Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’deki, küçük çaplı bir toplumsal hareketin, bazılarınca doğru okunamadığından dolayı Kuzey Afrika ve Ortadoğu’daki toplumsal hareketlere benzetildiğini, dost görüntüsü altındaki bazılarının, ne kadar samimiyetsiz ve yapay olduklarını anında gösterdiklerini bildirdi.

Erdoğan, Rixos Otel'de düzenlenen, Yurtdışı Vatandaşlar Danışma Kurulu Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, toplantıyı düzenleyenlere teşekkür etti, "Toplantının, ülkemiz, milletimiz, Türkiye içinde ve dışında yaşayan tüm vatandaşlarımız, tüm dost, kardeş ve akrabalarımız için hayırlara vesile olmasını diliyorum" dedi.

Türkiye’de, yaklaşık 3 hafta boyunca, çevre duyarlılığı ile başlayan ancak daha sonra demokrasiye, milli iradeye, seçimle gelmiş, milletin tercihiyle gelmiş hükümete karşı son derece organize eylemler haline dönüşen, aynı zamanda son derece karanlık odaklardan beslenen bazı çirkin olaylar yaşandığını belirten Erdoğan, milletin, tüm bu eylemleri büyük bir sabırla ve itidalle takip ettiğini dile getirdi.

Ankara ve İstanbul’da yaptığı mitinglerde, bunun yanında, İstanbul, Adana, Mersin ve Ankara’da yapılan karşılama törenlerinde, halkın bu eylemlerden nasıl rahatsız olduğunun çok açık bir şekilde tezahür ettirildiğini vurgulayan Erdoğan, şöyle konuştu:

"Biz, milletimizin bu olaylar karşısında ne düşündüğünü çok iyi biliyor, çok iyi hissediyoruz. Ancak, bizi asıl sevindiren, bizi asıl duygulandıran, dünya genelinde dost ve kardeşlerimizin bize destek için yaptıkları gösteriler oldu. Buradan, Malezyalı, Makedonyalı, Pakistanlı, Angolalı, Tunuslu, Endonezyalı, Yemenli, Filistinli, Bosna Hersekli kardeşlerime, teveccühlerinden, muhabbetlerinden, ahde vefalarından dolayı teşekkürlerimi iletiyorum. Başta Almanya olmak üzere, Avrupa’nın hemen her başkentinde, Amerika Birleşik Devletleri’nin New York şehrinde, dünyanın başka ülkelerinde, başka şehirlerinde, vakarla, ağırbaşlılıkla, ülkeleri, hükümetleri lehine gösteriler yapan vatandaşlarımıza, onlarla birlikte gösterilerde yer alan dost ve kardeşlerimize ayrıca şükranlarımı sunuyorum.

81 vilayetin, 76 milyonun, vandallık, barbarlık, yağmacılık olarak tezahür eden bu eylemlerin karşısında durması elbette önemlidir. Ancak, Lahor’dan Saraybosna’ya, Gazze’den Zenitsa’ya, Üsküp’ten Kuala Lumpar’a, Gostivar’dan Nev York’a, Priştine'den Prizren'e, Süleymaniye'den Bakü'ye, Erbil'den Sana'ya kadar, vatandaşlarımızın, dostlarımızın, kardeşlerimizin sesini duyabilmek, onların duasını alabilmek, onların desteklerine mazhar olabilmek çok daha önemlidir. İyi günde dostu, nerede olursa olsun bulursunuz… Dostun dostluğunu sınayan, dostun dostluğunu pekiştiren, aslında kötü günlerdir."

GERÇEK YÜZLERİNİ GÖSTERDİLER

Gezi Parkı odaklı olaylarda dünyanın gerçek yüzünü gösterdiğini vurgulayan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Dikkat ederseniz, Türkiye’deki, küçük çaplı bir toplumsal hareket, bazılarınca doğru okunamadığı için Kuzey Afrika ve Ortadoğu’daki toplumsal hareketlere benzetildiği için dost görüntüsü altındaki bazıları, ne kadar samimiyetsiz, ne kadar yapay olduklarını anında gösterdiler. Kimi uluslararası medya kuruluşları, kimi Avrupalı siyasetçiler ve kurumlar, olayları anlamadan, dinlemeden, analiz etmeden; biraz da olayları tahrik etmek için anında maskelerini indirdiler, gerçek yüzlerini de bu arada gösterdiler. Ancak, Türkiye’yi tanıyan, Türkiye’nin toplumsal yapısını bilen, gelişen, güçlenen demokrasimizi takip eden, özellikle de hükümetimizin samimiyetini gören dost ve kardeşlerimiz, süreç boyunca bizlerden desteklerini, dünyaya da yapıcı tavsiyelerini esirgemediler.

