Kıbrıs Türk solunun, Kıbrıs Rum Yönetimi başkanı Nikos Anastasiadis’in “çözümsüzlüğün mimarı olduğu gerçeğini” ve “federasyonu tarihe gömen uzlaşmaz tavrını” unutturma çabaları süredursun,  Rum lider de küstahça “barış güvercini” rolünü oynamaya devam ediyor.

Kıbrıs Türk solunu temsil eden siyasi parti ve merkezlerin Cenevre sonrasında (tıpkı Annan Planı Referandumu ve Crans Montana sonrasında olduğu gibi) bugünlerde tek yaptıkları, Kıbrıs adası tarihinde ilk defa barış ve çözüme yaklaşılması sürecini Kıbrıs Türk tarafı ve anavatan Türkiye’nin taleplerinin sona erdirdiği algısını yaratmak için ortaya koyduğu eylemsel birliktelik.

Nedense, Annan Planı referandum sonucu ve Crans Monta’da yaşananlar unutulmuş ve unutturulmaya çalışılarak Rum liderlerinin “barış güvercini” olduklarına dair bir imaj yenileme eylemine soyunmuş halde Kıbrıs Türk solu.

Kıbrıs Türkünün eşit siyasi egemenliğini içine sindiremeyen diğer Rum liderlerden farklı bir duruş sergilemeyen Nikos Anastasiadis’i “barış güvercini” algısı ile taçlandırma çabaları ise yaşanan gerçekleri ve Rum tarafının federasyonu her defasında ret eden taraf olduğu gerçeğini değiştirmemekte.

Nikos Anastasiadis’in açıklamalarında Kıbrıs sorununun temel çözüm ilkeleri olarak öne çıkan noktalar, Rum siyasi partileri ve Rum halkının barış ve çözümü nasıl algıladıklarını da gözler önüne sermekte veya deşifre etmekte.

Nikos Anastasiadis’in açıklamalarının, toplumlar arası görüşmelerde Rum tarafının elini güçlendirmesi ve pazarlık gücünü artırmasına yönelik yapılmış bir strateji olduğu yalanının da artık Kıbrıslı Türkler arasında itibar görmediği bir gerçek.

Kıbrıslı Türklerin tüm kesimlerince kabul edilen fakat bazı kesimlerince de söylemeye cesaret edilemeyen bir gerçek daha var ki, o da, çözüm yollarını tıkayan duruşun tek sahibinin Rum liderliği ve Rum toplumu olduğu.

Rum liderliğinin barış ve çözüm yönündeki isteksizliğinin eski Cumhurbaşkanlarından Mehmet  Ali Talat'ın da önceden belirttiği gibi "ortamı zehirlemekten başka bir işe yaramadığı" da ortada.

Kıbrıs Türkünün kendi toprakları ve bölge üzerindeki çıkarlarını koruyan, güvenliği ile kimlik ve kültürünün devamının garantiye alındığı ve tarihten gelen bağlarını koparmayacak bir çözüme ulaşılması Kıbrıs Türk toplumunun büyük bir kesiminden destek gördüğü gerçeği yanında, Kıbrıs Türk solu ile birlikte Kıbrıs Rum Yönetimi Başkanı Anastasiadis ve Rum toplumunun görmek istemediği veya kabul etmekten kaçtığı bir nokta daha var.

Annan Planı referandum sürecinin yaşandığı dönemin aksine Kıbrıs Türkü bugün herhangi bir anlaşmanın ve/veya çözümün olmamasını da dünyanın sonu olarak görmemekte.

Nikos Anastasiadis’in ise Kıbrıslı Türklerin bir çözümsüzlüğün sürmesini dünyanın sonu olarak gördüğü yanılgısı ile “zamana oynamayı” sürdürdüğünün en somut kanıtı ise 97 bin Kıbrıslı Türkün Kıbrıs Cumhuriyeti kimliği alması üzerinden yürütmeye çalıştığı ucuz politikadan başkası değil.

Kıbrıslı Türklerin büyük çoğunluğu tarafından da Kıbrıs Cumhuriyeti kimliğinin, Kuzey Kıbrıs’a uygulanan hukuk ve insanlık dışı ambargoların kırılması için bir araç olarak kullanıldığı gerçeği ile de yüzleşmek zorunda, Nikos Anastasiadis..

Nikos Anastasiadis’in 97 bin Kıbrıslı Türkün tamamının öz kimliğini ve Devletini ret ederek Kıbrıs Cumhuriyeti kimliği aldığı “hayali” ile uzlaşmaz tutumunu beslemeye ve “anlaşma ortamını zehirlemeyi”  sürdürmesi ise Rum liderini “barış güvercinini” parçalayan bir “şahin” olduğunu bir kez daha ortaya koymakta.

Kıbrıs Türk solu ise istediği kadar gündemi değiştirmeye çalışsın Nikos Anastasiadis’in katıksız bir Türk düşmanı ve “şahin” olduğu gerçeğini artık değiştiremez.

Nikos Anastasiadis ile birlikte Kıbrıs Türk solunun  da “hayallerden” uyanması gerek.