Davanın bizzat takipçisi olacağım

TC Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Müteahhitler Birliği (TMB) Yurtdışı Müteahhitlik Hizmetleri Ödül Töreni'ne katıldı. Erdoğan, törende yaptığı konuşmada, gittiğikleri yerlerde farkı ortaya koymak gerektiğine işaret ederek, "Merhametini yitirmiş bir dönemde bizler aynı zamanda merhametin temsilcisi, vicdanların sesi olmak durumundayız. Bizim farkımız bu olmalı" dedi.

Batı ülkelerinin zenginlik, refah bakımından çok ileri düzeyde olduklarını, Afrika'da, Asya'da, Güney Amerika'da bambaşka bir manzarayla karşılaşıldığını vurgulayan Erdoğan, "Oralardaki milyarca insanın gözyaşı, ahı, kanı, emeği, doğal kaynağı üzerinden batıda kurulan bir refah düzeni var. Biz, asla garibin, mazlumun, mağdurun, yoksulun, ezilmişin sırtından bir refah düzeni kurmayız, kuramayız. Buna bizim ne inancımız ne kültürümüz ne de tarihimiz izin verir. Mazlumların gözyaşından, mağdurların kanından beslenen bir zenginlik bize ateşten gömlek olur, hepimizi yakar. Biz başkalarının emeğini ve kaynağını sömürmek üzere kurulu bir medeniyet inşa etmeyiz, edemeyiz. Gözyaşıyla ıslanmış ekmek bizim boğazımızdan geçemez, kan bulaşmış para bize mutluluk getirmez. Biz, bunun için Suriye diyoruz, Mısır, Filistin, Myanmar diyoruz. Biz işte bunun için dünya beşten büyüktür diye haykırıyoruz" diye konuştu.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 5 daimi üyesinin bulunduğuna işaret eden Erdoğan, şöyle devam etti:

"Dünyadaki Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun diğer 191 üyesi, bunların iki dudağının arasına mahkum. Öyle bir adalet düzeni olabilir mi? Böyle bir haklar düzeni olabilir mi? Böyle bir özgürlük dünyası olabilir mi? Olamaz ve olmuyor da... İşte bunun için uluslararası sistemin çarpıklıkları, yanlışları, eksikleri her platformda insanlığı eziyor ama biz de bunu yüksek sesle ifade ediyoruz.

Davos'ta 'one minute' dediysek bundan dolayı dedik. Sadece İsrail'e değil, dünyadaki tüm zalimlere tüm mazlumlara sahip çıkma adına bunu yaptık. Amerika'da evlerinin içinde alçakça katledilen, Suriye Türkmeni kardeşlerimiz için sayın Obama'ya 'Neredesin Başkan?' derken aslında tüm dünyanın vicdanına sesleniyorduk. Derdimiz buydu.

Biz insan değerinin inançla, ülkeyle, ırkla, renkle ilgili olmadığına inanıyoruz. Yaratılmışların en şereflisi olan insanoğlunun her bir ferdinin canı, hayatı aynı şekilde değerlidir, aynı şekilde azizdir. Paris'te öldürülen 12 kişi için dünyayı ayağa kaldıranların, Suriye'de katledilen 350 bin mazlum karşısında üç maymunu oynaması bizim kabullenebileceğimiz bir durum değildir. Bunu da görmemiz lazım. Sesleri çıkıyor mu? Çıkmıyor. Niye susuyorlar? Fransa'da yürüyorsun, ama 350 bin kişi öldüğü zaman Avrupa Birliğinin sesi çıkmıyor. Amerika havadan geliyor bombalıyor o kadar... Şöyle başımızı iki elimizin arasına alıp düşünmemiz lazım. Bu millete yakışan budur. Esasen aynı çarpıklık ülkemizdeki bir takım çevreler için de geçerlidir."

