Siz yoksanız ben de yokum. Doğum günüm kutlu olsun...

Dün kendisini tanıyan-tanımayan herkesi, tüm Kıbrıs'ı yasa boğarak aramızdan ayrılan Özlem Savoğlu'nun birkaç yıl önce doktoru Prof. Dr. Süleyman Engin Akhan'a yazdığı ve Akhan'ın sosyal paylaşım platformu facebooktaki resmi sayfasından bugün yayınladığı mektup yürekleri bir kez daha dağladı. Hiçkimsenin başından sonuna okumayı başaramadığı mektup, facebookta paylaşım rekorları kırıyor. İşte hepimizi derinden etkileyen Özlem Savoğlu'nun ölümünün ardından yayınlanan o mektup :

“Bugün benim otuz ikinci doğum günüm. Ve ben ölmedim. 
Çünkü annem ve babam beni geçtiğimiz yıl içerisinde onlarca kez yeniden yeniden doğurdular. Çünkü kardeşim benden dokuz yaş küçük olduğu gerçeğini terk edip abim oldu, minik bir bebekmişim gibi beni her gün şefkatle kollarının arasına sardı. 

Çünkü annem kutsallığının kuvvetiyle dimdik durdu, gözüme girebilecek toza bile siper oldu. Çünkü saçlarım döküldüğü için Babam sakallarını uzattı. Çünkü Ferzanım bedenimdeki ağrılar kendisine geçsin diye şifalı ellerini üzerimden çekmedi. Çünkü Aysum sol omzumdan hiç inmedi. 

Çünkü Esram her günüme gülücükler koydu. Çünkü Tülinim evini yuvam yaptı. Çünkü Babamın ağladığını gördüm. Çünkü Emrahım beni çok fazla sevdiği için bana bir şey olmasına izin vermeyeceğine söz verdi. Çünkü annem hastane koridorlarında saatlerce bekledi. 

Çünkü Suayım hiç korkmadı. Çünkü Tijenim sesinin hep titrediğini anlamamam için fıkralar anlattı. Çünkü Aysum doğum günümü kutlayamadı. Çünkü Argunum ailenin kan bağıyla ilgili olmadığını kelimi göğsüne her bastırdığında bana kalbinden gelen sesle hissettirdi. 

Çünkü ayağa kalkabilmem için Babam yollara düştü. Çünkü kardeşim hem İngilizce hem Türkçede “bunun üstesinden geleceğiz”in tüm versiyonlarını öğrendi. Çünkü Annannem ‘bu hastalık artık grip gibidir anneciğim’ dedi, arkasını dönüp göz yaşını sildi. 

Çünkü Taygunum bana küçücük yüreğiyle adam boyu sevgiler büyüttü. Çünkü Bengülüm bana dünyanın en lezzetli pastasını yaptı. Çünkü Kardeşim ve Aysum kendim olmakta özgür olduğumu bana her gün hatırlattı. Çünkü Babam beni her gün özledi, başımı okşayamadı. 
Çünkü Utkum elleriyle şifa verdi, dostlarıyla kan verdi, varlığımla dünyanın daha güzel bir yer olduğunu söyledi. 

Çünkü Esram yalnız uyuyamadı. Çünkü annem her gün şifalı hamurlar yaptı. Çünkü Suayım eline kaş kalemini alıp gözümden yaş gelene dek beni güldürdü. Çünkü Esram evinin bensiz boş olduğunu söyledi. Çünkü yüzümde maskem, yanımda annem babam Aysum ve Taygunumla uçaktan indiğimde, “welcome back” yazılı bir pankart ve gözü yaşlı, dudakları gülen bir sürü insan tarafından, bir film sahnesinde karşılandım. 

Çünkü Ferzanım gözümdeki her bir topağı bir bir iyileştirdi. Çünkü Aysum kelime pırlantalar yapıştırdı. Çünkü Ürtanım hayatıma paketler içinde ışıltılar getirdi. Çünkü kardeşim hayatta kalmama yardım etmek için kendi hayatını erteledi. Çünkü Şebocuum her gün bana beni sevdiğini söyledi. 

Çünkü Tijenim beni aslında kendisinin doğurduğunu yeniden itiraf etti. Çünkü Aysumun içinden uzman bir hemşire çıktı. Çünkü Denizim sakince kabullenişime yardım etti. Çünkü Ebrulim her gün çok iyi ve çok güzel olduğumu bana hatırlattı, üstüme titredi. Çünkü kardeşim ben sedyede ilaç alırken saçsız başımı okşadı, bana kitap okudu, müziğim oldu. 

