Hiç kimse parmağının arkasına saklanmasın artık.

Barış gazeteciliği başlığı altında kalem oynatanlar, bu kez vicdanları ile yazabilseler keşke.

Keşke, sürdürülebilir olası bir yeni anlaşmayı, barış saplantısından ve bir kelimeye yüklenen yüzlerce ideolojik dogmatik manadan kurtularak düşünebilse “barış siyaseti !” yapanlar.

Ve keşke, güney komşumuzda sokaklarda yaşananları, duvarlarda yazılanları ve yakılan Kıbrıs Türk’ünün bayrağını, ELAM gibi küçücük ! marjinal bir grubun yaptığı münferit bir olaycık süsü verme gayretinde olmasalar.

Ve bırakın Rum tarafı, Kıbrıs Türk’ünü derinden sarsan bayrak skandalı ile ilgili açıklama yapsın.

“İç siyasetteki dengeleri de gözetmek zorunda olduklarından açıklama yapmaları beklenemez ancak Güney Kıbrıs Rum Yönetimine ve Rum lider Nikos Anastasiadis’e kaygılarımız ilettik. Bay Anastasiadis, endişelerimizi anlıyor” ve benzeri saçma sapan, akıldan yoksun açıklamalar arkasına saklanarak Kıbrıs Türklerine karşı yapılan saldırıları unutturmaya veya toplumun gözünde önemsiz göstermeye çalışmak, Kıbrıs Türk’üne ihanet etmekten başka bir şey değildir.

Cumhuriyetimizin kuruluşunun 36.ncı yılını protesto etmek için yollara dökülen Rum gençlerin Kıbrıs Türk’ünün bayrağını yakmaları kendini bilmez üç-beş kişinin sergilediği taşkınlık ve düşmanlıktan çok öte bir siyasi olgudur.

Rum kesiminde Devlet okullarında okutulan tarih kitaplarında yazılanlar ve öğretilenleri, yok sayarak Kıbrıs Rum toplumuna egemen olan düşmanca yaklaşımlar değerlendirilemez.

Güney Kıbrıs’ın sokaklarında ve duvarlarında yer alan yazıları, barış ve çözüm yanlısı ! Rum partilerinden AKEL’in 1950’lerdeki mitinglerinde taşıdığı “OXİ NATO, NEİ ENOSİS” ** pankartları ile birlikte değerlendirmemek, kendimizi kandırmaktan başka bir şey değil de nedir ?

Rum lider Nikos Anastasiadis ve Rum Temsilciler Meclisi’ndeki tüm partilerin desteği ile çok değil, yaklaşık iki yıl önce 10 Şubat 2017’de kabul edilen ve Aralık 1949'da AKEL'in BM Güvenlik Konseyi'ne gönderdiği ve Kıbrıs'ta BM gözetiminde bir plebisit (referandum) yapılmasını talep eden memorandumunun bir sonucu olarak düzenlenen ve Kıbrıslı Rumların yüzde 95’inin “evet” oyu verdiği “15 Ocak 1950 Enosis Plesibiti”nin yıldönümlerinin Rum okullarında anılması ve kutlanması kararından bağımsız olarak yaşanan bayrak skandalını düşünmek Kıbrıs Türk’üne ihanet etmekten başka bir şey değil de nedir ? 

Ve tüm yaşananlar göstermektedir ki, Güney Kıbrıs’ta Türk düşmanlığı ve Kıbrıslı Türklerin haklarını yok saymak, ELAM gibi küçük ! bir azınlığın marjinal eylemlerinden öte, bir Devlet siyaseti ve toplumsal zihniyet içerisinde egemen olan bir düşüncedir.

Ve bir toplumu kendi içerisinde birleştiren sosyal olgulardan olan bir dış tehdit unsuru olarak, ELAM’ın yaptığı ve Rum hükümetinin de görmezden gelerek ve susarak destek verip taraf olduğu “bayrak yakma skandalı”, Kıbrıs Türk’ünün manevi değerlerine daha fazla sahip çıkma, hatırlama, kendi içerisindeki farklılıklarına rağmen “bayrağı” etrafında tek ses olma refleksini ortaya koyabilme becerisini göstermesi açısından ise sosyolojik ve tarihsel bir önem arz etmekte.

Cumhuriyet’e, Bayrağa ve Devlet’e sahip çıkmak, Kıbrıs adasında Rumlar kadar Kıbrıslı Türklerin de özgürce ve eşit olarak yaşama hakkından vazgeçmeyeceğinin, Kıbrıslı Türklerinin geleceklerinin ipotek altına alınmayacağının ve milli kimlik, kültür ile tarihine sahip çıkmanın sürdürülebilir olası yeni bir anlaşmanın da teminatı olduğu, bir kez daha anlaşılmıştır.

Cumhuriyet’e, Bayrağa ve Devlet’e sahip çıkan Kıbrıslı Türkleri, ELAM gibi faşist ve gerici bir zihniyet ile ayni kefeye koymanın, kendi toplumuna ve özüne ihanet etmek olduğu da bir kez daha anlaşılmıştır.

Ve artık bir kez daha anlaşılmalıdır ki, ELAM zihniyeti ile Rum liderliği ve Temsilciler Meclisinin, Kıbrıslı Türklere bakışı arasında zerre kadar fark yok.

Ve bu zihniyet hiç değişmeden 1950’lerden beri Rum toplumu tarafından da kabul görmekte.

Ve KIBRIS MANŞET olarak soruyoruz ;

Berlin öncesi yeni umutlar mı?

Anlaşmaya çok az mı kaldı?

Barış mı üstelik hemen şimdi mi?

Yoksa Rum lider Nikos Anastasiadis’in Berlin görüşmeleri öncesinde Kıbrıs Türk’ünün eski Cumhurbaşkanlarından Mehmet Ali Talat’a söylediği gibi 3’lü görüşme masraf ve zaman kaybından başka bir şey değil midir?

Uzağa bakmaya hiç gerek yok.

Cevaplar için sadece, Güney Kıbrıs’ın sokaklarına, duvarlarına, evlerinin içine, Temsilciler Meclisine ve Rum Başkanlık Sarayına bakmak kafi.

Efharisto ELAM…. Efharisto Nikos Anastasiadis.

*EFHARİSTO – TEŞEKKÜRLER

** NATO’YA HAYIR, ENOSİS’E EVET