"AMA ŞİMDİ YENİ BİR DÖNEMLE HALK TARAFINDAN SEÇİLEN BİR CUMHURBAŞKANI SÖZ KONUSU OLDUĞUNDA ARTIK PARLAMENTER SİSTEME DOĞRU GİTMEKTENSE, NEHRİN YARISI GEÇİLMİŞ, KARŞI TARAFA GEÇMEK GEREKİYOR ARTIK, BAŞKANLIK SİSTEMİNE GEÇMEK GEREKİYOR"

"SEZER VE ECEVİT İKİLİSİNİN NASIL BİR EKONOMİK KRİZE YOL AÇTIĞINI HERKES GÖRDÜ. BİZ BÖYLE BİRŞEYİ BU MİLLETE YAŞATMAYIZ HERKESİN GÖNLÜ RAHAT OLSUN. NE SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZ BÖYLE BİR ŞEYE İZİN VERİR, NE BEN VERİRİM"

Türkiye Başbakanı Ahmet Davutoğlu, "Madem başkanlığa doğru bir evrilme gereklidir, bizim seçim beyannamesinde de bu husus olacak. Şu anda seçim beyannamesinde başkanlık sisteminin nasıl yer alacağını bizzat ben, bizzat kendim kalemimle yazdım" dedi.

Davutoğlu, Çankaya Köşkü'nde gerçekleştirilen HaberTürk Televizyonu canlı yayınında, gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

"Başkanlık sistemini, Cumhurbaşkanının istemesine rağmen, Başbakanın istemediği yönündeki açıklamaların" sorulması üzerine Davutoğlu, savunduğu her şeyin zeminin sağlam olmasının kendisi için önem taşıdığını söyledi.

"Türkiye'deki sistem, ne parlamenterdir, ne başkanlıktır, ne de yarı başkanlıktır" diyen Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Sorumsuz, yani Evren gibi olacağı düşünüldüğü için hiç kimseye hesap vermeyen ama yetki sahibi bir cumhurbaşkanlığı hep veren bir şey, öbür tarafta sorumluluk bütünüyle üstünde olan ama yetkisi kısıtlanmış, rektörlük seçiminden birçok üyeler seçimine kadar. Şimdi Sayın Cumhurbaşkanımızın halktan meşruiyetini alan bir seçimle, cumhurbaşkanı olduktan sonra bu iki otoritede bu iki otoritede milli iradenin meşruiyetine dayandı. Aslında bu yolla bir meşruiyet yani milli iradeden tam meşruiyetini almadığı halde ve sorumsuz bir şekilde güç kullandığı halde cumhurbaşkanlığı makamı, doğrudan milletten şey almış oldu. Bundan önceki Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül döneminde de Meclis, millet iradesini temsilen Meclis'ten aldı. Ama Özal'la birlikte değişti. Ama dikkat ederseniz orada yaşanan çatışmalar bizde minimize oldu, çünkü aynı hedefe odaklanmıştık."

Bu sistemin mutlaka değişmesi gerektiğinin altını çizen Başbakan Davutoğlu, "Ya pür parlamenter sistem olması lazım, ya pür başkanlık sistemi ki hesap veren ile yetki sahibi olanın aynı kişi olması lazım" dedi.

Davtuoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Sayın Cumhurbaşkanımız haklıdır, bu sistem bir yetki çatışmasını beraberinde getiriyor. Ben de bu kanaate katılıyorum. Şu anda en minimize olmuş şekliyle bile olsa tabii ki her yiğidin bir yoğurt yiyişi olduğu gibi her kesinde aynı siyasi perspektife sahip olsa da, üslup vesaire farklar olabilir. Bunu da doğal görmek lazım. Bunun değişmesi lazım. Peki ne yönde değişmesi doğrudur? Bir kere halk tarafından cumhurbaşkanı seçimi gerçekleşmişse ve bu oturuyorsa, başkanlık yönünde değişmesi doğrudur. Eğer 15 sene önce bir tartışma olsaydı, belkide ki 2007'nin AK Parti bildirgelerini okuduğunuzda bakın görürsünüz, cumhurbaşkanlığı yetkilerinin azaltılması vardır. Çünkü biz o zaman cumhurbaşkanlığı makamının bu vesayetçi karakterinin, 12 Eylül anayasalarından beri gelen bir problem olarak görüyorduk. Ama şimdi yeni bir dönemle halk tarafından seçilen bir cumhurbaşkanı söz konusu olduğunda artık parlamenter sisteme doğru gitmektense, nehrin yarısı geçilmiş, karşı tarafa geçmek gerekiyor artık, başkanlık sistemine geçmek gerekiyor."