Üniversite öğrencisi Özgecan'ın öldürülmesi

Konuşmasında üniversite öğrencisi Özgecan'ın öldürülmesine de değinen Erdoğan, şöyle konşutu:

"Evine gitmek için bindiği otobüste teröristler tarafından diri diri yakılan kızımız için ses çıkarmayanlar, eylem sırasında ölenler için Türkiye'yi ayağa kaldırmaya çalıştılar. Bunlar kendi ülkesine, kendi milletine, kendi insanının değerlerine, kültürüne o kadar uzaklar ki geçtiğimiz günlerde hunharca katledilen Özgecan'ımızın ölümünü dans ederek güya protesto ediyorlar. Bu ne biçim iştir ya? Önce sen biliyorsan bir Fatiha oku, bilmiyorsan bir rahmet dile, ailesine bir başsağlığı dile...Dans ediyor... Bunun bizim kültürümüzdeki yeri nedir? Adeta sanki o ölümden zevk alıyor. Bu, bu anlama gelir. Ölüm karşısında, acı karşısında dans etmek nedir bizim kültürümüzde? Belli. Tabii ateş düştüğü yeri yakar. Özgecan kızımıza ben bir kez daha Cenab-ı Allah'tan rahmet, acılı ailesine, sevenlerine ve bütün milletimize başsağlığı diliyorum. Bu alçaklığın, bu canice, vahşice yapılan bu katlin failleri yakalandılar. İnşallah hak ettikleri cezayı da en ağır şekilde almaları için bizzat davanın takipçisi olacağım, şu anda da zaten takip ediyorum."

"Kadına şiddet konusu Türkiye'nin kanayan yarası"

Kadına şiddet konusunun Türkiye'nin kanayan bir yarası olduğunu belirten Erdoğan, "Bizim inancımızda insan, eşref-i mahlukattır, yani yaratılmışların en şereflisidir. Dikkatinizi çekiyorum, erkek denmiyor, kadın denmiyor, çocuk denmiyor, ya? İnsan deniyor. Bizim kültürümüzde de kadının ayrı ve özel bir yeri vardır. Selçuklu'yu anarken, Terken Hatun'u, Osmanlı'yı anarken, Hayme Ana'yı, Bala Hatun'u, Nilüfer Hatun'u anmadan geçemeyiz. Annesi Hafsa Valide Sultan'ı zikretmeden Kanuni Sultan Süleymanı'ı anlatamayız. Zübeyde Hanım'ı anmadan Gazi Mustafa Kemal'i anlayamayız. Cumhuriyetin kuruluşunda da kadınlarımız çok önemli roller üstlenmiş ve çok büyük fedakarlıklar yapmışlardır" ifadelerini kullandı.

50 TL'lik banknotlarda Fatma Aliye Hanım

Erdoğan, 50 TL'lik banknot hazırlanırken, "Bir de tarihimizde başarılı hanımlarımız var. Onlardan bir tanesinin resmini de buraya koyalım" dediğini aktararak, Osmanlı'nın son döneminin ve Cumhuriyetin ilk döneminin önemli romancılarından Fatma Aliye Hanım'ın resminin konulduğunu anlattı.

Buna rağmen kimi zaman töre denilerek kadının şahsiyetinin yok edildiğine, kimi zaman çağdaşlık denilerek kadının metalaştırıldığına şahit olunduğuna işaret eden Erdoğan, "Buradan açıkça ifade ediyorum: Kadını zayıf görerek, kadını korunmasız görerek, kadını aciz görerek ona şiddet uygulayan her kim olursa olsun alçaktır, zavallıdır. Kadına şiddet uygulamak, Allah'ın emanetine ihanet etmektir. Cahiliye döneminde kız çocuklarını cinsiyetlerinden dolayı diri diri toprağa gömenle, üstünlüğünü göstermek için kadına şiddet uygulayan arasında bizim nazarımızda hiçbir fark yoktur. Cahiliye döneminde kadını bir eşya gibi alıp satanla; bugün medyada, sokakta, işyerinde onu bir meta gibi pazarlayan arasında biçim nazarımızda yine hiçbir fark yoktur" değerlendirmesinde bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bütün siyasi hayatı boyunca kadınları her alanda hak ettikleri konuma getirmenin çabası, mücadelesi içerisinde olduğunu, kadına şiddete karşı da metalaştırılmaya karşı da korumak için onlarla birlikte mücadele ettiğini, etmeye devam edeceğini vurguladı.

