dostluk vardır; aynı tarzda benim memleketimden seninkine afiyette ol.”

Sultan İzzeddin Keykavus 1213’de Kıbrız Lüzinyan Haçlı Devleti Kralı I.Hugh’le bir mektup göndererek iki ülke arasında bir anlaşma ya-pılmasını sağlar. Bu anlaşmaya göre:

1.Her iki ülke arasında serbest ticaret yapılacak,

2.Batan gemilere ve içindeki eşyalara dokunulmayacak,

3.Korsanlar tarafından tecavüze uğrayan tüccarlar iltica hakkı tanına-cak,

4.Ölen tüccara ait olan eşya, ülkesine geri verilecektir.(5)

Tam bir haçlı hükümdarı olan kral I.Hugh, Anadolu Selçuklu Türk Devleti’yle yaptığı hiçbir anlaşmaya sağdık kalmayarak her fırsatta Türk Milleti ve Devletini arkadan vurur. Sullatn İzzeddin Keykavus 1214’de Sinop’un fethiyle uğraşır. Bunun fırsat bilen Hristiyanlar, 1215 yılı baş-larında Antalya’da isyan çıkarır.

Yazdığı mektuplarda sultan İzzeddin Keyavus’a saygılı bir di kulla-nan, yeminli dostluklardan bahseden I.Hugh, Anatlya’da Hristiyanların çıkardıkları isyana birkaç gemi dolusu asker ve silah göndererek katılır. Kıbrıs Lüzinyan Haçlı Krallığı, yeniden Güney Anadolu sahillerine yer-leşmek amacı ile Antalya’yı işgal ederek, Müslüman Türkler’i kılıçtan geçirir.

İzzeddin Keykavus Sinop’u fethedip, iç karışıklıkları önledikten son-ra, ordunun sefer hazırlıklarına başlar. Ordusunun başında 1216 yılı baş-larında Antalya’daki haçlılar üzerine yürür. Haçlıların başında Kıbrıs Kral Naibi Gavtier’de Nonbeligit vardır. Türk sultanı Keykavus Antalya yı bir aylık kuşatmadan sonra ikinci kez hicri bir mübarek Ramazan Bay-ramında fetheder. Kısrıs’lı haçlılar ve onlarla birleşen yerli Rumlar’da cezalandırılarak öldürülür. Antalya’da haçlı işgaline son verilir.(6)

Aradan kısa bir süre geçince Kıbrıs Haçlı Kralı I.Hugh, Sultan İzzed-din Keykavus’a 19 temmuz 1216 tarihli bir mektup göndererek, eski dostluğu inyaya çalışır. Çünkü Kıbrıs Lüzinyan Haçlı Krallığı, yaptıkları bunca düşmanca harekete karşın Anadolu’ya muhtaçtır. Özellikle gıda malzemelerini Anadolu’dan satın almak ve ticaret yapmak zorundadır.

“Kraldan Sultana Yeminli Dostluk Namesi Allah’ın yardımıyla be-nim krallık devleti ve büyük Konya şehrinin yüksek hükümdarı İzzeddin Keyhkavus arasında dostluk hakkında iyi niyet ve muhabbet görüldüğün-den, her ikimizin uygun görmesiyle yeminle ve yeminli name ile bu dostluğun takviyesine işte biz krallık devleti yerine getiriyoruz. Çünkü meşhur Kıbrıs adasının kralı maruf kral Emir’in oğlu Hristiyan dinine mensup ben Hugh, bugünkü Temmuz ayının

19’unda Allah’ın mukaddes en incili üzerine, hayatı vahşeden galip aşkına ve Hristiyan cematinin i-manı üzerine yukarıda adı geçen ben Kıbrıs Kralı Hugh, Konya şehrinin büyük sultanı İzzeddin tarafından gösterilen iyi dostluk niyetine bütün kudretim ve imkânlarım dahilinde üç yıl süreyle uyacağıma yemin ederim.

Benim krallık devletimden ve bütün adamlarımdan ve büyük sultanın devletinden ve ülkesinden alışveriş amacıyla tüccarlar denizde ve karada zararsız eziyetsiz tamamıyla serbest olarak ve devletimizden ve halktan kimse tarafından alı konmadan ve engel olunmadan, yahut hakarete uğ-ramadan girecek ve çıkacaklar ve yalnız yürürlülükte olan resmi vermek-le mükellef tutulacaklardır.

Eğer denizde büyük Sultanın egemenliği altındaki memleketlerden korsanların ele geçirdikleri insan veya şair eşya getiren bir gemiye rastla-nırsa krallık devletimizin egemenliği altında bulunan bir yere, kalaya, yahutda sahil bir yere getirilsin, batırılsın, içindekiler yerine göre korsan-lık malları tevkif veya resmen el konularak insanlar ve buından eşya bü-yük sultan sahibine verilsin.