Çünkü Babam bunun bitmesini ver şeyi unutmak istedi. Çünkü Ebrulim içindeki anneyi benim için dışarı çıkardı. Çünkü her gözümü kapattığımda Ferzanımın bana sarıldığını hayal etmekte hiç zorlanmadım. Çünkü Aysum hayatının dönüm noktalarından birine ben uzaktayken benden saklı ağladı. Çünkü Şebocuum kendini sağlıklı beslenme kolu başkanı atadı. Çünkü hiç yalnız kalmadım. 

Çünkü kanserimi kutladınız, çikolata şelalelerinden umut akıttınız. Çünkü Tijenim gözü hep gülmekten yaşarırmış gibi yaptı. Çünkü Sevyam her gün yanıma gelirken hiç yorulmadı. Çünkü Bengülüm yüzüme gülen yumurtalar yaptı. Çünkü Nazdadlısı kendi meleklerini bana yolladı. Çünkü Feralım ilaç aldığım günlerde babasının kalbini bana yolladı. Çünkü Yöntüm beni hep çok gosgocaman kucakladı. Çünkü Aysum en değerlisi olduğumu söyledi. 

Çünkü kardeşim bir kutu puzzle parçasından, umutlu bir ben yarattı. Çünkü Esram disco efektimde şarkı söyleyip dans etti. Çünkü annem ağzımdan çıkan her kelimeyi duydu. Çünkü annannem sen iyi ol başka bir şey istemem dedi. 

Çünkü ameliyat öncesi herkes endişesini gömüp evde şenlik havası yaptı. Çünkü ameliyat öncesi ben çok eğlendim. Çünkü gözümü açtığımda, gözümü her açtığımda elimde şefkatli bir el nöbetteydi. Çünkü annemle Ferzanım yarım kişilik bir koltukta üç gece beraber yattı. Çünkü Utkum ve Bengülüm Ferzanımı hiç 
yalnız bırakmadı. Çünkü Aliyem bana şiirler yazdı. 

Çünkü Ferzanım bir tabak yemeğe olabilecek en fazla vitamini koymanın yollarını buldu. Çünkü babam ona güvenmemi her gün hatırlattı. Çünkü Tahsinim benimle daha paylaşmak istediği çok şey olduğunu bana söyledi. 

Çünkü halalarım bereketli tepsilerde pişirdikleri şifalı yemekleri ben yerken ağladılar. Çünkü Taşanoğlu ilk göz ağrısının ben olduğumu hatırlattı, saçsızlığımı görmeye dayanamadı. Çünkü Ramadan eniştem her halimle cennet kuşuna benzediğimi söyledi. 

Çünkü Denizim parmak uçlarındaki pozitif enerjiyi şişik ayak parmaklarımdan vücuduma verdi. Çünkü Babam bana mektup yazdı. Çünkü Aysum bensiz bugünlerini benli yarınlara erteledi. 
Çünkü Tijenim bana iğne yapılacakken hep telefonu çalıyor gibi yapıp odadan çıktı. Çünkü Caferim kendi yaralarını unutup benim yaralarıma sargı bezi olacak kelimeler tüketti. Çünkü Berkayım ‘kelim benim dünya güzelim’i mani yaptı, saçsız başımda kendine kalıcı bir dudak yeri edindi. Çünkü Mary’ciğim seller halinde pozitif enerjilerini yollarıma yolladı. 

Çünkü Sedalım ben yakınlardayken hep boğazında bir düğümle dolaştı. Çünkü Ertanım beni özlemenin hayatının bir parçası olduğunu her gün söyledi. Çünkü Ürtanım resimlerimin ona hatıra kalmasını istemedi. Çünkü kimse aslında ne kadar çirkin göründüğümü fark etmedi. 

Çünkü Ebrulimin annesi bana her gece dua etti. Çünkü balkondaki salıncağım hiç boş kalmadı. 

Çünkü Esram dökülen saçlarımı elleriyle okşayarak kopardı. Çünkü Tağmacım beni kendi yolculuğunun bir parçası yaptı. Çünkü Maryciğim raflardaki en eğlenceli cesaret kitabını bana aldı. 
Çünkü bende yirmi kişinin elinin sol memesinde durduğu bir resim var. 
Çünkü Aysum dansına bile ara verip elimi tutmaya geldi. Çünkü Sevyam moralim hiç düşmesin diye, dışarıya her çıktığımızda bütün yakışıklı çocukların bana baktığını söyledi. Çünkü Tağmacım bana başucu kitabını hediye etti. Çünkü Aysum ölmeden yapılacaklar listesini benimle ortak yaptı. 