Kurucusu olduğu siyasi partide kadınların siyasette erkeklerle eş değer düzeyde temsili için her türlü çabayı gösterdiğini, Türkiye'nin en yaygın, en aktif, en iyi çalışan kadın teşkilatlanmasını gerçekleştirdiklerini ifade eden Erdoğan, buna rağmen, kadınların henüz yeterli siyasi temsil düzeyine ulaşamadıklarını bildiğini belirterek, "Ama bu konuda geçmişle mukayese edilemeyecek bir mesafe katedildiğini de teslim etmeliyiz" dedi.

Başbakanlığı döneminde, kadınların ekonomik ve sosyal hayattaki durumlarını düzeltmek, ileriye taşımak için pek çok çalışma yürüttüklerini anlatan Erdoğan, Anayasa'da, kanunlarda, yönetmeliklerde yaptıkları değişikliklerle her alanda kadınları maruz kaldıkları cinsiyet eşitsizliğinden kurtarmanın çabası içinde olduklarına işaret etti.

"Siz beyefendilere sesleniyorum"

2009 yılında kurulan TBMM Kadın- Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ile bu konunun Mecliste sürekli denetim ve izleme altında olmasını temin ettiklerini, 2012'de çıkarılan Ailenin Korunması ve Kadına Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun'un, bu alanda gerçek bir devrim niteliğinde olduğunun altını çizen Erdoğan, aynı çerçevede yürütülen pek çok çalışmayla bu hususta Türkiye'de yeni bir dönemin başladığına inandığını dile getirdi. Eğitimde ve istihdamda kadınlara pozitif ayrımcılık uygulayan pek çok projeyi, pek çok uygulamayı hayata geçirdiklerini, son olarak kadın istihdamını teşvik edecek bir dizi kanun değişikliğini gerçekleştiklerini bildiren Erdoğan, "Tüm bunlar elbette önemli ama daha önemlisi bütün bu yasal değişikliklerin uygulamasındaki eksiklikleri gidermek için ek tedbir ve müeyyide mekanizmaları geliştirilmektir. Ancak böylelikle uzun vadede zihinlerdeki, kafalardaki anlayış da değişecektir. Özellikle karar mekanizmalarının büyük çoğunluğunu oluşturan siz beyefendilere sesleniyorum: Bu olay hepimizin kızının başına gelebilirdi. Bu konuyu bu hassasiyetle sizler, bizler sahiplenmedikçe gerçek bir iyileşme mümkün olmayacaktır" diye konuştu.

Erdoğan, Özgecan Aslan'ın vefatıyla ortaya çıkan hassasiyetin bu yönde yeni bir dönemin başlangıcı olmasını istedi.

Bu olayı günlük siyasete alet etmek isteyenleri kınayan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Biraz önce başkalarının emeğini sömürmekten, gözyaşıyla ıslanmış ekmekten bahsettim. Bu hassasiyetimiz uluslararası düzenle sınırlı değildir, olmamalıdır. Yaptığımız işlerde de aynı titizliği göstermek mecburiyetindeyiz. Sizler, iş yaptığınız yerlerde aynı zamanda ülkemizi temsil ediyorsunuz. Sadece ticari bir şirket olarak değil, bu milletin somut tezahürü ve adeta aklanmış bir yüzü olarak oralarda bulunuyorsunuz. Biz, insanı en değerli, en kutsal varlık olarak gören bir milletiz. İnsanın bu vasfı, her yerde, her durumda geçerlidir. Elbette yaptığınız işlerden kar edeceksiniz, para kazanacaksınız. Kimsenin buna itirazı olamaz. Bununla birlikte üstlendiğiniz misyonun da bilinciyle hareket etmek durumundasınız. Sizlerden çalıştırdığınız işçilerden, mal aldığınız, iş yaptırdığınız alt yüklenicilere kadar herkesle ilişkilerinizi bu bakış açısıyla kurmanızı bekliyorum. Aynı sektörde faaliyet gösteren diğer ülke şirketlerinden farkınızı daha kaliteli, daha hesaplı iş yapmanın yanında insan odaklı, hak temelli bir anlayışı ortaya koyarak da gösterebilirsiniz."

