ABD Temsilciler Meclisi, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'ne uygulanan silah ambargosunun kaldırılmasını düzenleyen yasayı kabul etmesiyle Akdeniz’de dengeler değişmeye devam ediyor.

Akdeniz’de “Soğuk Savaş”ta taraflar birbirlerinin restine rest ile karşılık vermeyi sürdürürken Kıbrıs Rum kesimi görüşme masasında dünyaya ilan ettiği barış ve çözüm iradesinin ! gölgesinde gerek Devlet bütçesi ile ordusunu güçlendirmeye hız verirken güney komşumuzdaki silahlanma normal sınırların üzerine çıkmış durumda.

Kıbrıs Rum Yönetimi, 1963 yılından beri tek taraflı işgal ettiği ve Kıbrıslı Türkleri kovduğu Kıbrıs Cumhuriyeti’nin 2018 yılı savunma bütçesine 352 milyon Euro ayırması, mevcut silah sistemlerinin bakımı ve temini için ayrılan parayı 61.9 milyon Euro olarak belirlemesi ve söz konusu miktarın eksik kalması durumunda 100 milyon Euro’ya çıkarılmasını da kabul etmesi, Rum yönetiminin çözüme ve sürdürülebilir yeni bir ortaklığa bakışını da gözler önüne sermekte. 

Ayrıca Rum yetkililer, bir sonraki silahlanma programına, toplu ve füze rampalı tanklar ile yeni uçaksavar sistemlerinin dahil edileceğini de açıklamaktan geri durmuyorlar.

Yaklaşık 500 milyon Euro’luk bir bütçe ile güney komşumuz savunma harcamaları sonucunda Sırbistan'dan NORA B-52 obüs sistemleri, İsrail'den tanesine 3 milyon Euro ödeyerek 8 insansız hava aracı,  İsrail’den açık deniz karakol gemisi alınmasının ardından Fransa'dan 75 milyon Euro karşılığında 2 modern devriye gemisi için görüşmelerin sürdüğü Rum basınında yer alan diğer bazı haberler.

Ayrıca RMMO, İsrail tarafından donatılarak Israel Weapon Industries Ltd (IWI) üzerinden 5,56 mm’lik Tavor X95 tipi silahlarla takviye edildiği gazete manşetlerini süslerken Rus yapımı T80U tipi tankları kullanan RMMO’nun, envanterine ikinci el Alman yapımı Leopard 2A4 tanklarını dahil etmek için de girişimlere başladığı gazetelerde yer aldı.

İkinci el Leopard tanklarının satın alınacağı ülke ise Yunanistan.

Ve “biz bu filmi görmüştük” demeden geçemiyor insan olan, Rum komşularımızın silahlanma çılgınlığını izlerken.

Böylesi bir silahlanmanın, “Kıbrıs sorununa çözüm getirmek” için bir güvercin edasıyla barış mesajları vererek gözümüzün içine baka baka Rum yetkililerce yapılması, çılgınlıktan öte bir delilik değil de nedir?

Bunu görememek ise saflıktan öte bir saplantı, kör bir inanç.

Ve bugünlerde delilik içerisinde hareket eden bir ülke ve bir kişi daha var.

ABD ve Demokrat Parti Senatörü Bob Menendez.

F-35 savaş uçaklarının Türkiye’ye teslimatına kısıtlama getiren önerinin de sahibi olan Bob Menendez, adada silahlanma yarışını önlemenin yanı sıra Yunan çoğunluk ile Türk azınlığı barışçıl bir çözüme teşvik etme amacıyla Kıbrıs Rum Kesimi’ne 1987 yılından beri uygulanan silah ambargosunun kaldırılmasına yönelik yasanın mimarı.

Ambargonun kaldırılmasına ilişkin oylamanın ardından “Kıbrıs, ABD ile stratejik ortaklığı derinleştirmeyi hedefliyor. ABD’nin güvenlik hedeflerine yardımcı olmayan eski kısıtlamaları kaldırmak güvenlik ve ekonomik açısından bizim çıkarımıza olacak” şeklinde açıklama yapan Bob Menendez’in yasayı hazırlarken motivasyonunun Rum tarafının, silahlanma deliliği içerisinde potansiyel bir “yeni pazar” olarak görülmesi olduğunu düşünmek, en basit ifadesi ile saflık bile olmaz.