Eğer bir gemi denizde fırtınadan tehlikeye maruz kalarak benim kral-lık memleketimin herhangi bir sahilinde kazaya uğrarsa insanlardan ha-yatta kalanlarla bulunan eşya korunsun ve mutad adaletsiz ilkelere uya-rak yağmaya uğramasına mahal verilmeden geri verilsin. Bundan başka Bizans krallık sultanın egemenliği altında bulunan bütün memleketlerin masum kalmasını ve yukarıda kaydedilen konuya dikkat edecek, gerek gizli gerekse açıktan herhangi zafer veya ziyanı düşmeyeceğim.

Bzim krallık devleti tarafından aktedilen ve yeminle çoğu kez Konya kentinin büyük sultanı izzeddin’e açıklanan ve ortaya konan bu anlaşma-yı tam ve sağlıklı olarak korumam gerekir. Öyleki sultanında aynı tarzda bizim krallık devletine karşı bütün bu antlaşmların devamı olan üç yıl sü-reyle tam bir titizlikle her cihetten riayet etmesi gerekir.

Eğer daha sonra Ermeni kralı Antalya Arenfi veya aynı tarzda her-hangi Hristiyan taraflardan biri bir yardım istediği takdirde benim krallık devleti bu yardım edecektir. Üsütüne mukaddes bir hayat bahşeden galip, altında kendi başına emniyet telkin eden mumlu mühürle garanti edilen iş bu yeminli name, 1216 yılında yazılmıştır.”

Kral I.Hugh, arkasından ikinci bir mektup daha gönderir:

“Kraldan Sultana, Allah’ın muavenet ve rızası ile meşhur ilham-ı ilahiye malik bulunan Kıbrıs adasının kralı Hugh, çok yüksek, kuvvetli ve asil soydan ve Türklerin egemenliği altındaki bütün ülkelerde galip ve muzaffer bulunan büyük Sultan İzzeddin’e selam; samimi ve temiz sev-giyi senin sultanlık devletine bildirir, her şeye kadir tanrının lütuf ve yar-dımıyla ve senin sultanlığının temiz ve iftiraya uğramayan sevgili sayesinde benim krallık devleti afiyet ve güvendedir ve iyidir. Senin yüksek iktidarına arz ederim.”

Kral I.Hugh, Antalya’da Müslüman Türkleri nasıl arkadan vurduğu-nu unutturmaya çalışarak mektuplarda Sultan İzzeddin Keykavus’a ilti-fatlar

yağdırmaktadır. Sultan İzzeddin Keykavus Eylül 1216 tarihli bir mektupla I.Hugh’a yanıt vermiş dostluğun devamını uygun gördüğünü bildirmiştir:

“Sultan’dan krala: çok asil soya mensup Kıbrıs kralı sir Hugh ile az önce yeminli dostluk yapıldığı haberi benim sultanlık devletine elçi zahi-raf vasıtasıyla basıl olduğundan aynı surette benim sultanlık devletide yemin eder; iki tarafı yeminle rıza göstererek ve yeminli name ile tarafı-mızın muvafakat ve güvencesi ile takviye edilen bu dostluk gereğince, onun krallık devleti içindeki bütün insanlara ve bütün ülkesindeki tüccar-lara ve diğerlerine bizim bütün sultanlığımız ülkelerine girmek ve çık-mak, korkusuz, tamamen serbest ve itirafsız olarak vukubulan; onlar ve onların bütün emtiyaları her şeyden korunarak yalnız mutad olan gümrük resmini verirler.

Eğer çoğu kez olduğu gibi beklenmedik bir durum olur ve onun ülkesinden veya diğer insanlardan biri benim sultanlık devleti içinde ölürse, kim olursa olsun, bu taktirde adamın mallarını geri versinler; şüphesiz yeminle veya diğer gerçek bir kanıtla kralın huzuruna gelirse onunda aynı surette hareket etmesi gerekir.

Bir teknenin veya bir gemi ile bir kadırganın korsan gemileri veya diğer bir kayığın yanaştığı ve yüksek kralın memleketinde karda ve de-nizde verdiği tekrar bizim sultanlık ülkesine döndüğü görülürse devle-timizin adamları tarafından bunlar yakalansın, içindeki insanlar ve geçen kralında aynı tarzsa hareket etmesi gerekir.

Şayet yüksek kralın teşahüp ettiği tüccar gemisi veya herhangi başka bir tekne benim sultanlık ülkelerinde denizde hasara uğrar ve elde edilen eşya yüksek krallık canibine ve onun adamlarına geri veilsin. Onunda aynı durum olmasında yukarda açıklanan antlaşma gereğince aynı tarzda hareket etmesi gerekir.

Böylece oluşan ve burada açıklanan antlaşmaya benim sullanlık dev-leti ile Kıbrıs adasının yüksek kralı sarsılmaz ve şüphesiz olarak uymak zorundadır. Bu antlaşmanın teyit ve takviyesi amacı ile bizim sultanlık devleti tarafından işbu vesika Eylül 1216 yılında parafe edilmiştir.

Böylece Kıbrıs Lüzinyan Haçlı Krallığı, Anadolu Selçuklu Türk Devleti ile yeni bir antlaşma yapmak zorunda kalır. Fakat Kıbrıs Haçlı krallığı ne yeminli ahitnamelerine, ne de verdiği sözlere hiçbir zaman sa-dık kalmamıştır. Her fırsatta Anadolu’daki Türk Devletini arkadan vur-mayı bir marifet bilmiştir.