Ne dediler, 'Türkiye'de aynen Arap Baharı yaşayan ülkeler gibi Türk baharını yaşamaya hazırlanıyor. Halbu ki biz Türk baharını 2002'nin Kasım ayında yaşadık ve o günden bugüne Türkiye'de bir Türk baharı esiyor. Bizi asıl sevindiren, dünya üzerinde, mazlumlarla, mağdurlarla, haksızlığa, adaletsizliğe uğramışlarla olan dayanışmamızın, bu olaylarda çok duygusal biçimde karşılığını bulmuş olmasıdır. Somali’nin hayır duası bizim için her şeyden önemlidir. Myanmar’ın, Arakan’ın hayır duası bizim için her şeyden önemlidir. Filistin’in, Irak’ın, Suriyeli mazlumların hayır duası, bizim için her şeyin üzerindedir. Bunun böyle bilinmesi gerekir. Ortadoğu’da, Kafkaslar’da, Balkanlar’da, Avrupa’da, yeryüzünün her köşesinde, gurbette yaşamak zorunda kalmış Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının, samimiyetle yaptıkları hayır duaları her şeyden mühimdir."

TÜRKİYE ÜZERİNE SENARYOLAR

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti iktidarından önce dış dünyanın Türkiye üzerine senaryolar yazabildiğinin altını çizerek ülkenin nereden nereye geldiğinin çok iyi görülmesini ve hissedilmesini istedi.

Erdoğan, şöyle devam etti:

"Türkiye, öyle bir ülkeydi ki, uluslararası medya, uluslararası bazı kuruluşlar, özellikle de uluslararası bazı sermaye çevreleri, Türkiye üzerine senaryolar yazıp, bunları da maalesef başarıyla uygulayabiliyordu. Hatırlayın, 10,5 yıl öncesine kadar, Batı’da, herhangi bir gazetede çıkan 3 satır yazı ya da yorum, Türkiye’de haftalarca gündem konusu olabiliyor, konuşulabiliyor, sevinç vesilesi olabiliyordu. Batı basınında çıkan bir yazı, makale, yorum, Türkiye gündemini sarsabiliyor, Türkiye ekonomisini alt üst edebiliyordu. Avrupa’dan, Amerika’dan, oradaki siyasetçiler tarafından, oradaki kuruluşlar tarafından yapılan bir yorum, borsanın çökmesine ya da yükselmesine, sermaye piyasalarının dalgalanmasına, uluslararası yatırımların artmasına ya da azalmasına sebep olabiliyordu.

Kendisine güveni olmayan bir ekonomimiz vardı. Kendisine güveni olmayan bir dış politikamız vardı. İçeride olduğu kadar, dışarıda da özgüveni olmayan bir siyasetimiz vardı. Hamdolsun, bütün bunları artık geride bıraktık. Şu anda, çok azı art niyetli de olsa, çoğunlukla objektif şekilde, hemen her gün Türkiye’yle ilgili haberler, makaleler, yorumlar yayınlanıyor. Bütün uluslararası denklemlerde Türkiye faktörü göz önünde bulunduruluyor. Artık gündemi belirlenen bir Türkiye yok, gündem belirleyen bir Türkiye var. Bütün uluslararası meselelerde, Türkiye’nin görüşleri, tavsiyeleri, duruşu, tavrı dikkate alınıyor."

ZATÜRRE OLURDU

Türkiye’nin dış politikası ve özellikle de ekonomisinin tüm dünyada ilgiyle izlendiğini ve takdirle karşılandığını bildiren Erdoğan, Türkiye’nin yürüyüşünün bir çok yerde örnek alındığını söyledi.

"Geçmişte, Tokyo Borsası, New York Borsası, deyim yerindeyse hapşırsa, Türkiye ekonomisi zatürre oluyordu" görüşünü dile getiren Erdoğan, şunları anlattı:
"Ama şu anda, tüm dünya, tüm gelişmiş ekonomiler, 4 yıldır çok ağır bir kriz yaşarken, Türkiye ekonomisi istikrarla büyüyor, gelişiyor, ilerliyor. İşte buyrun; bütün oyunlara rağmen, bütün tezgahlara, tuzaklara rağmen 2013 ilk çeyrekte hepsi çöküyor biz yine yüzde 3 büyüme kaydettik. Gerçekler ortada, Avrupa ekonomisi daralırken, Japonya'nın ekonomisi işte ortada yüzde 1 bile büyüyemezken Türkiye ekonomisi yüzde 3 büyüme kaydetti.

Kriz içindeki ülkeler Uluslararası Para Fonu önünde yüksek faizlerle borç almak için sıraya girerken, Türkiye IMF’e tüm borcunu ödedi ve sıfırladı. Bu nerede olduğumuzu gösteriyor. Bütün göstergeleri dipte olan, bütün dengeleri sarsılmış olan bir ekonomiyi devraldık, şu anda dünyanın en sağlam, en sağlıklı, en güçlü ve sarsılmaz ekonomilerinden biri haline getirdik."