Kongre'de her yıl güncellenen Ulusal Savunma Yetkilendirme Yasası (NDAA), çerçevesinde yasanın onaylanması olgunun derinliğini de gözler önüne sererken 1987’den beri Kıbrıslı Rumlara uygulanan silah ambargosunun kaldırılmasının sadece ekonomik çıkarlar ile alınmadığının da bir kanıtı aslında.

Peki ABD, Kıbrıslı Rumlara uyguladığı silah ambargosunu kaldırma kararı ne ile neyi amaçlıyor, kime ne mesaj veriyor?

Bir akıl tutulması içerisinde cereyan eden tüm bu yaşananlar ile birlikte ABD yönetimi, Türk-Rus yakınlaşmasından duyduğu rahatsızlık ve tedirginliğini, Rum tarafının AB ile olan ilişkilerinde Kıbrıs Rum Yönetimi etki alanında ABD-AB dengesinin AB lehine bozuluyor olmasının yarattığı endişesini, Doğu Akdeniz hidrokarbon zenginlikleri üzerinde oynanan pay kapma yarışı ve Soğuk Savaş’ta oyun dışı kalma ihtimalini kabul etmeyeceğini, Türkiye-Libya mutabakatına karşı bir diplomatik hamle daha yaparak hala oyundayım mesajını vermek istemesini, S-400 ve F-35 krizlerinde Türkiye’nin restine rest ile karşılık verme güdüsünü ve Türkiye-Rusya-AB’ne karşı son koz olarak “stratejik ortak !” olarak Kıbrıslı Rumları kullanacağını ilan ediyor aslında. 

Peki hidrokarbon zenginlikler üzerinden devam eden “Soğuk Savaş”, dananın kuyruğunun kopacağı noktaya doğru giderken Akdeniz’in şımarık çocuğunun, Kıbrıs sorununda çözüme katkı yapmayacağı da aşikar. 

Silahlanma deliliğini sürdürerek tarihten ders almadığı ortada olan Akdeniz’in şımarık çocuğu böyle devam ederse tarihin yine tekerrür edeceğini söylemek için kahin olmaya da gerek yok.

Ve olası yeni bir anlaşmanın önündeki tek engelin, Rum zihniyeti ve dün olduğu gibi bugünde Rum zihniyetini kullanarak kendi çıkarlarını korumaya çalışan dünya devletleri olduğunu görmenin zamanı geldi.

Ve kulaklarımızda bir haykırış, “Barış, hemen şimdi…”

Peki, neden olmasın değil mi?

kümet bu koalisyon.
El altı pazarlıklar yapılıyor.
*****
Pazarlıklarda iş Bakanlık sayısına kadar gitti.
Hatta kimin hangi Bakanlığı alacağına bile.
Yani Özersay’ın 4’lüye yaptığının aynisi.
Şimdilerde Özersay’a yapılıyor.
Etme bulma dünyası diyelim.
Peki yeni hükümet kimler?
UBP-DP-YDP.
Büyük olasılık bütçe sonrası iş açığa çıkar.
Biraz hır, gür ve yorumlar ile zaman geçirilir.
Ocak ile birlikte de düğmeye basılır.
Ve yeni hükümet görücüye çıkar.
Birisi nazlanır gibi yapar.
Öteki istemezmiş gibi davranır.
Ama Sağ Koalisyon 2020 Nisan öncesi kurulur.
*****
Peki neden yeni hükümet?
Öncelikle Özersay ve HP’den kurtulur UBP.
Uyumsuzluklar, inatlar ve kaprisler biter.
Sonra 2020 Nisan pazarlıkları yapılır.
YDP ve DP’nin 2.tur tutumu yani.
Çünkü Tatar da biliyor onlarsız olamayacağını.
Türkiye de şerhini kaldırır DP için.
Serdar Denktaş olmadığından.
Ve yeni hükümet kurulur.
2020 sonu hedef gösterilir.
Cumhurbaşkanlığı seçimleri atlatılır.
2020 sonunda da seçim.
*****
Bu senaryo ciddi bir senaryo.
Ve bu senaryoyu bozacak tek şey erken seçim.
Baskın bir erken seçim.
Ocak ayında.
2 seçenekli bir durum sözkonusu yani.
Ancak Tatar, DP ve YDP’yi karşısına almaya cesaret eder mi?
Pek olası değil.
Bu yüzden Sağ Koalisyona hazır olunmalı.
Yani Ocak’ta siyaset çok hareketlenecek.