"Kısmen zaten adı konmuş zaten" denmesi üzerine ise Başbakan Davutoğlu, "Adı konmuş ama hukuk buna uymuyor" dedi.

Davutoğlu, şunları kaydetti:"Şimdi bunu açık yüreklilikle ifade etmek isterim; ben aldığım bir kararın sonuçları itibariyle hesabını veririm ve buna katlanırım. Ama bu şu andaki Başbakanlık bütün sorumlulukları üstlenmiş, nihayetinde hesabı verme makamında. Cumhurbaşkanlığı da halk tarafından seçilmiş haklı olarak Cumhurbaşkanımız 'ben farklı olacağım' derken kastettiği de budur, bu şeyin aşılması lazım. Bizim kişisel hiçbir sorunumuz Cumhurbaşkanımızla olmaz, ideallerimiz aynıdır, yolumuz aynıdır, menzilimiz aynıdır. Eminim hangimize hak vaki olursa, arkada kalan hakkını helal ederek, cenaze namazını kılacaktır. Aynı günde doğduk ama Allah muhafaza bir kaza olmazsa, aynı anda ölecek değiliz. O anlamda, biz birbirimize bu şekliyle bağlıyız. Ama sistemin ürettiği sıkıntılar var, bunu da görmemiz lazım. Biz bu sıkıntıları sık görüşerek aşmaya çalışıyoruz. İstişare ediyoruz. Karşılıklı bir yol buluyoruz. Başka iki olsaydı emin olunuz, Sezer ve Ecevit ikilisinin nasıl bir ekonomik krize yol açtığını herkes gördü. Biz böyle bir şeyi bu millete yaşatmayız, herkesin gönlü rahat olsun, ne Sayın Cumhurbaşkanımız böyle bir şeye izin verir, ne ben veririm. Biz bu ateş çemberi içinde bu milletin istikbalinin derdine düşmüş insanlar olarak, kendi şahsi düşüncelerimizi millet menfaatinin önüne hiçbir zaman geçirmeyiz."

"KENDİM YAZDIM"

Davutoğlu, "Madem başkanlığa doğru bir evrilme gereklidir, bizim seçim beyannamesinde de bu husus olacak. Şu anda seçim beyannamesinde başkanlık sisteminin nasıl yer alacağını bizzat ben, bizzat kendim kalemimle yazdım" dedi.

Bu konu üzerinde biraz daha çalışacağını aktaran Başbakan Davutoğlu, bizzat kendisinin yazacağı hususunu ise tekrarladı.

Davutoğlu, sözlerine şöyle devam etti:

