Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay ve Türkiye Cumhuriyeti Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanı Bekir Pakdemirli’nin katılımı ile “KKTC Sulamaları İletim Tüneli Işık Görünme” töreni gerçekleşirken Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’da törene online katılarak tüm dünyaya önemli mesajlar verdi.

Anavatan Türkiye yetkililerinin, yıllardır KKTC’nin gelişmesine ve “kendi ayakları üzerinde durması yani güçlü bir Devlet yapısı ve yönetimine kavuşmasına” yönelik ortaya koydukları kararlılık ve desteğin değişmeden “inatçı bir inanç” ile devam etmesinin yeniden teyidi olan tören, Kuzey Kıbrıs’ta 17 yıldır değişmeyen diğer bir şeyin de Devleti “işgal ettiğini” yeniden ortaya koydu.

17 yıllık ihanetin sürmesi ve ihanetin aktörlerinin 17 yıldır sloganların ve süslü açıklamaların ötesine geçememeleri diğer bir ifade ile Devleti devlet gibi yönetmede “bir arpa boyu yol” gidememelerinden başka bir şey değil, 17 yıldır Kıbrıs’ın kuzeyinde değişmeyen şey.

17 yıl önce bugün takvim yaprakları 2004 yılını göstermekte.

Annan Planı dönemi ve referandum süreci, Kıbrıs’ın yakın tarihindeki “kırılma noktalarından” biri olduğu şüphesiz.

Annan Planı referandum sonuçlarından ise tüm dünyanın dersler çıkararak Doğu Akdeniz’e dair politikalarını gözden geçirerek yol haritalarını yeniden çizdikleri ve/veya “Doğu Akdeniz” siyasetlerine dair makas değiştirdiklerini ise hep birlikte izledik ve bugün Doğu Akdeniz’e bakarken böylesi bir realiteyi daha iyi anlıyor ve okuyoruz.

Kıbrıs Türk siyaset kurumu hariç.

Daha doğru bir ifade ile, geride kalan 17 yıllık sürede, gelmiş geçmiş iktidarları ve muhalefeti ile birlikte, Kıbrıs Türk siyaset kurumu ve seçilmişlerinin, Annan Planı referandum sonuçlarından zerre kadar ders çıkarmadığı ortada.

Daha açık bir ifade ile de, özellikle “meclisin” değişmeyen yüzlerinin ve özellikle de Kıbrıs Türk sağının kanaat önderleri ile seçilmişlerinin, Annan Planı referandum sonuçlarından zerre kadar ders çıkarmayarak “Devleti devlet” gibi yönetme becerisini ortaya koymayarak sürdürdükleri ihanet, bugün 17 yılı geride bıraktı.

O günlerde yani 2004 yılında doğanlar, bugün 17 yaşında.

O günden bugüne, Kıbrıs’ın kuzeyinde, 14 Hükümet ve 12 Başbakan göreve geldi.

O günden bugüne, 5 Cumhurbaşkanı görev yaparken, kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş ve dördüncü Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, geçen 17 yıllık sürede Başbakanlık ve/veya Hükümetlerde bakanlık koltuğuna oturmadı ve siyasi hayatları boyunca, belki de tek ortak yanları da bu oldu.

Mehmet Ali Talat, Derviş Eroğlu ve Ersin Tatar ise Cumhurbaşkanlığı seçilmeden önce, 17 yıllık dönemde Başbakanlık veya çeşitli Bakanlık görevlerinde bulundular.

Ve o günden bugüne, Meclis’teki tüm partiler, gelmiş geçmiş tüm Hükümetlerde yer aldı.

Ve, meclisin “değişmeyen yüzlerini” ise bugün, 17 yıllık “bilinçli eylemsizlik”leri ile sahneden inmedi, özellikle de Kıbrıs Türk sağı içerisinde.

Ve, 17 yıllık ihanetin karşılığı ise, en basit ifadesi ile, Kıbrıs Türk siyaset kurumunun Annan Planı Referandum sonuçlarından zerre kadar ders çıkarmamasından başka bir şey değil.

Soruyoruz;

Annan Planı Referandum sonuçları temelinde Kıbrıs Türk solu “güneyden çıkan HAYIR” sonucuna göre, Kıbrıs Türk sağı ise “kuzeyden çıkan EVET” sonuca göre politikalarını ve toplumsal sorumluluklarını gözden geçirerek “siyaset ve yönetim felsefelerinde” değişime gitme iradesini ortaya koydular mı veya daha doğru bir ifade ile “siyaset ve yönetim felsefelerinde” değişime gitme iradesini ortaya koymak istediler mi?

Ne yazık ki, “HAYIR.”

Bundan dolayıdır ki, 17 yıllık ihanetin aktörleri oldukları da ortada.

Kıbrıs Türk solu, güneyden çıkan “HAYIR” sonucu ile yüzleşmekten kaçadursun ve çelişkileri ile “federasyonculuk” oyununa devam ededursun, Kıbrıs Türk sağı ve seçilmişleri ise 17 yıllık ihanetin baş sorumlusu olarak “politikacılık” oynamayı sürdürüyorlar.

Peki, neden Kıbrıs Türk sağı baş sorumlu ?

Çünkü, Annan Planının referandumunda kuzeyden çıkan “EVET” sonucunun o güne kadar ki Devletin doğru yönetilmemesi ve kaynakların doğru kullanılmayarak adil bir yönetimin ortaya konulmamasına karşı bir duruş olduğunu görmesine rağmen, o günden bugüne geçen 17 yıllık sürede zerre kadar yönetim anlayışlarını ve Devlete bakışlarını değiştirmeyen Kıbrıs Türk sağı ve kanaat önderlerinin, “Devleti devlet” gibi yönetmekten bahanelerin gölgesine saklanarak kaçtıkları için.

Çünkü, Kıbrıs Türklerinin “Devlete” olan inançlarını erozyona uğratan “Devleti devlet” gibi yönetmeyenlerin statükolarına “dur” diyerek Devletlerinden vazgeçme noktasına geldiklerini görmelerine rağmen 17 yıldır değişmeden siyasetçilik oynamaya devam ettikleri için.

Annan planında kuzeyden çıkan “EVET” sonucunun verdiği toplumsal mesajı anlamasına rağmen, gerekeni diğer bir ifade ile o günden bugüne geçen 17 yıllık sürede Devleti devlet gibi yönetmeyi istemediği için, 17 yıllık ihanetin baş sorumlusu Kıbrıs Türk sağı ve seçilmişlerinden bir başkası değildir.

17 yıllık ihanetin ardından ise Devleti güçlendirecek ve “iki devlet esasında” Kıbrıs müzakerelerini sürdüreceksek “değişim olmazsa olmaz.”

Ve değişim, Kıbrıs Türk sağının “tavanı”ndan başlamak zorunda.

17 yıllık ihanetin mimarları artık Kıbrıs Türklerinin kaderi olmamalı.