Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, zekice ve diplomatik ustalıkla hazırlanan bir oyunun içerisine Ankara Hükümetini yavaş yavaş çekmeye başladı.

Bazı kesimlerden gördüğü “mahalle baskısı”na , “sen değiştin Kıbrıs’ta Barış Engellenemez ! yemininden döndün” eleştirilerine, “hani ortak vatanı! kurtararak Kıbrıslıları yeniden birleştirecektik” serzenişlerine, “bizim kuşağın son şansı ve başka seçenekleri de konuşmalıyız” açıklamasına gösterilen tepkilere “Herkesin Cumhurbaşkanı” olma yönünde ortaya koyduğu irade ile süreci attığı her adımda ustaca yönetmesini bildi.

Aşırı sağcı bir Rum gencinin çaldığı Türk bayrağı ve Rauf Denktaş posterini de sembolik olarak geri iade edilmesini de siyaseten kullanarak siyasi yelpazenin sağ tarafına da göz kırpmaya çalıştı.

Kimisi inandı, kimisi Akıncı kendi yemininden döndü diye sövdü ama büyük bir çoğunlukta “ülke siyaseti merkezde buluşabilme erdemine kavuşuyor mu ve normalleşiyor mu diye de yeni bir umut doğmasına yol açtı, Cumhurbaşkanı Akıncı’nın “bayrak” seremonisi.

Ve sağ partileri “bayrak siyaseti” yaptıkları iddiası ile hep suçlayan Kıbrıs Türk solu, bayrak üzerinden nasıl siyaset yapılabileceğini, Devletin bayrağının siyasete nasıl alet edilebileceğinin alasını da gördü.

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ise New York sonrasında topluma pompaladığı Kıbrıs görüşmelerine dair umudun da beklediği oy getirisine katkı yapmadığını görünce eski bir oyuna başvurmaya başladı.

En basit ifade ile, “biz’i biz’e” düşürerek, toplumu ortadan ikiye bölerek eski bir oyunu oynamaya başladı.

Toplumun geniş bir kesiminden oy alamayacağını anlamış olacak ki siyasi argümanlarını yıllarca “Türkiye düşmanlığı” üzerinden sürdüren siyasi merkezlerden ve sol tarafın tek adayı olabilmek adına Kıbrıs Türk’ünü birbirine düşürerek son hamlesini talihsiz bir şekilde “Barış Pınarı harekatı” üzerinde yapmaya soyundu.

Cumhurbaşkanlığını kazanmak bu kadar mı önemli veya soruyu farklı bir pencereden sorarsak seçimleri kazanamama ihtimalinizden kimler bu kadar çok tedirgin oluyor ki Türkiye’nin uluslar arası hukuktan kaynaklanan ve ülke güvenliğini sağlamak adına başlattığı “Barış Pınarı Harekatı” üzerinden böylesi bir çirkin oyunu devreye soktunuz.

Türkiye düşmanlığını , Kıbrıs barış Harekatının haksızlığını ima etmeye kadar götürmeniz belki size belli bir kesimin adayı olmayı hak ettirecektir ama peki ya toplum vicdanında açtığını yaraları hiç düşündünüz mü?

“Barış Pınarı Harekatı” üzerinden yaptığı talihsiz ve popülist açıklamalar ile Mustafa Akıncı, 2020 Cumhurbaşkanlığına yönelik seçim propagandasını resmen başlatmış ve seçim sürecinin kendisi açısından hangi politik çizgide süreceğini de ilan etmiştir, Kıbrıs Türk halkını birbirine düşürmek pahasına.

Kıbrıs Barış Harekatının, Kıbrıs Türklerine güvenli yeni bir gelecek kurduğu gerçeğini ve Rum-Yunan katliamlarını yok sayarak politika yapmanın kimseye bir şey kazandırmamıştır.

Ve Mustafa Akıncı, bugün amacına ulaşmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı Yardımcısı AK Parti sözcüsü Ömer Çelik ve diğer yetkililer tarafından yapılan son derece haklı ve yerinde açıklamalar sonrasında Mustafa Akıncı, solun adayı olmayı hak etmiştir.

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın, Kıbrıs Türk toplumunun büyük bir kesimi tarafından asla kabul edilmeyen ve desteklenmeyen talihsiz ve sadece “Türkiye düşmanlığı üzerinden yaşam bulan” kesimler tarafından alkışlanan açıklamalarının ardından Rum Hükümet Sözcüsü Prodromos Prodromu’nun, Rum lider Anastasiadis’in 3’lü görüşmeye her an hazır olduğunu açıklaması oynanan oyunun ne kadar derin ve çok aktörlü olduğunun da bir göstergesi aslında.

Mustafa Akıncı oyunun bir parçası olarak bugün içerisinde olduğu “akıl ve vicdan tutulması” ile solun 2020 Cumhurbaşkanı adayı olmayı hak ettiği kadar, Doğu Akdeniz hesapları ve enerji politikalarına dair de kimler için oyunda kalması gerektiğini ortaya koymuştur.

Mustafa Akıncı, artık Kıbrıs Türk toplumu temelinde “herkesin Cumhurbaşkanı olmadığını ve olmayacağını da” beyan etmiştir.

Ne yazık ki Kıbrıs Türküne ve bu toprakların tarihi ile geleceğine ihanet içerisinde olmaktan gocunmadan… 

Ve Mustafa Akıncı, Kıbrıs Barış Harekatı ve Barış Pınarı Harekatına dair yaptığı açıklamalar, saygısızlık, hadsizlik, talihsizce söylenmiş cümlelerden çok öte bir şey olarak Kıbrıs Türkü’nün vicdanında yer almıştır.

Sağduyu ile hareket eden Kıbrıs Türk toplumu, Mustafa Akıncı’nın oynadığı oyunun bir parçası olmayacaktır.