AŞK (ışk) kelimesinin sözlük anlamı, “sarmaşık” demektir.Bahçeye düşen sarmaşık tohumu,nasıl bütün bahçeyi sarıp sarmalar,hatta dışarı taşarsa; gönüle düşen aşk tohumu da bütün bedeni sarıp sarmalar.Oradan etrafa yayılır.

Nice fidanlar, serviler,çınarlar bir sarmaşık tarafından sarılınca gitgide sarmaşık dalları arasında görünmez oluyorsa, aşk sarmaşığı da insan fidanını öyle kaplayıp görünmez ve yok eder.

Sarmaşığın özelliği;sarıldığı ağacı içten içe kurutması, bitirmesi, sonunu hazırlamasıdır. Aşk da insanı sarınca,onu içten içe eritip yok eder. Dıştan görünen yalnızca aşktır ve aşkı da çevresini göremez olur.Çünkü sarmaşık onu öyle çevrelemiştir ki; dışarıda olup bitenleri ne duyar, ne görür;hatta duymak da görmek de istemez. Aşka tutulan ağaçta,artık bütün buyruklar sarmaşık tarafından verilir ve âşık, “herkesi kör;dört yanı duvar sanır”. Dıştan bakanlar,onun sarmaşığını görürler;ama ağaç,sarmaşıktan fırsat bulup çevresini göremez.

Sarmaşık,nasıl hızlıca büyüyüp ağacı kaplarsa, aşk da öyle hızlı gelişir ve âşık daha sabahtan akşama varmadan aşk sarmaşığıyla sarılıp geceyi onun koynunda geçirir.



Mevlana (k.s) sarmaşığa benzetir aşkı. Sarmaşığın ağaca dolanıp da onu tepeden tırnağa sarması gibi; aşk da aşığın kalbine bir cemre gibi düşünce bütün vücudunu sarıp benliğini yakar. “Aşk, sevgiliden başka ne varsa, hepsini yakar yandırır” diye izah eder bu hali Mevlana. Böyle bir aşığın aklı fikri yalnızca maşukunda olur. Sarmaşık ağaca dolanır ve onu tepeden tırnağa sarıp sarmalar. Adeta ağacın gövdesi üzerinde kökler salar. Ağacın öz suyu sarmaşığa gıda olur. Sarmaşık büyüdükçe ağaç kurumaya başlar. Ağaç misali aşık da maşukunun hasret ve özleminden sararıp solar. Bedenin madde aleminin varlıklarıyla bağı birer birer çözülürken; ruh manevi güzelliklerle bezenir.

Aşk, devasız bir dert

Mevlana bütün güzelliklerin kaynağını aşkta bulur. Metafizik ilimlerden tutun da fen ilimlerine kadar bütün alem hep aşkı söyler, aşkı anlatır. Çünkü varlığın kaynağı aşktır. Onun için her varlık kendi halinde aşkı yaşar, aşkı anlatır. Kuşlar seherde aşk ile öter. Rüzgar aşkla eser. Meyveler aşkla olgunlaşır. Kainat her haliyle aşkı yaşar ve aşkı söyler. Mevlana “Ey aşk! Herkesin yanında birçok adın ve lakabın var. Ben dün gece sana yeni bir isim taktım: Devasız dert” der ama yaradılışın özünü de aşkta bulmuştur. Aşksız geçen ömrü ise ömürden saymaz:

“Baht sana yar olur, yaver kesilirse; Aşk, seninle işe güce girişir. Aşksız ömrü hesaba sayma; O sayıdan dışarıda kalacaktır çünkü...”