Paylaşım kültürü

Ortaklık kültürünün de çok daha farklı şekilde ileriye taşınabileceğini ifade eden Erdoğan, "Rekabet belki dönemimiz içinde faydalı gibi görünse de aynı zamanda birinin bir diğerini sömürme aracı olarak görüyorum" dedi.

Türklerin paylaşımcı, dayanışmacı, ahilik kültürüne sahip bir millet olduğunu aktaran Erdoğan, şöyle devam etti:

"Öyleyse bu paylaşım kültürü içinde bunu sürdürecek olursak, bu projeyi gel beraber yürütelim. Diğer projeyi de gene beraber yürütelim. Bir üçüncü projeyi de diğer iki arkadaşımız yürütsün. Bunu dediğimiz gün, inanın Türk milletinin önünde kimse duramaz. Biz bunu başarır, aşabiliriz. İster doğrudan kendi elinizle, ister bu konuda çalışan kamu ve sivil toplum kuruluşları vasıtasıyla bulunduğunuz ülkelerde mutlaka yardım faaliyetleri de gerçekleştirin. Oradaki işiniz bittiğinde geride sadece inşa edilmiş binalar, köprüler, yollar değil, aynı zamanda kazanılmış gönüller bırakın. İnanın bu şekilde davrandığınızda çok daha el üstünde tutulduğunuzu, çok daha fazla tercih edildiğinizi göreceksiniz. Aynı şekilde ülke içindeki çalışmalarınızda da bu anlayışı güçlendirmelisiniz. Ülkemizin hem mali ve teknik kapasite hem insan gücü hem hukuki altyapı olarak geldiği yer, geçmişle mukayese edilemeyecek derecede ileri bir yerdir. Açıkçası ben artık insanca çalışma şartlarına sahip olmayan, işçi sağlığı ve iş güvenliği standartlarına uygun olmayan hiçbir şantiye, hiçbir iş yeri görmek istemiyorum. Sadece kendinizin değil, iş yaptırdığınız herkesin, taşeronlarınızın da aynı şartları sağlamasını teminle mükellefsiniz. İstihdamı arttırmaya ne kadar önem veriyorsak, çalışma şartlarını iyileştirmeye de o kadar önem veriyoruz. Bu mevzuat değil, zihniyet meselesidir. Bunu çözmemiz lazım. Büyüyeceğiz, güçleneceğiz, kazanacağız ama kimsenin ahını almadan, kimsenin hakkına girmeden bunu yapacağız. Medeniyet iddiamıza halel getirmeden, inancımıza, tarihimize, kültürümüze, onurumuza uygun şekilde gelişeceğiz, ilerleyeceğiz."

Merhameti, vicdanı, şefkati olmayan bir ülke ve toplum olarak, refahı arttırmanın asla tercih edecekleri bir yol olmadığını bildiren Erdoğan, "Ben tüm iş adamlarımızın, tüm iş verenlerimizin çalışmalarını hakkaniyete, ahilik ilkelerine bağlı şekilde yürütme konusunda azami hassasiyeti göstereceklerine inanıyorum. Her bir iş adamımızın, yaptığı işteki başarısını iyi ahlakla, doğrulukla, yardımseverlikle taçlandıracağına yürükten inanıyorum" dedi.

Başarıda emeği olanlara teşekkür etti

Erdoğan, Türkiye Müteahhitler Birliği (TMB) Yurtdışı Müteahhitlik Hizmetleri Ödül Töreni'nde yaptığı konuşmada, dünyanın en büyük 250 müteahhitlik firması arasında yer alan 42, dünyanın 225 teknik müşavirlik firması arasında yer alan 5 firmayı kutlayarak, ödül alan firmaların patronlarından mühendislerine, şantiyedeki işçilerine kadar bu başarıda emeği olanlara teşekkür etti.

