Sevdiğimiz yemekten, eğlenmekten, bağımlısı olduğumuz şeylerden aldığımız zevk o kadar güçlü ki karşı koymak bazen imkansız gibi geliyor.

Duygularımız başka aklımız başka şeyler söylüyor. Duygularımıza bir türlü karşı koyamıyoruz.

Oysa “hazzın” peşinden gitmek hepimizin hakkı değil mi?

Ama maalesef hazzı ertelemesini de bilmek gerekiyor; çünkü güzel vücutlu, başarılı insanların neredeyse hepsi hazzı erteleyebilen insanlar.

Daniel Goleman‘a göre “iç disiplin”, hayatı akıllıca yaşamanın ön koşuludur. İç disiplinden kasıt duyguları bastırmak değil bunları dengede tutarak kendini yönetebilmektir.

Goleman’ın tarif ettiği duygularımızın “efendisi” olmak, Doğu toplumlarında yaygın bir düşüncedir. Doğu felsefesi, mutluluğun insanın zihnini disiplin altına almasıyla mümkün olduğunu savunur. Doğu öğretilerinde gücün de mutluluğun da kaynağında insan iradesi vardır. Yoga, sadece bedeni esnetmeye yönelik bir spor değil aslında zihni disiplin etmeye yönelik bir hayat felsefesidir.

Ancak hazları ve zevkleri erteleme becerisini göstermek hiç de söylendiği kadar kolay değil. Hazzı ertelemek “alışkanlıklarımızı” değiştirmek demektir; ama çoğumuz için alışkanlıklarımızı değiştirmek çok zordur. Oysa başarılı olmak, aldığımız kararların arkasında durmaktan geçiyor. Alışkanlıklarımızı değiştirmediğimiz zaman kararlar karar değil sadece niyet düzeyinde kalıyor. Rejim yapmak, sigarayı bırakmak, spor yapmak bir türlü hayata geçmiyor, niyet olarak kalıyor.

Theodore Roosevelt “İnsanları birbirlerinden farklı kılan en önemli özellik yetenek, eğitim ya da zekadan çok öz disiplindir. Öz disiplinle her şey mümkündür. Eğer öz disiplin yoksa en basit hedef bile imkânsız bir hayal olur.“ der.

Başarılı olmuş herkesin hayat öyküsü yüksek bir iç disiplinle, zorlukların üstesinden nasıl geldiklerinin öyküsüdür. Onlar hazzı erteleyebildikleri, sebatla çalışabildikleri için, Louis ArmstrongMaria CallasEinsteinAbraham LincolnEdisonMozartThe Beatles ya da Oprah Winfreyolmuşlardır, ünlü olmadan önce bedelini ödemiş ödüllerini sonra almışlardır.

Hayatın kuralı: Başarı, içten gelen bir disiplinle çalışanlara gider.

İç disipline sahip olmak “Ben davranışlarımdan sorumluyum.” demenin başka şeklidir. Sorumluluk üstlenme, kişiye kendi hayatının kontrolünü verir.İç disiplini olan insanlar kendi kendilerinin “patronu” olurlar. Onlar hangi işi, ne zaman ve nasıl yapacaklarını kendileri bilirler. Onları kimsenin denetlemesi gerekmez. Özgürlüklerini bir hak olarak kendileri elde ederler.

Başarı sadece iyi bir fikirle elde edilemez. Fikirler ne kadar parlak olursa olsun -niyetler gibi- sadece bir başlangıçtır. İnsanı başarıya götürecek olan bu fikirleri hayata geçirmektir. Çok sevdiğim bir deyiş var: “Bilmekle yapmak arasındaki fark “davranmaktır.”

Oysa ben parlak fikirlere sahip birçok insanın henüz o fikri eyleme taşımadan bir sonraki büyük fikir için heyecanlanmaya başladıklarını görüyorum. Fikir üretmek için gösterdikleri heyecanı, o fikirleri hayata geçirmek için gösteremiyorlar. Dolayısıyla başarı onlar için her zaman “hayal” olarak kalıyor.

Sanayi sonrası toplumu hayal gücü üzerinde yükseliyor, bugün yaratıcılık en kıt kaynak. Büyük bir fikir servet yaratabiliyor; ama sanayi sonrası toplumunda öz disiplin sahibi olmak en az büyük fikirlere sahip olmak kadar önemli.

Sanayi toplumu işçilerin kontrol altında çalıştırıldıkları bir dönemdi. Oysa bugün bir çalışanın yaptığı işin -sonuçlar ortaya çıkıncaya kadar- denetlenmesi mümkün değil; çünkü bugün bir bilgi çalışanının, profesyonelinin yaptığı işin ayrıntısını onun yöneticisi bile bilemez. (Yöneticiniz sizin ne yaptığınızı biliyor mu?) Bu nedenle bugünün liderleri sözlerine güvenebilecekleri, denetlemeye ihtiyaç duymayacakları, öz disiplinli insanlarla çalışmayı tercih ediyorlar.

Kendi potansiyelimizi gerçekleştirmek için sorumluluk alıp kararlarımızı hayata geçirmemiz, gerekirse hazzı ertelememiz lazım. Bunu kimsenin bizi kontrol etmesine gerek duymadan yapmamız lazım.

Bence hayatın anlamı burada yatıyor.

Victor Frankl, başarılı olmanın insanın kendi hayatına bir anlam yüklemesine bağlı olduğuna inanır. Ona göre iç disiplin, yaptığımız işte bulduğumuz anlamla elde edilir.

Anlamlı bir hayat yaşamak hepimizin hakkı. Bu hakkı neden kullanmayalım ki?