Yazıklar Olsun! Yödak ve Kirli Eller!


Kişisel menfaat uğruna adaleti katletmek

Adalet kavramı “hukuk kurallarına uygunluğu” gerektiriyor olsa da bu konu yalnızca kurallarla ifade edilmemiş, din ve ahlak konularıyla da ilişkilendirilmiştir.

Adaleti sağlamak kutsal kitaplarda geniş şekilde işlenmiş, düşünürler ve filozoflarca defalarca gündeme getirilmiştir.

Yüce Mevlana “Adalet her şeyi yerine koymaktır” derken Yunan düşünürü Platon “Adalet insanın ve devletin temel davranış kuralıdır” demiştir.

Tarihe yön veren bu düşünürler “Devlet, Devlet’i yönetenler ve o devlette yaşayan insanların adaletli olarak yönetilmesini” öğütlemiştir

Yani, devlet ve o devleti yönetenler adalete önem vermez, içten içe reddederse, aslında kendini reddetmiş olur, bu da kanun ve nizamın geçerli olmadığı hukuksuz bir idarenin maşası olmak demektir.

Eğer siz adaletin sağlayacağı kuvveti, hak sahibi yerine kuvvet sahibine verirseniz, ancak onun “kulu” olabilirsiniz. 

Yüce peygamberimizin dediği gibi “Adaleti çiğneyen devlet adamlarını cezalandırmayan milletler çökmek zorundadır”

Peki bizim ülkemizde adalet konusunda gereken hassasiyet gösterilebiliyor mu, ya da ne kadar gösteriliyor?

İşte sorgulanması gereken budur.


Gizli ve karanlık eller

Konumuz KKTC’nin en büyük gelir kaynağı olan Yüksek Öğretim sektörü ve bir süredir devam eden “Üniversite ismi” tartışmalarında yaşanan gariplikler.

Bu konuyu daha önceki yazılarımızda da gündeme getirdik.

Tekrar hatırlatmak gerekirse..

KKTC Yüksek İdare Mahkemesi'nin, "Girne Amerikan Üniversitesi tarafından kullanılan “Girne” isminin bir başka üniversite tarafından kullanılamayacağına" dair aldığı Ara Emri Kararı'nın uygulanmaması.

Yüksek İdare Mahkemesi bu kararında GAÜ adına tescil edilmiş "Girne" isminin bir başka üniversite tarafından kullanılamayacağını emrediliyor.

KKTC Yüksek İdare Mahkemesi’nin Girne Amerikan Üniversitesi tarafından kullanılan “Girne” isminin bir başka üniversite tarafından kullanılamayacağına dair kararı sonrası ortaya çıkan durum ise, demokrasinin temel taşı olan "Yargı"nın yıpratılarak gözden düşmesine yol açacak bir dizi “Ali-Cengiz” oyunlarını andırıyor.

İşte kendi menfaatleri uğruna hukuk sisteminde yakaladıkları bir boşluğu değerlendirerek hak ve hukuka karşı sahneye koydukları senaryo:


1. YÖDAK üyelerinin, daha önce yargılanıp kaybeden karşı tarafın açtığı dava nedeniyle tuttuğu avukat YÖDAK Başkanı tarafından duruşmaya günler kala azlediliyor.

2. Böylece, karşı tarafın mahkemede savunulamaması nedeniyle davanın kaybedilmesi amaçlanıyor.

3. Ardından da, Yüksek İdare Mahkemesi’nin kararının by pass edilerek yasaklanan ismin yasal çerçevede kullanılabilmesi amaçlanıyor.


Bu senaryonun uygulanması demek, Girne adının kullanılamayacağı konusunda karar üreten YÖDAK ve üyelerinin mahkemede savunma yapacak avukatı bulunmadığı için bu davayı kaybetmesi değil midir?

“Birilerinden” talimat aldığı anlaşılan YÖDAK Başkanı’nın tutulan avukatı mahkemeye 2 gün kala azletmesi bir tesadüf müdür?

Başında bulunduğu YÖDAK’ ın mahkemeye avukat göndermesini engelleyen kişinin bu kurumu itibarsızlaştırması ne kadar ahlakidir?

YÖDAK Başkanı ve tabi olduğu kişilerin adaleti yanıltıcı tutumlar sergilemesi, hukuk sistemini ciddiye almamak, hukukun saygınlığını ciddiye almayarak alay etmek değil midir?

Bahse konu üniversite, YÖDAK’ ın avukatsız olarak çıktığı dava sonucunda  “Bakın biz bu davayı kazandık, bu ismi kullanmamızda yasal sıkıntı yoktur” demeyecek midir?


Sahnelenen senaryoya göre, hak ve adaletten yana olan Devletin yüce kurumu Yüksek Mahkeme başta olmak üzere, Yargı kararları, karara karşı çıkan YÖDAK üyeleri ve itirazda bulunan Girne Amerikan Üniversitesi hakkaniyet kurallarının dışına çıkılarak cezalandırılmak isteniyor.

Bu senaryonun uygulanması ve sonuç alınması için çalınmadık kapı, başvurulmadık siyasi neredeyse kalmamış. 

Sayın Akıncı’ dan tutun da Sayın Eroğlu’ na kadar..

Gerisini siz düşünün.


Bu senaryonun figüranları

Yazımızın başlarında da belirttiğimiz gibi “Devlet ve o devleti yönetenler adalete önem vermezse, içten içe reddederse, kendini reddetmiş olmayacaklar mı?”

Anti demokratik bir yaklaşımın hakim olduğu YÖDAK’ ta yaşananlar ve yapılacak duruşmanın dışında senaryonun parçası olan bir hedef daha var, sözde Girne Üniversitesi’nin "kamu tüzel kişiliğe " sahip olduğunu ispat etmeye çalışması.

“Bu kadar da olmaz” demeyin.

Siyasiler, bürokratlar, hatırlı kişiler seferber olmuş, sözde “Girne Üniversitesi”nin Yüksek İdare Mahkemesi’nin aldığı “Girne ismini kullanamaz” kararını ortadan kaldırmaya çalışıyor.

Ne yazık ki, YÖDAK’ ı hukuksuzluk bataklığına çeviren Gökçekuş ve bağlantılı olduğu kişiler, bu bataklığa KKTC’nin bağımsız yargı organlarını da çekmeye çalışıyor.

Yüksek İdare Mahkemesi kararıyla ismi feshedilen sözde üniversiteye yasal statü bulma çabasına giren malum çevreler Kıbrıs Hukuk Tarihi’ne kara leke çalmaya uğraşıyor.

Yani..

Birileri Devletçilik, hükümetçilik, üniversitecilik oynuyor, öte yanda hak-hukuk çiğnenerek ayaklar altına alınıyor, bu çirkinliğe yüce adalet de dolaylı olarak kurban ediliyor.

Bu ülkede hakkını arayanlar haksızlara kurban ediliyorsa, birileri bunu şahsi menfaati uğruna yapabiliyorsa, söylenecek tek söz var:

Yazıklar olsun!