Başbakan ve Cumhurbaşkanı olarak dünyanın her yerinde Türkiye'ye bu gururu yaşatan firmaların büyümesi, başarısı için çalıştıklarını söyleyen Erdoğan, bu ödül törenine en son 2010'da katıldığını, o zaman 33 olan ödül alan firma sayısının bugün 42'ye çıktığını, üstlenilen projelerin 40 milyon doların altında olan ortalama bedelinin geçen yıl 82 milyon doları aştığını anlattı. Türkiye'nin, 42 firmayla ikinci sırada yer aldığı listede, 62 firmayla Çin'in ilk sırada olduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türk firmalarının 2014'te yürüttüğü projelerin yüzde 98'inin Bağımsız Devletler Topluluğu, Ortadoğu ve Afrika'da yer aldığını kaydetti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin, daha çok "kardeş" olarak nitelediği, ortak tarihi ve kültürel geçmişe sahip olduğu yakın çevrede yoğunlaşıldığına dikkati çekerek, "Bazen bize soruyorlar, daha doğrusu sataşıyorlar, 'Sizin Ortadoğu'da, Afrika'da, Güney Amerika'da, Güney Asya'da ne işiniz var' diyorlar. 'Niçin oralara gidiyorsunuz, niçin oralarla ilgileniyorsunuz' diyorlar. Geçen hafta pazar akşamı yola çıktık ve cuma gecesine kadar Kolombiya, Küba ve Meksika'yı kapsayan bir ziyaret yaptık. Yine aynı serzenişler, yine aynı sataşmalar" diye konuştu.

Kolombiya, Küba ve Meksika'yı kapsayan ziyaretinde kendisine, aralarında TMB Yönetim Kurulu Başkanı Mithat Yenigün'ün de bulunduğu isimlerin eşlik ettiğini belirten Erdoğan, "Biz sürekli oralarda olmasak, oralara gitmesek hem resmi ilişkilerimizi hem kişisel dostluklarımızı geliştirmesek, işadamlarımızın, müteahhitlerimizin oradaki varlığını nasıl sağlarız? Nasıl güçlendiririz? Bunu yapacağız ki bu ilişkiler neticesinde kapılar bize açılsın" değerlendirmesini yaptı.

Son 10-12 yılda, yurtdışı yatırımlarda bazı yerlerde 1'e 10, bazı yerlerde 1'e 100 artış sağlandığını ifade eden Erdoğan, yurtdışı ziyaretlerinde iş dünyası temsilcilerinin kendisine eşlik ettiğini, iş konseyi toplantıları düzenlendiğini, ziyaretlerde işadamlarının sektörel bazda görüşmeler yaptığını, anlaşmalar imzalandığını ve mekanizmalar kurulduğunu dile getirdi.

"Bir ayağımızı Türkiye'ye sabitleyip diğeriyle tüm dünyayı dolaşacağız"


Cumhurbaşkanı Erdoğan, Latin Amerika ziyaretinde de müteahhitlik sektöründe müthiş potansiyel olduğunu gördüklerini aktararak, "Bunu bizzat o ülkelerin cumhurbaşkanları söylediler. 'Biz sizlerle beraber çalışmak isteriz' dediler. Oradaki muhattaplarımıza müteahhitlerimizin dünyada üstlendiği projelerdeki başarıları anlattık, kendilerinden faydalanmalarını onlara tavsiye ettik" ifadelerini kullandı.