"Şunun için zikrediyorum; 'Sayın Davutoğlu başbakanlığa çok sarıldı ve başkanlık istemiyor.' Bunu en baştaki, kendimle barışık olma şeyine aykırı kabul ederim. O andan itibaren zaten siyasetin anlamı da kalmaz. Hiçbir koltuğa, hiçbir makama bu şekilde yakışık olmaz. Ama neyi yaparım, bunu da çok açık söyledim; Sayın Cumhurbaşkanımız benim adımı ilan ettiğinde, öncesinde ve sonrasında o da, ben de dedik ki; 'güçlü başbakanlık, güçlü cumhurbaşkanlığı.' Oturduğun makamın gücünün şu veya bu çevre faktörleri tarafından, Sayın Cumhurbaşkanımızı kastetmiyorum zayıflatılmasına izin vermem. Kim olursa olsun. Cumhurbaşkanımızı kastetmiyorum. Ama belli şeyler, eğer sanki Türkiye'de başkanlık sistemine geçilmiş gibi, şu anda işleyen şeyde, benim başbakanlık gücünü ve sorumluğunu taşırken, kullanacağım gücü ki bir iki kere bu yönde şeyle, kanaatlerini başka bir şekilde söyledim. Cumhurbaşkanımızın söylemesi gereken şeyi bir başkası söylerse ona izin vermem. Cumhurbaşkanımızın bana söylemesi gereken şeyi veya kamuoyuna söylemesi gereken şeyi bir başkası söylerse bunu kabul etmem. Ama Cumhurbaşkanımız bana her şeyi söyleyebilir, Cumhurbaşkanımız birlikte düşündüğümüz veya kendi şahsi kanaatlerini açıklayabilir, cumhurbaşkanlığı makamı devletin en üst makamıdır."

Muhalefet partilerinin Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yaptığı saygısızlığın bu makama yapılan saygısızlık olduğuna dikkati çeken Başbakan Davutoğlu, buna da hiçbir zaman tolerans göstermediğini bildirdi.

Davutoğlu, HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın yaptığı açıklamaya verdiği cevabın da bu nedenle olduğunu belirtti.

Başbakanlık görevini en iyi şekilde ve kurallarına uygun şekilde yapmaya çalıştığının altını çizen Davutoğlu, "Geleceğe dönük kanaatim sorulduğunda, seçim sonrasıyla ilgili, bizzat kaleme aldığım şekliyle Başkanlık seçim beyannamesinde yer alacak" dedi.

"Başkanlığın sondan başa doğru gidilerek olamayacağını" vurgulayan Davutoğlu, bir sistemin tasavvur edildikten sonra anayasasının yazılamayacağı örneğini verdi.

"MUHALEFET MESELEYİ KİŞİSELLEŞTİRDİ"

Muhalefetin meseleyi kişiselleştirdiğini ifade eden Davutoğlu, öğrencilik yıllarında Türk siyaseti üzerine çalışma yaparken merhum Alparslan Türkeş'in bütün eserlerini okuduğunu aktardı.

Türkeş'in açık bir şekilde başkanlığı savunduğunu bildiren Davutoğlu, "Ama bugün Bahçeli karşı. Sayın Demirel'in yaşadığı şeyler dolayısıyla bu yönde düşünceleri olmuştur, Özal'ın olmuştur. Bunların hepsine baktığımızda başkanlık yönünde bu siyasi gelenekler içinde görüşler olmasına rağmen, şimdi karşı çıkışları sistemi bildiklerinden değil" diye konuştu.

Muhalefetin konuyu kişiselleştirdiğini belirten Davutoğlu, Demirtaş'ın "nezaketsiz çıkışında" da bunun etkili olduğunu söyledi.

"İnsanı yaşat ki devlet yaşasın" diyen siyaset felsefesinin otoriter bir yapı üzerine kurulamayacağını bildiren Davutoğlu, "Öyle bir anayasa ki ilk önce insanı esas alacak. Özgürlükleri, insanlık onurunu, hukuku esas alacak. bunları tanımlayacak ve bunları çıpa gibi bu topraklara yerleştirecek, onun üzerinde siyaset yeni yönetim birimini inşa edecek. Benim anladığım budur" dedi.

Davutoğlu, kendisinin hiçbir şekilde insan odaklı, özgürlükçü olmayan, temel hakları korumayan bir anayasal zeminin savunulmasını, AK Parti fikriyatına uygun görmeyeceğini dile getirdi.

Ahmet Davutoğlu, "Bu çerçevede o zemini sağlam kuracağız. Şu anda Türkiye'nin ihtiyaç hissettiği şey de açık ve net söylüyorum; kimse de başka yere çekmesin, başkanlık sistemi bunun üzerine oturacak. Güçler ayrılığı prensibi, insan hak ve özgürlükleri bütün bunlar teminat altına alınacak, başkan ki dünyadaki örnekleriyle, demokratik örnekleriyle söylüyorum, herhangi otoriter başkanlığı kastetmiyorum" açıklamasında bulundu.