“BÖYLE BİR AVRUPA BİRLİĞİ PARLAMENTOSU'NU BEN TANIMIYORUM"

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan konuşmasında  Avrupa Birliği Parlamentosu'nun aldığı kararı eleştirerek, "Sizin demokrasiye saygınız yok. Sizin özgürlük tanımınız farklı. Başkalarının özgürlük alanlarına saldıranlara siz destek çıkıyorsunuz. Bu kararı alanların, şu anda oturduğu yer burasıdır. Benim özgürlük alanıma saldırana sahip çıkana ben karşıyım. Böyle bir Avrupa Birliği Parlamentosu'nu ben tanımıyorum" dedi.

10 buçuk yıl önce Türkiye'yi çok sağlam bir demokrasi, güvenli bir ekonomi ve aktif bir dış politika temelinin üzerine inşa etmeye başladıklarını belirterek, bu sağlam temelin üzerine her bir tuğlayı büyük bir hassasiyetle, büyük bir dikkatle yerleştirdiklerini söyledi.

"Bugün geldiğimiz noktada, her açıdan güçlü, her boyutuyla iddialı, her hedefiyle gözü çok yükseklerde olan bir Türkiye var. Son olaylarda, sadece içerde ve dışardaki dostlar değil, Türkiye'nin ekonomisi, Türkiye'nin demokrasisi de çok önemli bir sınavdan geçti" diyen Başbakan Erdoğan, olayların doğrudan doğruya Türkiye ekonomisini ve Türkiye demokrasisini hedef aldığını kaydetti.

Kurulan sağlam temel ve inşa edilen sağlam yapı sayesinde ne ekonominin ne de demokrasinin saldırılardan yara aldığını belirten Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:

"Bir kere hepimiz, artık nasıl bir Türkiye'de yaşadığımızın idrakinde olmak zorundayız. Hepimiz, tam bir özgüven içinde, ülkemizle gururlanmak, ülkemizle iftihar etmek durumundayız. Yurtdışındaki vatandaşlarımızın, akrabalarımızın, dost ve kardeşlerimizin, değişen Türkiye'yi çok iyi hissettiklerini görüyor, duyuyor ve anlıyoruz.

Allah'a hamdolsun, bugün, Türkiye Cumhuriyeti'nin ay yıldızlı bayrağı, dünyanın her yerinde, büyükelçiliklerimizde, temsilciliklerimizde, bunun yanında şantiyelerimizde gururla dalgalanıyor. Türkçe, dünyanın her yerinde artık uluslararası bir dil olarak adeta ilgi görüyor. Türkiye Cumhuriyeti pasaportu, dünyanın her sınır kapısında artık itibar görüyor. Türk Lirası, ekonomi çevrelerinde artık değer ifade ediyor. Kızılayımız, TRT'miz, Yunus Emre enstitülerimiz, TİKA'mız, askerimiz, polisimiz, öğrenci ve öğretmenlerimiz, akademisyenlerimiz, özellikle de işadamlarımız, gittikleri her ülkede çok şükür baştacı ediliyor, umudun müjdecisi olarak karşılanıyor."

"TÜRKİYE'NİN BARIŞ ELİNİ YERYÜZÜNÜN HER KÖŞESİNE ULAŞTIRMAYA BAŞLADIK"

Böyle bir süreçte Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı'nın kurulduğunu, Türkiye'nin barış elinin, dayanışma iradesinin, koruyucu, kollayıcı şemsiyesinin yeryüzünün her köşesine ulaştırılmaya başlandığına değinen Başbakan Erdoğan, "Nerede bir vatandaşımız, akrabamız, kardeşimiz varsa biz oradayız, böyle dedik" ifadesini kullandı.

Büyük devletin, büyük idealleri olan devlet olduğunu dile getiren Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:  "Büyük devlet, hakkı savunan, haklının yanında duran, mazluma, mağdura sahip çıkan devlettir. Ama en önemlisi büyük devlet, kendi vatandaşına, akrabasına, dostuna ve kardeşine sahip çıkabilen bir devlettir. Türkiye, işte bunu yapmaya başlamıştır. Demokrasisinden, ekonomisinden, aktif dış politikasından güç alan Türkiye, yeryüzüne dağılmış vatandaşlarına, dost, kardeş ve akrabalarına el uzatmaya, onların hakkını en güçlü şekilde savunmaya başlamıştır.

Her zaman ifade ediyorum; güçlü orduların anlam ifade ettiği bir çağda değiliz. Toprak fetihlerinin anlam ifade ettiği bir çağda değiliz. Yaşadığımız çağ, gönüllerin fethedilmesinin çok büyük önem arzettiği bir çağ. Biz de, gönüller fethetmek, gönüller kazanmak, kazandığımız o gönüllerle barışa, dayanışmaya, kardeşliğe katkı sağlamak için çok samimi, çok kararlı bir mücadele veriyoruz.