Seyahatte kendisine eşlik eden işadamlarının da çok faydalı görüşmeler yaptığına inandığını belirten Erdoğan, bu görüşmelerin neticesinde oluşan temasların, Türkiye'ye yapılacak iade-i ziyaretlerde daha ileri seviyeye ulaşacağını kaydetti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:


"Bazıları bizim oralara turistik seyahat yaptığımızı iddia ediyor. Kendileri sadece o amaçla yurtdışına çıkıyor olabilirler ama biz gittiğimiz her yerde, görüştüğümüz herkesle ülkemize nasıl bir fayda sağlayabiliriz, oralarda insanımızın önünü nasıl açabiliriz, onu konuşuyoruz, ona bakıyoruz. Bundan sonra da Mevlana'nın 'pergel' benzetmesinden ilham alarak, bir ayağımızı Türkiye'ye sabitleyip diğeriyle tüm dünyayı dolaşmaya devam edeceğiz. 'Durmak yok, yola devam' diyeceğiz. Çünkü bizim 2023 hedeflerimiz var. Türkiye'yi dünyanın en gelişmiş 10 ülkesinden biri haline getirmek için daha çok çalışmalı, daha çok gayret göstermeliyiz."

"Ankara'da sadece evrak imzalayan değil, çalışan, koşturan, terleyen bir cumhurbaşkanı olacağım" dediği zaman birilerinin buna karşı çıktığını anımsatan Erdoğan, başarının oturarak sağlanamayacağını vurguladı. Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Ülkemizin en seçkin işadamları var burada, kendilerine soruyorum, siz bu başarıyı oturarak mı elde ettiniz? Oturarak başarı elde etmek mümkün mü? Dünya ikincisi nasıl oldunuz, oturarak mı çalışarak, koşturarak mı oldunuz? Elbette çalışacağız, koşturacağız, terleyeceğiz. Oturdukları yerden siyaset, muhalefet yapmaya alışmış olanlar bizim tavrımızı yargılıyorlar. Halbuki asıl eleştirilmesi, garip karşılanması gereken onların durumu. Proje desen proje yok, vizyon desen vizyon yok, hayal desen o bile yok. Çalışma, gayret zaten hiç yok. O zaman bu millet niye sana ülkeyi teslim etsin, niye geleceğini emanet etsin? Sizlerin şantiyelerinizde güvenip, inanıp bekçi bile yapmayacağınız, bekçi olarak dahi işe almayacağınız kişilere bu millet niye itibar etsin? Etmiyor zaten."

"Kişisel görüşüm ama 40 yıllık siyasi deneyimin neticesi"

Genel seçimlerin 7 Haziran'da yapılacağını hatırlatan Erdoğan, Türkiye'nin bu seçimde yeni Türkiye'yi, yeni başkanlık sistemini ve yeni anayasayı çok geniş anlamda tartışması gerektiğini belirtti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kolombiya, Küba ve Meksika'nın başkanlık sistemiyle yönetildiğine işaret ederek, şöyle konuştu:

"Seçimden sonra oluşacak Meclis evvela bu mesele üzerinde çalışmalı ve süratle netice almalı. Çünkü sistem dinamik olmazsa, ön açmazsa, sürekli tıkarsa bir yere varamazsınız. Onun için ön açıcı bir sistem. Bu adımları bunun için atmaya mecburuz. Bu benim kişisel görüşüm, kişisel tavsiyem ama 40 yıllık siyasi hayatımdaki deneyimlerimizin neticesi. Ben kitabın sahifeleri arasından konuşmuyorum. Teori başarıyı getirmez. Eğer teori pratikle bütünleşirse başarıyı elde edebilirsiniz.

Bu sisteme karşı çıkanlara bakıyorsunuz, ne istiyorsunuz diyorsunuz, onlar seçim sonrası nasıl bir Türkiye hayal ediyorlar diye merak ediyorsunuz, anlamaya çalışıyorsunuz maalesef hiçbir şey yok. Ne bu ülkenin geleceği ne milletin daha mutlu, müreffeh bir düzeye ulaşabilmesi için hiçbir projeleri, hiçbir öngörüleri yok. Onun için sizlerle birlikte çalışmaya devam edeceğiz, çünkü siz inşa için varsınız. Siz, ihya için varsınız ama bunlarda ne inşa var ne ihya var."