-"Hiçbir şekilde vesayete izin vermeyeceğiz"-

Bunu tartışmaya daha önce anayasa reformunda açtıkları gibi tartışmaya açabileceklerini belirten Davutoğlu, "Seçim beyannamesinde yer alacak. Seçim meydanlarında çıkacağız ve yeni anayasa diyeceğiz, insan hakları ve özgürlükleri diyeceğiz, insan onuru diyeceğiz. Hiçbir şekilde vesayete izin vermeyeceğiz diyeceğiz. Öyle bir yeni düzen olacak ki bu yeni düzende halk adına halktan yetki almamış kimse otorite kullanamayacak diyeceğiz. Halktan yetki alan herkes de hesabı verecek, sorumsuz bir makam olmayacak diyeceğiz. Bunları diyeceğiz. Bu çerçevede de doğru olanın bu aşamadan sonra artık başkanlık sistemi olduğunu ve Türkiye'nin en kısa zamanda bu çarpık yapıdan çıkması gerektiğini anlatacağız" diye konuştu.

Yurt dışında "paralel çetenin" ve Türkiye'de ise muhalefetin, Başkanlık Sistemiyle, "diktatörlük, otoriterlik, tek başına karar kişi" çizdiklerini anlatan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Türkiye'de demokrasi öylesine oluştu ki bunu kimse yapamaz, yapmak da istemez. Yaptığı anda çünkü burada ayakta durmak mümkün olmaz. Sayın Cumhurbaşkanımızın sürekli halkla temasında da hissettiği şey budur. Sorduğunuz şeyi ben daha da açık söyleyelim, 'Cumhurbaşkanımız başkanlık üzerine konuşurken siz niye?' Çok açık söylüyorum şu an benim görevim hakkıyla başkanlık yapmaktır. Ve bu sistemde şu an da sorumluluk başbakanın bu zayıf omuzları üzerindedir."

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu konuda kendilerine destek verdiğini belirten Davutoğlu, başbakanlık görevinin hakkını vermekle yükümlü olduğunu ifade etti.

Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Ama bu haftadan itibaren seçim beyannamesinin o kısmını bizzat yazarak nasıl bir şey istediğimizi ortaya koyacağız. Seçim satına çıktığımızda bir taraftan başkanlık görevini yaparken diğer taraftan başkanlık sistemini anlatmamız mümkün olur. Ama ben başbakanlık görevini icra ederken ve bu görevi yaparken bir taraftan da bu çerçevede başka bir sistemin içerisindeymiş gibi davranmam. Bu davranış bulunduğumuz makama ve halka verdiğimizi söze uygun düşmez. Güçlü başbakanlık, güçlü cumhurbaşkanlığı formülüne de uygun düşmez. Bulunduğumuz makamın hakkını vermek konusunda da Cumhurbaşkanımız da biz de bende aynı hassasiyete sahibiz. Meydanlarda çıkar halkımıza bunları açık bir yüreklilikle isteriz. İnşallah halkımız da verir."

Seçim sonrasında da Türkiye'nin demokrasi tarihinin en geniş kapsamlı anayasa reformunu yapmak istediklerini dile getiren Davutoğlu, anayasa reformu ile de başkanlık sistemi söz konusu olursa da yine halkın iradesiyle başkanı seçeceklerini belirtti.

Sistemi rayına oturtmanın önemli olduğunun da altını çizen Davutoğlu, "Varsayımlarla, kişiselleştirilerek buna karşı çıkmanın kimseye faydası olmaz. Muhalefete de çağrım getirsinler onlar da farklı bir mesela desinler ki 'bu sistem böyle değil, parlamenter sistem' desinler, onlar da bir anayasa teklifi getirsinler. Ne getireceklerse getirsinler. Ama başkanlık sistemi üzerinden bizim diktatörlük peşinde olduğumuz kanaatini ya da Cumhurbaşkanımızı gündeme getirmesinler" ifadelerini kullandı.