Çünkü Taygunum önce benim sonra kendi saçlarını kazıttı. Çünkü Melikem elleriyle saçlarımı yerden topladı. Çünkü Esram hep benim canım ne çektiyse onu yedi. 

Çünkü Aysum sahilde kumların arasında umutlarımı gömülü oldukları yerlerden çıkardı. Çünkü Tağmacım yağmurun altında benimle şarkı söyledi. Çünkü Aliyem kendiyle baş başa geçireceği günü benimle baş başa geçirdi. Çünkü Çağılım benim hastalığımı kendi hastalığıymış gibi kabul etti.

Çünkü Tijenim bana sarılmaya hiç doyamadı. Çünkü eve her geldiğimde Yöntümden bir zarf buldum. Çünkü Çağılım kirpiklerinin ucunda bana güneş getirdi. Çünkü Denizim her gün omzumdan öptü. Çünkü Aysum bensiz ışıksız evler gibi olduğunu söyledi. 
Çünkü Maryciğim içimdeki düğümü çözmek için ellerini uzattı. 

Çünkü Tağmacım beni baharın ortasına götürdü. Çünkü saçlarımı özlemeyim diye Melikem yanıma gelirken kendi saçlarını hep topladı. Çünkü Şebom hiçbir günümün mandalina yemeden geçmemesi için yolundan döndü. 

Çünkü Sevyam kesilen saçımdan bir tutam sakladı. Çünkü Handan’ım boynuma sarılıp ‘çok korkuyorum’ diyerek saatlerce ağladı. Çünkü İldenizim ve Pınarım yollara düşüp beni pamuklara sardılar. 

Çünkü Annem ‘kanser’ kelimesini hiç söyleyemedi. Çünkü Babam ‘kanser’ kelimesini hiç söyleyemedi. Çünkü Aysum ve Taygunum ben ilaç alırken Hababam Sınıfının müzikalini yaptılar. 

Çünkü Taygunum bensiz hayatın bir bok torbasına benzediğini söyledi. Çünkü ben yeniden doğmak için ilaç alırken, Annem ve Tülinim bana oyuncakçıdan yeni arkadaşlar aldılar. Çünkü Aysum ben gidince hayatın durduğunu söyledi. Çünkü Babam kardeşimin mezuniyet törenine yalnız gitti. 

Çünkü Annem ameliyat olduğunda yanında olamadım. Çünkü Tağmacım sıcak çikolata falıma baktı. Çünkü herkesin iyi haberlere ihtiyacı vardı. Çünkü Esram her gün ilacım oldu. Çünkü Aysum her gün umudum oldu. Çünkü kardeşim her gün abim oldu. Çünkü Ferzanım her gün annem oldu. Çünkü Tülinim her gün annem oldu. 

Çünkü annem ve babam beni yeniden doğurdular. Çünkü sizler beni yeniden büyüttünüz. Çünkü bu mektup 32 sayfa olabilirdi. Çünkü bu mektubu okuyan hiç kimse benim öleceğime inanmadı. 
Siz yoksanız ben de yokum. Doğum günüm kutlu olsun. 
Özlem.”

Bazen birileri gider ve yaşam asla eskisi gibi olmaz, bıraktıkları boşluk yaşamın, bizim içimizdedir ve dolmaz. Bir şeyler olur ve onları hatırlarsınız. Asla unutulmazlar. 

Yaşamın içinde, güçlerini sevgiden alan özel bir kadındı Özlem. 
Yıllar önce bir kongrede meme kanseri ile ilgili bir konuşma yapacaktım. Ve bu illet ile uğraşan bazı hastalarımdan kendilerini ifade eden bir kaç cümle yazmalarını istedim. O ise bana bu satırları gönderdi. 

Asla kürsüde okuyamadım. Birkaç kere uğraştım ama olmadı. Her seferinde gözlerim doldu ve tıkanıp kaldım. Şimdi ise sizinle paylaşıyorum. Zaten hep olan ama hastalığı ile daha da sıkılaşan ve onu sarmalayan sevgi çemberini sizlere daha iyi nasıl anlatabilirim ki. 

Biliyorum mekanın cennet olacak ve biz seni hep ama hep özlüyor olacağız buralarda…