Biz, güzel Türkçemizle gönüller kazanmanın peşindeyiz. Biz, kadim medeniyetimizi tanıtarak, dayanışmayı artırarak, kardeşliğe en güçlü şekilde vurgu yaparak gönüller kazanmanın peşindeyiz. Özellikle de, dünya üzerindeki her mazluma, her mağdura, her gadre uğramışa ulaşmak, el uzatmak... İnanıyorum ki bunu hep birlikte yapacağız ve böylece gönüller fethetmenin mücadelesini de birlikte gerçekleştireceğiz."

"HER BİRİNİZ KENDİ ALANINIZDA BİRER FATİH'SİNİZ"

Yurtdışı Vatandaşlar Danışma Kurulu içindeki her bir vatandaşın böyle bir şuur içinde hareket etmesini istediğini dile getiren Başbakan Erdoğan, kuruldaki vatandaşlara şöyle seslendi:

"Her biriniz, unutmayın, kendi alanınızda birer Fatih'siniz. Unutmayın, her biriniz, kendi alanınızda, gönüller kazanmak için ter döken birer akıncı, birer öncüsünüz. Unutmayın, her birinizi kendi alanınızda cumhuriyetin banisi gibi Gazi Mustafa Kemal olmalısınız.

Kılıcın, özellikle devrinin tükendiği, kalemin kılıcı kestiği, gönül fethetmenin her şeyin önüne geçtiği bir çağda, sizler, gönüllerin sultanı olmayı hedefleyecek fedakar kardeşlerimizsiniz."

"OMURGALI OLMAYANDAN BİR ŞEY OLMAZ"

Türkiye'nin sahip olduğu güç ve büyüklüğün, içerden yapılan çalışmalar kadar dışarıdan yapılan çalışmaların da ürünü olduğunu belirten Erdoğan, dışarıda yapılan bu çalışmaları daha da yoğunlaştıracaklarını, Türkiye'nin imajını daha da güçlendireceklerini söyledi. Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:

"Türkiye'ye karşı kötü niyetli, hasmane, art niyetli tutumu olan çevreleri de, sabırla çalışmak suretiyle ikna edeceğiz. AB içinde, işte son, Avrupa Birliği Parlamentosunda alınan kararı görüyorsunuz. Bunlar şaşırmış. Bunlar da dürüstlük, ahde vefa diye bir şey yok. Sizin bir defa bizimle ilgili böyle bir karar almaya yetkiniz var mı? Sen önce bunu parlamento üyelerin için bu kararı ver. Yunanistan'da, İngiltere'de, Fransa'da, Almanya'da neler oluyor? Bunlara karşı sessiz kalacaksın, Türkiye'de antidemokratik bir eylem yapılacak, işgal var, kamu binalarına, araçlarına, sivil araçlara karşı bir eylem yapılacak, bununla ilgili kalkacaksın, koruma kollama görevini yapan güvenlik güçlerine karşı karar almaya yöneleceksin.

O zaman siz de antidemokratsınız, sizin demokrasiye saygınız yok. Sizin, bir defa özgürlük anlamınız, tanımınız farklı. Başkalarının özgürlük alanlarına saldıranlara siz destek çıkıyorsunuz. Bu kararı alanların şu anda oturduğu yer burasıdır. Benim özgürlük alanıma saldırana sahip çıkana ben de karşıyım. Böyle bir AB Parlamentosunu da ben tanımıyorum.

Sadece orada bir tabelan olur. Dürüst olacaksınız, hakkı savunacaksınız. Onun için sizler, duruşunuzla, Avrupa'da, diğer yerlerde bunu ortaya koymak durumundasınız. Omurgalı olmaya mecbursunuz, omurgalı olmaya mecburuz. Omurgalı olmayandan bir şey olmaz. Yani uysal koyun olmayacaksınız, zulmü alkışlamayacaksınız, zalimin yanında olmayacaksınız. Mazlumun yanında olacaksınız ama hakkı tutup kaldıracaksınız. Dışarıda bu yapılan çalışmalara karşı bu süreçte bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız.

Bütün bu olayları yapanların yanında yer alan yurtdışındakilere karşı sizin tavrınız onlardan çok daha baskın olmalı. Onların da ellerinde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı pasaportu olabilir ama siz onlardan çok daha güçlü olarak o meydanlara çıkmalısınız. Kapalı spor salonlarıysa oralarda, statlarsa statlarda. Terör örgütü de bunları yapmadı mı? Yaptı. Eğer meydanları siz onlara bırakacak olursanız oralardaki yönetimlerin de onlara destek verdiğini görürsünüz. Buralardaki duruşunuz da çok önemli."