FETULLAHÇI TERÖR ÖRGÜTÜ'NÜN 15 TEMMUZ 2016'DAKİ DARBE GİRİŞİMİ SIRASINDA KARA KUVVETLERİ KOMUTANLIĞINDAKİ EYLEMLERE İLİŞKİN 150 SANIĞIN YARGILANDIĞI DAVAYA DEVAM EDİLİYOR 

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında Kara Kuvvetleri Komutanlığındaki (KKK) eylemlere ilişkin 150 sanığın yargılandığı davaya devam ediliyor.

Dava, Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza ve İnfaz Kurumları yerleşkesindeki salonda görülüyor.

Sanık, eski Kara Kuvvetleri Komutanlığı Personel Başkanı Sekreteri Albay Hüseyin Öztürk, 15 Temmuz'da yoğun geçen evrak işlemlerinin ardından görevine devam ederek, yapılacak faaliyetler için çalışmasını sürdürdüğü sırada koridordan "Tatbikat var" şeklinde sözler işittiğini iddia etti.

Öztürk, koridora çıktığında kimseyi görmediğini, daha fazla bilgi edinebileceği düşüncesiyle mesaide olduğunu tahmin ettiği kişileri aradığını ancak çoğuna ulaşamadığını, ulaştıklarının ise bir şey bilmediklerini söylediğini bildirdi.

Odasında beklemeye koyulduğunu, bu sırada alçaktan geçen uçakları duymaya başladığını anlatan Öztürk, daha sonra karargah binasının iç cepheye bakan tarafına indiğini belirtti.

Öztürk, burada başka bekleyenler de bulunduğunu dile getirerek, 7 No'lu giriş kapısı yakınında sigara içtiği sırada dahili hat telefonunun çaldığını, yakın olduğu için de telefona baktığını söyledi. Öztürk, Özel Kalem Müdürü Albay Nuh Altınsoy'un aradığını ve disiplinsizlik yapan bir grubu Anadolu Salonu'nda bekleteceklerini, bunların başına da birilerini koymak gerektiğini bildirdiğini iddia etti.

Kimseyi gönderemeyeceğini söylediğini ancak Altınsoy'un bunun kuvvet komutanının bilgisi dahilinde kısa süreliğine olduğunu söylemesi üzerine bir yüzbaşı ve teğmenden rica ettiğini anlatan Hüseyin Öztürk, geç saatte odasına çıktığını, darbe girişimini de odasındaki televizyondan öğrendiğini bildirdi.

Öztürk, gün ağarmaya yakınken 2 No'lu nizamiyeden çıkmak istediğini ancak silah ve kalabalık insan sesleri üzerine vazgeçerek döndüğünü öne sürdü. 

Silah sesleri kesilince evine gittiğini anlatan Öztürk, pazartesi günü hizmet aracıyla değil personel başkanının araması üzerine hızlı olması için özel aracıyla mesaiye gittiğini ve gözaltına alındığını bildirdi.

Öztürk, olay günü kimsenin hayatını tehlikeye atacak bir harekette bulunmadığını, emrinde personel de olmadığını söylediği savunmasında, iddianamede giriş çıkışları kontrol ettiğine ve bazı kişilerin çıkışlarına izin vermediğine yönelik suçlamaları da kabul etmediğini ifade etti. 

"BENİM DE İÇİNE DÜŞTÜĞÜM BİR TUZAK VAR"

Sanık eski Kurmay Albay Eşref Mert de savunmasında hakkındaki suçlamaları reddetti.

Mert, 15 Temmuz'da Plan ve Koordinasyon Şube Müdürü olduğunu ve bu göreve Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Zeki Çolak'ın da bilgisi dahilinde, normal atama zamanı olan mayıs ayında değil ağustos ayında atandığını savundu.

İddianamede şüpheli Mehmet Karslı'nın aleyhindeki ifadelerinin de iftira amaçlı beyanlar olduğunu öne süren Mert, şahsın olay gecesi koridorda kendisini yüzü asık şekilde gördüğünü söylediğini anlattı. Mert, "Ülkeme ve TSK'ya karşı kurulmuş, benim de içine düştüğüm bir tuzak var. Ülkem karanlığa gömülmeye çalışılmaktadır. Böyle bir ortamda şen şakrak olacak değilim." diye konuştu.

Muhtemel bir terör saldırısı ve kriz durumuyla hareket ettiğini, izinliyken sahip olduğu görev bilinciyle iş yerine gittiğini iddia eden Mert, o gece tabanca taşıdığı yönündeki iddiayı da kabul etmediğini, giydiği kamuflajda boş tabanca kılıfı olduğunu öne sürdü.

Birlikte zaman zaman emir üzerine kamuflaj giyildiğini, gittiğinde de oradaki kamuflajlı askerleri görünce emir verildiğini düşünerek kamuflaj giydiğini anlatan Mert, darbe girişimi olduğunu öğrenince kamuflajını çıkardığını söyledi.

Mert, yaklaşık bir yıldır tutuklu olduğunu belirterek, tahliyesini talep etti. 

"ATAMA LİSTESİNDE İSMİMİ GÖRMEK ÇOK ÜZDÜ" 

Sanık eski Albay Emrullah Kaya da KKTC'de görevli olduğunu ve 15 Temmuz'da görevi Kurmay Albay Mesut Gündüz'e teslim ettiğini belirterek, KKTC'de bir darbe girişiminde bulunmadığını, bu girişimi de desteklemediğini savundu. 

Görevi teslim edip yapılan kokteyle katıldıktan sonra evine geçtiğini anlatan Kaya, dahili hattan aranıp Genelkurmay Başkanlığı Personel Plan ve Yönetim Daire Başkanlığına atamasının yapıldığına dair bir liste geldiğinin söylendiğini aktardı.

Bunu görmek için birliğe gittiğini ifade eden Kaya, isminin sözde Yurtta Sulh Konseyi'nce hazırlanan atama listesine alındığını gördüğünü, bu durumun canını çok sıktığını ve çok üzüldüğünü öne sürdü.

Kaya, buna itibar etmeyip evine gittiğini herhangi bir faaliyette bulunmadığını, darbeyi de desteklemediğini savunarak, görev tesliminden sonra atamalar için havuza alındığını, bu sırada yıllık izne ayrıldığını ve 17 Temmuz'da ailesiyle Ankara'ya geldiğini belirtti.

İzinler iptal edilince birliğine katılma emri aldığını ve bunun üzerine 20 Temmuz'da KKTC'ye gitmek için Esenboğa Havalimanı'na gittiğini ancak polis kontrol noktasında gözaltına alındığını ve 29 Temmuz'da tutuklandığını anlatan Kaya, ne darbe planlamasına katıldığını ne de iştirak ettiğini savundu.

FETÖ ile bir irtibatının bulunmadığını iddia eden Kaya, 20 Ekim 2016'da KHK ile değil, bakan onayıyla meslekten ihraç edildiğini ifade etti.

Kaya, 15 Temmuz'da KKTC'de olduğunu hatırlatarak, Kara Kuvvetleri Komutanlığı iddianamesinde bulunmasının da doğru olmadığını, dosyasının bundan ayrılması gerektiğini savundu. Kaya, mahkemeden de dosyasının ayrılmasının yanı sıra tahliye ve dava sonunda beraat talebinde bulundu.