Selçuklu sultanı Alâeddin, 8 Mart 1220’de tahta çıkar. Aynı yıl Ve-nedikle bir ticaret antlaşması yapar. Ticarete büyük önem verir. Korsan yollarının güvenliğini sağlar. Korsan ve eşkıya saldırıları sonucu mallarını kaybeden tüccarların zararlarını devlet hazinesinden öder.

Sultan Alâeddin Keykubad 1225’de ticaret yollarının güvenliğinin bozulması üzerine, Karadeniz donanması ile Kırım seferine girişir. Gü-neyde ise kervan yollarına saldırılar düzenleyen Kilikya Ermeni krallığı üzerine de ordu gönderir. Bu sırada Müslüman Türkler’in müsama ha-kârlığına Kıbrıs Haçlı kralı I.Henry yine ihanetle yanıt verir. Kilikya Er-menileri’ne karşı yapılan bu

savaşta utanmadan yardıma koştular. Erme-niler’e, Kıbrıs’tan asker ve silah gönderdiler.

Bunun üzerine tarihçi Prof. Osman Turan, Antalya Valisi Mübariz-zeddin Er Tokuş’un kara ve deniz kuvvetleri ile ilerleyerek Anamur ve yakınlarındaki kaleleri fethettiğineni, Frenklerin Kıbrıs’tan yardım ve ihraç girişimlerini önlediğini (8) yazmaktadır.

Er Tokuş Akdeniz sahillerinde ilerlerken, Kıbrıs’tan gelen Haçlı as-kerleri ile savaşmıştır. Prof. Osman Turan Kıbrıslı Frenkler her ne kadar direniş gösterip savaştılarsa da, Selçuklu Türkleri’nin kılıçlarına dayana-mayp bozguna uğradıklarını, kale ve deniz hisarlarını boşaltarak Gemile-rine binip uzaklaşmak (9) zorunda kaldıklarını belirtmektedir.

Selçuklu Türkler’i, Ermeniler, yardımlarına koşan Frenklere ve Rumlara karşı yaptıkları savaşı kazanırlar. Yenilen düşmanın büyük bir kısmı Kıbrıs Haçlı Krallığına kaçmıştır.

Her ne kadar Ertokuş’un Anamur ve diğer sahil kalelerini aldıktan sonra cezere-i frengân (Kıbrıs adası) üzerine sefer yapmak ve “orasını kâfirlerden kurtarmak” için Sulta Alâeddin’den izin istediği rivâyet edi-liyorsa daProf. Osman Turan böyle bir girişimin olmadığını (10) belirt-mektedir.

Asıl önemli olan da bu rivâyette Kıbrıs adasına Müslüman Türk Dev-leti’nin cezere-i frengân demesidir. Kıbrıs adasına o devirde Anadolu’-daki Müslüman Türkler Frenkler’in, Haçlıların yurdu anlamına gelen cezire-i frengân demektedirler.

Sultan Alâeddin, Haçlılar’ın Kıbrıs’ı askeri bir üs olarak kullanıp Su-riye ve Kilikya sahillerine yani Akdenize egemen olmalarına karşılık güç dengesini sağlamak amacıyla, Alâiye şehri ve kalesini yeniden inşa etti-rerek, yaptırdığı terzane ile Osmanlı donanmasını güçlendirir.

Avrupalılar 1236’da Marsilyalı tüccar bir elçiyi Konya’ya gönderir-ler. Anadolu Selçuklu Devleti ile Avrupalı devletlerin ilişkileri yeniden düzelir. Ticari antlaşmalar yenilenir.(11) Kıbrıs Lüzinyan Haçlı krallığı da gelişmelerden nasibini alır. Kıbrıs kralı Henry’nin 1236’da bir imti-yaz belgesinde Avrupalı tüccarlara Konya sultanının ülkesinden getire-cekleri ipek, ipekli kumaş, yün, şab ve diğer eşyalara ait gümrük oranını saptar. Bu belgede Anadolu ve Kıbrıs ticaretiyle ilgili önemli kayıtlar gö-rülmektedir.(12)

Bu dönemde Anadolu Selçuklu Türk Devleti, Kıbrıs Lüzinyan Haçlı krallığı ve Avrupa ülkeleri arasındaki ticarette hızlı bir gelişme ve büyü-me görülür. Anadolu’da kervan yolları üzerinde kurulan Malatya, Erzu-rum, Erzincan, Sivas, Kayseri, Konya, Antalya ve Samsun’a her millet-ten insanların ticaret amacıyla gelerek yerleştikleri ve şehirlerin büyü-dükleri görülür. Türk tüccarlarda aynı biçim de Suriye ve Kırım şehirle-rine ve Mağusa’ya yerleşir.

Anadolu Selçuklu Sultanı III.Gıyaseddin Keyhüsrev’in 1266’da cü-lusunu tebrik için Kıbrıs kralı bir tüccarı elçi gönderir.