ERSİN TATAR ÖRNEĞİ

Dünkü yazımda federasyoncu Akıncı’nın seçimlerde Halka “eşitlik, güvenlik, özgürlük” sözleri verdiğini, ancak müzakere sürecinde korkunç tavizlerde bulunduğunu anlatmış ve adayları sözlerine göre değil icraatlarına göre değerlendirmek gerektiğini belirtmiştim..
Bu, milliyetçi olduklarını iddia edenler için de geçerlidir…
Yani, “Milliyetçiyim” diyenleri de, attıkları milliyetçi nutuklara göre değil, yaptıkları icraatlara göre değerlendirmeliyiz…
Kimsenin bizi “milliyetçi”, kulağa hoş gelen sözlerle aldatmasına izin vermemeliyiz..
Özleri ile sözlerinin bir olup olmadığına bakmalıyız…
Dün Akıncı’nın tutarsızlıklarını-çelişkilerini anlattım, bugün de Ersin Tatar’ın tutarsızlık ve çelişkilerini, herkesin bildiği örnekleri ile ortaya koyacağım…
Karar verirken parti rozetine göre değil, bu icraatlarına bakılmalı, aldatılmış, aptal yerine konmuş olmamak için ona göre oyumuzu kullanmalıyız.

ERSİN TATAR ÖRNEĞİ

Örneğin, milliyetçi nutuk atmakta Başbakan Tatar’ın üstüne yoktur, ne ki gerçek hayatta kendi televizyonunda maaş verip istihdam ettiği Türkiye-KKTC düşmanı bir şarlatanı 2 yıldır, her sabah Anavatan Türkiye’ye “işgalci” ve KKTC’ye “PSEFTO-KLEFTO-SAHTE DEVLET” diye saldırtmaktadır…
Milliyetçi, yurtsever insanlarımızın tüm tepkilerine karşın ve onları karşısına alma pahasına “iyi para getirdiği için” ondan vaz geçmemektedir…
****
Örneğin, bir yandan milliyetçi nutuklar atmakta, ancak diğer yandan Anavatana “işgalci, istilacı, soykırımcı” diye saldıran sözde öğretmen Şener Elcil’e “fikir ve düşünce özgürlüğü var” diyerek disiplin cezası verilmesine, ceza davası açılmasına, kamu görevinden uzaklaştırılmasına bile gerek görmemektedir…
Daha da ötesi işe gelmemesine karşın her ay 10 bin TL’linin üzerindeki maaşını ödemekte, devletten maaşlı profesyonel sendikacı adı altında, Türkiye-KKTC düşmanlığı yapmasına onay vermekte, profesyonel sendikacı statüsüne son vermemektedir…
****
Örneğin bir yandan milliyetçi nutuklar atmakta, ancak diğer yandan Afrika ve benzeri Rumcu yayın organlarında her gün Anavatana, Anavatan Cumhurbaşkanına, ordumuza “işgalci”, KKTC’ye “sahte-kukla devlet” diye aşağılık şekilde saldırılmasına göz yummakta, Rum ağzıyla yapılan bu saldırıları “basın özgürlüğü” olarak niteleyerek devleti koruyucu yasaları çıkarmamaktadır…
****
Örneğin, bir yandan milliyetçi nutuklar atmakta, ancak diğer yandan başta ABD-AB-İngiltere olmak üzere emperyalist güçlerin, Rum’un, Stelyos Vakfının ve Alman Vakıflarının milyonlarca dolar akıtarak beslediği iki toplumlu örgütlerle bazı medya organlarına direk para akıtılmasını engelleyecek, devlet kontrolünü getirecek hiçbir yasal düzenleme yapmamaktadır...
****
Örneğin, bir yandan milliyetçi nutuklar atmakta ancak diğer yandan içimizde 5. KOL faaliyeti yapan Rum Komünist Partisi AKEL’in KKTC’de irtibat ofisi açmasına, 105 örgütümüzü bir salona toplayıp örgütlenme faaliyeti yapmasına, Rum milletvekillerinin içimizde KKTC-Türkiye karşıtı toplantı düzenlemesine, dernek kurmasına, yönetim kurulunda görev almasına, KKTC-Türkiye karşıtı siyasi faaliyet yapmasına seyirci kalmaktadır
****
Örneğin, bir yandan milliyetçi nutuklar atıyor ama, diğer yandan 4 Rumcu gazeteyi ve 4 Rumcu televizyon ile kendi şahsi televizyonunu, Halkın vergilerinden oluşan bütçeden yasadışı şekilde, yılda 4 milyon TL akıtarak beslemekte, toplam 5 milyon TL tutan uydu kiralarını ödeyerek onları uyduya çıkarmakta ve zehir kusan yayınlarının tüm Dünyadan duyulmasını sağlamaktadır…
****
Örneğin her fırsatta milliyetçi nutuklar atmakta, ancak mukavemetçi örgütlerin tüm çağrılarına karşın, Meclisi devreye sokarak Akıncı’yı dizginleyecek hiçbir adım atmamakta, verdiği taviz haritası ile tavizleri iptal edecek, federasyonu gündemden çıkaracak, Garantörlüğün iptalini öngören Guterres belgesini reddedecek ve iki devletli çözümü Meclis kararı haline getirecek adımları atmamaktadır…Atmadığı gibi, seçim bildirgesine de bu yönde hiçbir madde koymamaktadır…
****
Örneğin, bir yandan milliyetçi nutuklar atmakta, ama diğer yandan da seçim bildirgesinde iki devletli çözümü sulandıran, “tüm seçenekler masada, sonuç odaklı görüşme” diyerek federasyon görüşmeye kapı açan, Türkiye ile KKTC’nin bağlarının koparılması ve Türk askerinin adadan çıkması anlamına gelen, Türkiyesiz bir AB’a girmeyi içeren bir program ortaya koymaktadır…

ALDANMAMAK GEREK

Bu örnekleri daha da uzatmak olasıdır…
Ne ki, bu kadarı bile, milliyetçi insanları aldatıp oylarını çalmaya yönelik nasıl bir iki yüzlü siyasetle karşı karşıya olduğumuzu göstermeye yeterlidir…
Diğer adaylar, Tufan Erhürman, Serdar Denktaş ve Kudret Özersay da, aynı şekilde sözlerine göre değil, icraatlarına göre değerlendirilmelidir….
Tümü de iktidar olmuştur, hükümetlerde ve Meclis’te görev almıştır…
O nedenle tüm adayları sözlerine, yalanlarla dolu nutuklarına ve parti rozetlerine göre değil, particiliği bir yana bırakarak icraatlarına göre değerlendirmek gerekmektedir…
Yoksa, bunca yıl olduğu gibi aldatılmaya ve kendi kendimizi aldatmaya devam ederiz..
Sonra da ülkenin ve milli Kıbrıs davasının içinde bulunduğu durumdan şikayet etmeyi sürdürürüz…
Tabii o zaman şikayete hakkımız olmadığını, çünkü şikayet ettiğimiz durumların yaratıcısının özü ile sözü bir olmayanları seçerek kendimiz olduğunu birileri yüzümüze söyleyecektir….