"Gönül sınırlarımızın kapsama alanı çok geniş"

Dünyada gidilmemiş ülke, el atılmamış iş bırakmayacaklarını ifade eden Erdoğan, yaptıkları seyahatler sayesinde Türkiye'nin yerini de daha iyi anladıklarını söyledi. Yapılacak daha iyi işler olduğunu ve ona ulaşmak için çalışılacağını dile getiren Erdoğan, dünya ülkeleriyle ilişkilerin devlet kurumları, işadamları, sivil toplum ve yardım kuruluşları, üniversiteler aracılığıyla süreceğini ifade etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:

"Biz gittiğimiz hiçbir yere sadece iş yapmak, sadece para kazanmak, sadece diplomatik temaslar için gitmiyoruz. Bizim oralara giden diğer tüm ülkelerden, diğer herkesten bir farkımız var. Biz oralardaki insanları dostlarımız olarak görüyoruz. Bir kardeş, bir kardeşe nasıl giderse, bir dost bir dosta nasıl giderse, niçin giderse biz de onun için gidiyoruz. Çünkü bizim oralardaki insanlarla hem ortak tarihi ve kültürel geçmişimiz hem de ortak bir gelecek tasavvurumuz var.

Mesela son ziyareti yaptığımız Güney Amerika bize ne kadar uzak, bizimle ne kadar ilgisiz gözüküyor değil mi? Non-stop 14 saat uçuşla ulaştık Kolombiya'ya. Halbuki tam tersi Amerika kıtasının tamamı gibi Güney Amerika ülkelerinde de 1800'lü yıllardan itibaren bu coğrafyadan göç edip oralara yerleşmiş, yüzbinlerce kardeşimiz var, belki milyonlarca. Bunların içinde gittikleri ülkelerde siyasette, ticarette, kültürde, sanatta çok önemli konumlara gelen kişiler bulunuyor. Bu insanlar üzerinden oluşturacağımız ünsiyet bile tek başına bizim Güney Amerika'da çok güçlü bir şekilde var olmamıza yetiyor.

Aynı şekilde Güney Asya'ya bakıyorsunuz, bize çok uzak gözüküyor. Oysa Osmanlı döneminde oralarda çok ciddi, çok önemli ilişkiler tesis etmişiz, Afrika aynı şekilde. Kısa bir süre önce Etiyopya, Cibuti ve Somali'ye gittik. Düşünebiliyor musunuz, buralara dünyanın en güçlü ülkeleri girmiyorlar ama biz giriyoruz. Diyoruz ki gittiğimiz yer bizimle farklı bir ilişki içerisine girecektir ama gitmediğimiz yerde olmayacaktır. Balkanlar, Orta Asya, Ortadoğu zaten ayrılmaz bir parçamız. Gönül sınırlarımızın kapsama alanı çok geniş, yeter ki oralara ulaşalım, gerisi gerçekten çok kolay."

Erdoğan, konuşmasının sonunda ödül kazanan müteahhitlik şirketlerini tebrik etti, başarılarının devamını diledi.

Erdoğan Twitter hesabından değerlendirmelerde bulundu

Öte yandan, Cumhurbaşkanı Erdoğan, sosyal paylaşım sitesi Twitter'daki hesabından üniversite öğrencisi Özgecan Aslan'ın öldürülmesine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Erdoğan, şunları kaydetti:


"Özgecan kızımızı canice katleden faillerin, hak ettikleri cezayı en ağır şekilde almaları için bizzat davanın takipçisi olacağım. Özellikle karar mekanizmalarının büyük çoğunluğunu oluşturan beyefendilere sesleniyorum: Bu olay hepimizin kızının başına gelebilirdi. Bu konuyu işte bu hassasiyetle, hep birlikte sahiplenmedikçe gerçek bir iyileşme maalesef mümkün olmayacaktır.

Cahiliye döneminde kız çocuklarını diri diri toprağa gömenle kadına şiddet uygulayan arasında bizim nazarımızda hiçbir fark yoktur. Kadını zayıf görerek, kadını korumasız, aciz görerek ona şiddet uygulayan her kim olursa olsun alçaktır, zavallıdır."